Umarım okurken eğlenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum
1.Bölüm
► Spoiler Göster
Gökyüzü gülümsüyordu güneş tan yerine vardığında. Havada hafif bir kızıllık vardı, göz kamaştıran...
Bu sırada bir gökdelenin tepesinde oturan, gri kapşonlu, boyuna "Çam Yarması" diye ifade edebileceğimiz bir genç vardı. On yedi yaşında, buğday tenli, uzun ve sağa toplanmış saçları ve daha yeni yeni çıkan tüyümsü sakalları ile, köse ifadesini yansıtan biriydi.
Lakabı Rail'di bu gencin. Uzun zamandır, kendini bildi bileli kayardı bu şeylerle. Üç tekerlekli kayma aleti, siyah bir parıltı ile dikkat çekerdi yarışlarda. Hep üstündeki o gri kapşonludan da tanırdınız o olduğunu.
Belki bir profesyoneldi. A sınıfı bir kayıcıydı ama amatör ruhundan asla vazgeçmemişti. İlk kaydığı zamanlar aklına geldiğinde, hafiften bir gülümsedi. O rüzgarın esintisi, zamanın da ötesine geçmesi... Buydu onu çağıran kaymakta.
Derin oksijen ve tuz kokusunu içine çekti ve kendini saldı gökdelenden aşağı. Şimdi, 200 metreden dalışa geçerken, aslında bunun biraz ahmakça olduğunu anlamıştı ama hız şarttı onun için.
Cam yüzeye tekerlekleri temas ederken kayıcının, hafif gıcırtıdan dolayı çıkan sesle tüm şehir inlemişti. Kaydığı o hız ve arkada bıraktığı lastik izleri... Bu şeyleri hiçbir şeye değişmezdi.
Ve son sürat kayarken, bir anda kanatlar çıktı tekerleklerden ve dev bir patlama sesi ile, bulunduğu bölgedeki cam tuzla buza karıştı. Şimdi resmen gökyüzünde uçarken Rail, altındaki binalara baktı küçümseyen gözlerle. O, gökyüzünün bir elçisiydi adeta özgürlüğe kavuşturmak için gelen. Şehri özgür kılacaktı altındaki aygıtlarıyla.
Ve yavaş yavaş düşerken, zemine yaklaşırken Rail, yatay pozisyondan dikeye geçirdi kendini ve eski bir binanın çatısına iniş yaptı.
Kiremitler bu sırada ikiye ayrılıp düşerken çatıdan, Rail kendini durdurdu bir anda. Geldiği yerden çıkmış olan beyaz duman, onun iziydi adeta.
Bunun üzerine yüzünde bir gülümseme oluşacakken, birdenn telefonu çaldı. Arayan eski bir arkadaşıydı anlaşılan çünkü ilk takıldığı ortamlarda, zaman kavramı diye bir şey yoktu.
-Evet, ben Rail.
-Dostum, hadi! Bu alacakaranlıktaki kapışmayı hatırlıyor musun?
-Evet?u
-Sanırsam rövanşı yapılacak. G'yi izlemek için can atıyorum resmen.
Birden bir kahkaha attı Rail ve ağzından şu cümleler döküldü.
-Tamam Tilki. Seninle iskelede buluşalım. Oradan meydana geçeriz.
Arkadaşı da onaylarken, tekerlekler kendi yerinde dönmeye ve kiremitleri yeniden sökmeye başladı.
İşte bir gün daha başlıyordu ama nasıl biteceği belli olmayan...
Bu sırada bir gökdelenin tepesinde oturan, gri kapşonlu, boyuna "Çam Yarması" diye ifade edebileceğimiz bir genç vardı. On yedi yaşında, buğday tenli, uzun ve sağa toplanmış saçları ve daha yeni yeni çıkan tüyümsü sakalları ile, köse ifadesini yansıtan biriydi.
Lakabı Rail'di bu gencin. Uzun zamandır, kendini bildi bileli kayardı bu şeylerle. Üç tekerlekli kayma aleti, siyah bir parıltı ile dikkat çekerdi yarışlarda. Hep üstündeki o gri kapşonludan da tanırdınız o olduğunu.
Belki bir profesyoneldi. A sınıfı bir kayıcıydı ama amatör ruhundan asla vazgeçmemişti. İlk kaydığı zamanlar aklına geldiğinde, hafiften bir gülümsedi. O rüzgarın esintisi, zamanın da ötesine geçmesi... Buydu onu çağıran kaymakta.
Derin oksijen ve tuz kokusunu içine çekti ve kendini saldı gökdelenden aşağı. Şimdi, 200 metreden dalışa geçerken, aslında bunun biraz ahmakça olduğunu anlamıştı ama hız şarttı onun için.
Cam yüzeye tekerlekleri temas ederken kayıcının, hafif gıcırtıdan dolayı çıkan sesle tüm şehir inlemişti. Kaydığı o hız ve arkada bıraktığı lastik izleri... Bu şeyleri hiçbir şeye değişmezdi.
Ve son sürat kayarken, bir anda kanatlar çıktı tekerleklerden ve dev bir patlama sesi ile, bulunduğu bölgedeki cam tuzla buza karıştı. Şimdi resmen gökyüzünde uçarken Rail, altındaki binalara baktı küçümseyen gözlerle. O, gökyüzünün bir elçisiydi adeta özgürlüğe kavuşturmak için gelen. Şehri özgür kılacaktı altındaki aygıtlarıyla.
Ve yavaş yavaş düşerken, zemine yaklaşırken Rail, yatay pozisyondan dikeye geçirdi kendini ve eski bir binanın çatısına iniş yaptı.
Kiremitler bu sırada ikiye ayrılıp düşerken çatıdan, Rail kendini durdurdu bir anda. Geldiği yerden çıkmış olan beyaz duman, onun iziydi adeta.
Bunun üzerine yüzünde bir gülümseme oluşacakken, birdenn telefonu çaldı. Arayan eski bir arkadaşıydı anlaşılan çünkü ilk takıldığı ortamlarda, zaman kavramı diye bir şey yoktu.
-Evet, ben Rail.
-Dostum, hadi! Bu alacakaranlıktaki kapışmayı hatırlıyor musun?
-Evet?u
-Sanırsam rövanşı yapılacak. G'yi izlemek için can atıyorum resmen.
Birden bir kahkaha attı Rail ve ağzından şu cümleler döküldü.
-Tamam Tilki. Seninle iskelede buluşalım. Oradan meydana geçeriz.
Arkadaşı da onaylarken, tekerlekler kendi yerinde dönmeye ve kiremitleri yeniden sökmeye başladı.
İşte bir gün daha başlıyordu ama nasıl biteceği belli olmayan...
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm