Bin dokuz yüz seksen dört-George Orwell
“Bilinçleninceye dek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiç bir zaman bilinçlenemeyecekler.”
“Büyük bir kuvvet üzerinize basınç uyguluyordu sanki; kafatasınızı delip beyninize balyozla vuruyor, inançlarınızı söküp alıyor, sizi beş duyunuzla bile inanmamaya zorluyordu.”
“Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir.”
“Küçük kurallara uyarsanız, büyüklerini kırabilirsiniz.”
“Aşk yaparken enerji harcıyorsun, sonra kendini huzurlu hissediyorsun ve her şey sana vız geliyor. İşte kendini böyle hissetmene dayanamıyorlar. Her zaman enerjiyle dolup taşmanı istiyorlar.”
“Cinsel içgüdüler, yalnızca parti denetimi dışında bir dünya yarattıkları için değil, baskılandıklarında bir tür isteriye neden oldukları için yok edilmek isteniyorlardı. Bu psikolojik sapma, savaş tutkusuna ya da baştakilere tapınmaya yöneltebileceği için isteniyordu.”
“Bir bakıma Partinin görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olanlar, onu anlama yeteneği olmayan insanlardı.”
“Bu üç grubun amaçları uzlaştırılamaz. En üst sınıf, durumunu korumak, orta sınıf onun yerine geçmek ister. Alt sınıfın amacı (varsa eğer, çünkü bu grup günlük hayatta olup bitenler dışında herhangi bir şeyi farkedemeyecek kadar yoksul koşullarda yaşamaktadır), tüm farkları ortadan kaldırmak, herkesin eşit olduğu bir toplum yaratmaktır.”
“Kendilerini karşılaştırma yapabilecekleri ölçüler verilmedikçe, ezildiklerinin bilincine varmazlar.”
Daha çok varda hepsini yazmaya gerek yok.Çok iyi kitaptı.
Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.
Hoşunuza Giden Kitap Alıntıları
Çürümenin Kitabı, E.M. Cioran
Bu dünyanın prangaları ve solunmaz havası her şeyi elimizden alır, kendimizi öldürme özgürlüğü hariç; bu özgürlük de, bunaltıcı ağırlıkların üstesinden gelen bir kuvvet ve gurur verir bize.
Bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir, ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez.
Kader, felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki ya da herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz, maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür... Kader - mağluplar terminolojisinin gözde sözcüğü...
Şu bayağı iyi.
Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir: Onun iyi veya kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi.
Tanrı'nın ve insanların adaletsizliğini hiç kimse düzeltemez: Her fiil, kökendeki Kaos'un, görünürde örgütlenmiş, özel bir durumudur. Kökü çağların başlangıcına dayanan bir girdabın içinde sürükleniriz; o girdabın düzen çehresine bürünmüş olması da, sadece bizi daha iyi kapıp sürüklemek içindir.
Cüzzamımızı haykırmadığımız ölçüde, asırlar tarafından biçimlendirilmiş zarif yapmacıklığa saygı gösterdiğimiz ölçüde "uygarlaşmış"ızdır... Yaşadığı saatlerin ağırlığı altında iki büklüm olmaya hiç kimsenin hakkı yoktur... Her insan bir kıyamet imkanını barındırır, ama her insan kendi uçurumlarını düzleştirmeye girişir. Eğer herkes yalnızlığını kendi akışına bıraksaydı, Tanrı, mevcudiyeti her noktada kendimize karşı duyduğumuz o korkuya ve terbiyemize bağlı olan bu dünyayı yeniden yaratmak zorunda kalırdı... - Kaos mu? - Öğrenilen her şeyi reddetmektir, insanın kendi olmasıdır.
Bu dünyanın prangaları ve solunmaz havası her şeyi elimizden alır, kendimizi öldürme özgürlüğü hariç; bu özgürlük de, bunaltıcı ağırlıkların üstesinden gelen bir kuvvet ve gurur verir bize.
Bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir, ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez.
Kader, felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki ya da herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz, maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür... Kader - mağluplar terminolojisinin gözde sözcüğü...
Şu bayağı iyi.
Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir: Onun iyi veya kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi.
Tanrı'nın ve insanların adaletsizliğini hiç kimse düzeltemez: Her fiil, kökendeki Kaos'un, görünürde örgütlenmiş, özel bir durumudur. Kökü çağların başlangıcına dayanan bir girdabın içinde sürükleniriz; o girdabın düzen çehresine bürünmüş olması da, sadece bizi daha iyi kapıp sürüklemek içindir.
Cüzzamımızı haykırmadığımız ölçüde, asırlar tarafından biçimlendirilmiş zarif yapmacıklığa saygı gösterdiğimiz ölçüde "uygarlaşmış"ızdır... Yaşadığı saatlerin ağırlığı altında iki büklüm olmaya hiç kimsenin hakkı yoktur... Her insan bir kıyamet imkanını barındırır, ama her insan kendi uçurumlarını düzleştirmeye girişir. Eğer herkes yalnızlığını kendi akışına bıraksaydı, Tanrı, mevcudiyeti her noktada kendimize karşı duyduğumuz o korkuya ve terbiyemize bağlı olan bu dünyayı yeniden yaratmak zorunda kalırdı... - Kaos mu? - Öğrenilen her şeyi reddetmektir, insanın kendi olmasıdır.
- ichibuugin
- Mesajlar: 1142
- Kayıt: 29 Tem 2013 14:10
- Favori Manga: Berserk,Vagabond,Sun-Ken Rock
- Favori Anime: Gintama
- Konum: Hisarüstü
Otostopçunun Galaksi Rehberi.Uçmanın yolu anlatılıyor.
"Kendinizi yüksekten doğruca yere atın ve yeri ıskalayın."
"Kendinizi yüksekten doğruca yere atın ve yeri ıskalayın."
casio on a plastic beach
- Puchi
- Mesajlar: 956
- Kayıt: 18 Haz 2010 00:10
- Cinsiyet: Kadın
- Favori Manga: Bleach, Deadman Wonderlad, Claymore, Witch hunter, Liar game, Veritas
- Favori Anime: Bleach, Claymore
- Konum: Bakü
These are the ways of the world. People have been giving and taking bribes for ever.
Progress, Playing with fire, Stories from the Pasific Rim.
Sıkıcı kitapcıktaki tek hoslandigim cumle sanirim bu.
Progress, Playing with fire, Stories from the Pasific Rim.
Sıkıcı kitapcıktaki tek hoslandigim cumle sanirim bu.
İçimizde doğan her fikirle içimizdeki bir şeyler çürür.
Hepimiz soytarıyız: Sorunlarımızdan sonra da hayatta kalırız.
Mutlak'a kendini beğenmiş biri olarak daldım, mağara adamı olarak çıktım.
Her düşünce, bir tebessümün yıkıntısını andırmalıdır.
E.M. Cioran, Burukluk kitabından hepsi de. Şu da var;
"Herşeyi yıktıktan sonra kendini de yıkmayan bir kitap, bizi beyhude yere azdırmış olurdu."
Hepimiz soytarıyız: Sorunlarımızdan sonra da hayatta kalırız.
Mutlak'a kendini beğenmiş biri olarak daldım, mağara adamı olarak çıktım.
Her düşünce, bir tebessümün yıkıntısını andırmalıdır.
E.M. Cioran, Burukluk kitabından hepsi de. Şu da var;
"Herşeyi yıktıktan sonra kendini de yıkmayan bir kitap, bizi beyhude yere azdırmış olurdu."
-
- Mesajlar: 2715
- Kayıt: 06 Kas 2012 21:05
- Favori Anime: korsanfan : AntiNewEra
► Spoiler Göster
En son Gol D. Roger tarafından 07 Şub 2018 00:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- Deathwing
- Mesajlar: 2774
- Kayıt: 17 Haz 2010 22:27
- Cinsiyet: Erkek
- Favori Manga: Yok
- Favori Anime: Yok
- Konum: 41° 0'48.48"K 28°55'58.53"D
Dune Mesihi
“Ölümcül bir paradoks yaratıyorsunuz,” diye yazmıştı Jessica. “Hükümet aynı zamanda hem dinsel hem de iddialı olamaz. Dinsel tecrübe, kanunların kaçınılmaz olarak bastırdığı bir kendiliğindenliğe ihtiyaç duyar. Kanunlar olmadan yönetemezsiniz. Kanunlarınız, eninde sonunda ahlakın, vicdanın, hatta yönetme aracı olarak düşündüğünüz dinin yerini alır. Kutsal ayinler, anlamlı bir ahlakı şekillendiren tapınmadan ya da mübarek isteklerden kaynaklanmalıdır. Diğer yandan, hükümet, şüphelere, sorulara ve çekişmelere özellikle hedef olan kültürel bir organizmadır. Ben, seremoninin yerini inancın; ve sembolizmin yerini ahlakın alacağı günün gelmekte olduğunu görüyorum.”
“Ölümcül bir paradoks yaratıyorsunuz,” diye yazmıştı Jessica. “Hükümet aynı zamanda hem dinsel hem de iddialı olamaz. Dinsel tecrübe, kanunların kaçınılmaz olarak bastırdığı bir kendiliğindenliğe ihtiyaç duyar. Kanunlar olmadan yönetemezsiniz. Kanunlarınız, eninde sonunda ahlakın, vicdanın, hatta yönetme aracı olarak düşündüğünüz dinin yerini alır. Kutsal ayinler, anlamlı bir ahlakı şekillendiren tapınmadan ya da mübarek isteklerden kaynaklanmalıdır. Diğer yandan, hükümet, şüphelere, sorulara ve çekişmelere özellikle hedef olan kültürel bir organizmadır. Ben, seremoninin yerini inancın; ve sembolizmin yerini ahlakın alacağı günün gelmekte olduğunu görüyorum.”
Once upon a time there was no snake, there was no scorpion,
There was no hyena, there was no lion,
There was no wild dog, no wolf,
There was no fear, no terror,
Man had no rival.
There was no hyena, there was no lion,
There was no wild dog, no wolf,
There was no fear, no terror,
Man had no rival.
- Akuraz
- Mesajlar: 69
- Kayıt: 20 Ara 2012 21:07
- Cinsiyet: Erkek
- Favori Manga: One Piece, Toriko, Bleach
- Favori Anime: Code geass, FMA: Brotherhood, Death Note
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu gösterir. Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur. İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. ''Zaman tüm yaraları iyileştirir.'' sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır. Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan saklanmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir. Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Kralkatili Güncesi
Kralkatili Güncesi
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalan bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Patrick Rothfuss, Rüzgarın Adı
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Zaman tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalan bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Patrick Rothfuss, Rüzgarın Adı
I am blind, not deaf.
-
-
No estoy loco, mi realidad
es diferente a la tuya
► Spoiler Göster
► Spoiler Göster
es diferente a la tuya