İyi okumalar.
Karanlığın Şafağı
Gecenin içinden ona doğru akan soğuk bir keskinlik, vücudunu sarsıyordu.
Ceketinin yakasını kaldırıp sırtını soğuk rüzgara dönerken öfkeliydi. O ölmüştü, Sonunda ama eksik… Kaşının üzerinden alnına doğru ilerleyen yarasını kaşıdı, sonra içinden küfrederek ellerini cebine soktu. Mangatürk, zorbalarından birini devirmişti ama önünde iki büyük engel vardı; Meclis üyeleri. İki meclis üyesini kavga ettirtip, azl edilmesine sebep olmuş, birini de tehdit ederek sürgüne göndermişti. En sonunda efendileri de düşmüştü ama sırada iki meclis üyesi vardı, ondan sonra Mangatürk özgür kalacaktı.
*****
Karanlık; solgun, derin ve rahatsızdı. Bu karanlık ufak mumlarla dağıtılmaya çalışılsa da, mumların küçüklüğü gölgelerin daha da büyümesine sebep oluyordu. Mumlar eriyor, ufalıyor giderek ışığı küçültüyordu. Odadaki ışık, uzun bir masanın üzerine konulmuş olan ölüyü çok az aydınlatıyordu, yatan top sakallı genç adamın yüzünün yarısı karanlıktı diğer yarısı ise ışıktan sapsarı gözüküyordu.
Korkunç bir yüz diye düşündü Celebhol, Yaşarken böyle görünmüyordu. Keçi sakalını kaşırken çaktırmadan yanında duran Acecia’ya baktı. Ellerini açmış dua okuyordu, alaycı bir şekilde gülümsememek için zor tuttu kendini, Başkan Diabolus her nerdeyse, hiçbir duanın ona ulaşacağını sanmıyordu. Diabolus ölmüştü evet, bu üzücüydü ama Celebhol gerçekçiydi başkan öldüyse yeni başkan seçilmesi gerekiyordu. Karşısında dua eden esmer, kavruk adam ne kadar saf gözükürse gözüksün, daha şimdiden plan yapmaya başlamıştı. Mangatürk’ü yobazlarla dolduracak.
Derin bir nefes aldı gözleri dışarıda gürleyen yağmurdaydı. Birkaç gündür süren yağmur ve fırtına kasaba yolunu tamamıyla kapamış üç elektrik direği devrilmişti. O yüzden öğleden beri elektrikler kesikti, akşama doğru bu duruma Diabolus hemen el koymak için harekete geçmek gerektiğini söylemişti.
Sözleri hala aklındaydı;“ Eğer elektrik gece boyunca gelmezse, troller dehşet saçar ve ben buna izin verecek değilim!” Troller, suçlulara ve hırsızlara İsmail’in verdiği bir lakaptı. Çoğunlukla Trollerle Acecia ve kendisi ilgileniyordu. Çünkü Diabolus her şeyden önce bu durum konusunda hassastı. O yüzden Mühendis Deathwing’i alıp akşamüstü direklerin yanına gitmişler, ölümde Diabolus’u orada yakalamıştı Başkan, aniden göğsünü tutarak yere düşmüş arabayla onu güç bela hastaneye yetiştirmişlerdi, ama Doktor Muaet’in yapacak bir şeyi yoktu. Teşhis belliydi; Akut myokard enfarktüs yani kalp krizi.
Yine de Celebhol’ün içini şüphe kemiriyordu, Acacia uzun zamandır Diabolus’un din konusunda aldığı tavırdan hoşlanmıyordu üstelik bunu saklamıyordu da. Ayrıca bu konuda yaptıkları toplantılarda Acacia’nın tavrı da sertti yine de bu yüzden Diabolus’u öldürebilir miydi? İnsanların bazı konularda ne kadar bağnaz olduğunu bilemezsin Ve bu olayın ani müdahale etmeye uzak bir yerde kasaba dışında gerçekleşmesi ise tesadüf müydü? Bunu düşündüğü an kafasında bir düşünce belirdi, tesadüf diye bir şey yoktur.
O sırada, salonun kapısı derin bir gürültüyle açıldı içeriye birkaç kişi girdi. En önde giren kişi, Kasabanın İmamlarından Valheru idi, Yanında eski sabık adamlardan azledilmiş meclis üyesi Dr.M geliyordu. Valheru, beyaz tenli açık sar saçlları önüne düşen bir adamdı. Yeşil kıyafetinin üzerine geçirdiği yeleğinde yirmi bir rakamı dikkat çekiyordu.
“Gerçekten öldü mü?” dedi sesi çatallı ve zor çıkıyordu yüzündeki ifade çökmüş bir yaşlı adam gibiydi.
Celebhol başını salladı, sadece. Acecia, ise üzgün bir ifadeyle Valheruyla kucaklaşırken. Dr. M sessizce yanına geldi, mumun ışığı gözlüklerinin üzerinde yansırken yüzü yerde yatan Diabolus’a dönüktü, Ağzı tuhaf bir ifadeyle gerilmişti. Kısa saçları bir fırça gibi kafasına yapışmıştı yüzü taştan oyulmuş gibiydi.Bir an duraksadıktan sonra hızla Celebhol’e doğru döndü.
“Nasıl olmuş Celeb?” dedi sert bir sesle, sesindeki otoriter hava hissedilir gibiydi. Valheru, Acecia’nın en sabık adamıydı. Din konusunda ise ondan taraftaydı, eğer bir münakaşa çıkacaksa tarafı belliydi ama bu yüzündeki ışıktan gözleri bile belli olmayan bu adamın neler yapacağını kestiremiyordu. Fakat burnunun dikine giden, acımasız ve taviz vermeyen bir adamdı. Bu yüzden de Monk ile manasız bir kavgaya tutuşmuş, meclis üyeliğinden atılmıştı.
“Evet?” dedi tekrar Dr.M “Nasıl olmuş?”
Bu sözler Celebhol’ü kendine getirdi. “Kalp krizi ama otopsi yaparsak belki başka bir sebep de bulabiliriz.”
“Otopsi olmayacak?” dedi Acecia sert bir sesle araya girerek “Muaet gerekeni söyledi zaten, Diabolus’un cesedine saygısızlık etmeyeceğiz. İslami değerlere uygun bir biçimde gömülecek.”
Celebhol bir anlık öfkeyle bir şey söyleyecekti ki, Dr.M’in sertçe kolunu kavradığını hissetti. Susarak Dr.M’ye “Bazı şeyleri konuşmak için az kişiyiz Acecia. Bir şey yapılacaksa herkesi beklemeli ve herkesin karaına uygun bir biçimde kuralına göre yapmalıyız.”
Acecia’nın gözleri kısıldı ama Valheru başını onaylarcasına sallıyordu. Celebhol ise bu işin odlu bittiye getirilmemesine sevinmişti. En azından bu sefer kuralcı olması bir işe yaradı. Yine de Dr.M’nin bu davranışı bazı şeylerin olmasını sadece geciktirirdi. Sonucunda Diabolus gene salak saçma bir dini ritüelden dolayı oldu bittiye getirilerek gömülecekti. Ve ne olduğu hiç belli olmadan Diabolus toprağa karışacaktı. Katilin de planı bu muydu?
Celebhol öfkeyle dişlerini sıktı artık şüphesi kalmamıştı Diabolus kesinlikle zehirlenmişti...
2. Karartma Geceleri
► Spoiler Göster
Gece kahrolası küf kokuyordu, yağmur hızlanır ve fırtınaya dönüşürken. O ayaklarını uzatmış, sigarasını yakmakla uğraşıyordu. Rutubet çok fazla diye düşündü. Çakmağı sekizinci kez vurduktan sonra zor bela yakabilen Kratos bu gece nöbetinin kendisinde olduğuna küfrediyordu. Başkomserin nöbet utması abesle iştigaldi ama bugün eski dostu Diabolus’un ricasını kıramamıştı.
“Bu gece nöbet sende Kratos, bu elektirik kesintisi hayra alamet değil. Trolleri hapishanede bu gece sen tutacaksın.”
Derin bir iç çekti, Kratos elektirik bu her daim kesilirdi büyütülecek bir şeyin olduğunu sanmıyordu. Trolleri bugüne kadar çok umursamamıştı. Umursayası yoktu. Tek atışlık işleri olan Trolleri niye umursamalıydı ki, Sigarasından bir nefes aldı gece bitmek bilmiyordu.
Tam bunları düşünürken o sırada gürültüyle kapısı açıldı. İçeriye uzun boylu kumral bir adam girdi, bölge muhtarlarından Hokage Minatoydu bu. Uzun boylu zayıf adam nefes nefese kalmıştı. Uzun turuncu kazağının üzerine giydiği kahverengi mont yağmurdan sırılsıklamdı ve damlalar ofisinin eski tahta döşemelerine düşüyordu. Kratos adama doğru bakarak umursamadan sigarasını içmeye devam etti, uzun süre boyunca sadece nefes sesleri işitildi odanın içerisinden ardından Hokage kendine gelerek sert bir biçimde Kratos’a baktı.
“Bugün burada sen mi vardın?”
Begenmedi galiba amk. Kratos diline gelen bu lafı söylememek için zor tuttu kendini ne de olsa bir gün duracaktı sonra on beş gün evde yatmayı planlıyordu.“He ben varım bilader ne oldu?”
“Naruto bölgesinde olaylar çıktı, on üç yaralı bir de ölü var.”
“Hay şansımı sikeyim” Bu tip şeyler niye hep kendisini bulurdu ki en son olayı bastıracağım derken Üç trollün kafasını uçurmuştu. O günden beri bu tip olay bastırma olaylarına pek muhattap olmuyordu. Sigarasından derin bir nefes çekti. Uzun sol eliyle uzun bıyıklarını buraraken Hokageye doğru baktı. “Celebhol nerde o normalde bu tip durumları kaçırmazdı? O halletsin.”
Hokage Minato, bir an için sinirden kıpkırmızı kesildi. Eli kasılarak sırtındaki muhtarlık zincirine uzandı. Kratos sandalyesinden geriye doğru kalkarak ağzında sigara varken sırıttı, “Hadi bana bir sebeb ver amına koyduğum. Hadi çıkar silahını da beynini dağıtayım senin Muhtar olman sikimde bile değil. Yeterki bahane ver bana .” dedi içinden ve ardından çaktırmadan elini kemerine bagladığı uzun namlulu 44lük Ban Tabancasına götürdü. Kahverengi gözleri delilikle parlıyordu “Eee ne yapacaksın?”
İki adam bir an birbirlerine tartarcasına baktıktan sonra Minato derin bir şekilde iç çekerek elini silahından çekti. “Ne Celebhol’e ne de Acecia’ya ulaşamıyorum Diabolus bile yok ortada telefonlar kesik buraya zor bela geldim. Naruto bölümünde olaylar cidden çok fena Madara Ve Se Minato adlı gece klübünde üç troll iki kişiye fanboy adlı molotof kokteyli attı. Gece kulübünü zincirimle kilitledim ama acele etmezsek yaptıkları izleri sileceklerdir. Bir an önce orada olmalıyız.”
“Hay amına koyayım ya.” dedi Kratos ayağa kalkarken Ban silahının kabzasına dokuldu. “Bu gece çok kan dökülecek anlaşılan.”
******
“Mangaturk Hapishanesi büyük bir koğuş şeklindedir, Mangaturk Kasabasında şuç işleyen Meclis üyeleri tarafından ban silahıyla vurulup buraya atılır ve yaraları iyileşinceye kadar da orada kalırlarlar. İyleştikten sonra bu hapishaneden çıkmaya hak kazanırlar ama bazıları iyileşme şansını elde edemeden burada çürür gider. Kısacası buraya ilk düşüşünse hoş geldin buraya delikanlı. Gel otur yamacıma şöyle hangi Meclis üyesi nasıl bunu yaptı de anlat bana bakalım.”
Emre şaşkınlıkla yaralı omzunu tutup buraya doğru gardiyan Zerull tarafından itilip geldiğinden beri karşı ranzadaki yüzündeki pütürlü yaralar yeni yeni iyileşmeye başlamış adamı dinliyordu. Kendinizi dışa vurun adlı spa merkezinde Eylem adlı bir kıza taciz edince Celebhol karşısına çıkmış sorgusuz sualsiz omzundan vurmuştu onu. Zaten bugünlerde kız zor bulunan bu mangaturkte bir kere şeytana uymuş bir şey yapmıştı bu kadar ağır ceza alması şart mıydı. Celebhol artist pisliğin tekiydi zaten, Bilim merkezindeki konferanslarla bir sürü adamın beynini yıkayan bir adamdı. Yine de kurşunu canımı çok acıttı. Bir anda karşına çıkan Celebhol'ü görmemişti bile ani bir silah sesi duymuş omuzundaki acıyı hissettiğinde kendinden geçmiş, Gardiyan Zerull’ün tokatlarıyla ayılabilmişti.
O bunları düşünürken kolundaki alçıdan ve yüzündeki yeni iyileşen yaralarından başka bir şeyi yokmuş gibi gözüken adam "Galiba şoktasın, ilk sefer böyle olur. Ben ilk kez buraya geldiğimde, her şey çok farklıydı, Kasaba başka bir yerdi o zaman özgürce her şeyi yapabiliyorduk, ufak tefek kaçırmalara Diabolus göz yumuyordu ne zaman ki o Dr.M denen Kural budalası geldi o vak -
“Kes sesini Kaşar.” dedi solda kolları zincirle bağlanmış uzun gür sakalı vücudu yara bere içinde olan adam öfkeli bir sesle “Bir saattir dalaksız ördek gibi konuşuyorsun. Sus da motorun soğusun amk. ”
“Yanlızca iş arkadaşlarım bana kaşar diyebilir, eski dostum” dedi Quasar delik delik olmuş yüzü gülüyordu mavi gözlerinde neşe vardı. “İş demişken Emre, sen iyi bir çocuğa benziyorsun düzgün bir biçimde çalışırsan, oldukça zengin bir troll olabilirsin.” Dedikten sonra yukarıya bakıp gülümsedi Değil mi Shipmaster?”
“Bu bir sanattır, Kaşar.” dedi Shipmaster zincirle beş metre yukarıda asılmış duruyordu . Yüzünden düşen kanlar yere damlıyordu. “He rönüne geleni bu işi teklif etmekten vazgeç artık.”
“Sanatmış.” diye tükürdü yere o uzun sakallı adam. Tükürüğü kan doluydu. “Yaptığınız, şerefsizliğe sanat demenize çok gülüyorum doğrusu."
Quasar tam bir şey söyleyecekti ki, bütün bedeni işkence masasına yatırılmış uzun saçlı bir adamın kahkahaları bütün hapishane koğuşunda yankılandı. “Gülmekten ölüyorum, sen bizim yarımızı hapse atan değilmiydin Monkkkk!!! Hıhahahıhah, şimdi aynı duruma düşünce bizden daha onurlu davranman bir işe mi yarayacak. Buna kıçımla gülerim Hahahas öhahaahah-“ sesi bir derin homurtuyla kesildi ağzına gelen kanı havya doğru tükürdü ağzındaki kan havada dönüp yüzüne yapıştığında hala gülüyordu.
Emre korkuyla Nispeten iyi durumdaki Quasar’ın yanına doğru sokuldu. “Kim bu adam dostum?” dedi korku dolu bir sesle.
Quasar’ın yüzünde bilmiş bir sırıtış belirdi. “O hepimizden önce buradaydı hepimizden sonra da burada olacak, bu hapishanenein inşasında onun kanını harç olarak kullanmış Başkan Diabolus. O hepimizin standartlarını aşan bir kötü adam.” dedi ve Emre’nin gözlerinin büyümesini bekleyecek derecede duraksadıktan sonra ekledi. “Onun adı Vishu No Sarıçükü, kitle imha uzmanı.”
Devam edecek mi acaba?
“Bu gece nöbet sende Kratos, bu elektirik kesintisi hayra alamet değil. Trolleri hapishanede bu gece sen tutacaksın.”
Derin bir iç çekti, Kratos elektirik bu her daim kesilirdi büyütülecek bir şeyin olduğunu sanmıyordu. Trolleri bugüne kadar çok umursamamıştı. Umursayası yoktu. Tek atışlık işleri olan Trolleri niye umursamalıydı ki, Sigarasından bir nefes aldı gece bitmek bilmiyordu.
Tam bunları düşünürken o sırada gürültüyle kapısı açıldı. İçeriye uzun boylu kumral bir adam girdi, bölge muhtarlarından Hokage Minatoydu bu. Uzun boylu zayıf adam nefes nefese kalmıştı. Uzun turuncu kazağının üzerine giydiği kahverengi mont yağmurdan sırılsıklamdı ve damlalar ofisinin eski tahta döşemelerine düşüyordu. Kratos adama doğru bakarak umursamadan sigarasını içmeye devam etti, uzun süre boyunca sadece nefes sesleri işitildi odanın içerisinden ardından Hokage kendine gelerek sert bir biçimde Kratos’a baktı.
“Bugün burada sen mi vardın?”
Begenmedi galiba amk. Kratos diline gelen bu lafı söylememek için zor tuttu kendini ne de olsa bir gün duracaktı sonra on beş gün evde yatmayı planlıyordu.“He ben varım bilader ne oldu?”
“Naruto bölgesinde olaylar çıktı, on üç yaralı bir de ölü var.”
“Hay şansımı sikeyim” Bu tip şeyler niye hep kendisini bulurdu ki en son olayı bastıracağım derken Üç trollün kafasını uçurmuştu. O günden beri bu tip olay bastırma olaylarına pek muhattap olmuyordu. Sigarasından derin bir nefes çekti. Uzun sol eliyle uzun bıyıklarını buraraken Hokageye doğru baktı. “Celebhol nerde o normalde bu tip durumları kaçırmazdı? O halletsin.”
Hokage Minato, bir an için sinirden kıpkırmızı kesildi. Eli kasılarak sırtındaki muhtarlık zincirine uzandı. Kratos sandalyesinden geriye doğru kalkarak ağzında sigara varken sırıttı, “Hadi bana bir sebeb ver amına koyduğum. Hadi çıkar silahını da beynini dağıtayım senin Muhtar olman sikimde bile değil. Yeterki bahane ver bana .” dedi içinden ve ardından çaktırmadan elini kemerine bagladığı uzun namlulu 44lük Ban Tabancasına götürdü. Kahverengi gözleri delilikle parlıyordu “Eee ne yapacaksın?”
İki adam bir an birbirlerine tartarcasına baktıktan sonra Minato derin bir şekilde iç çekerek elini silahından çekti. “Ne Celebhol’e ne de Acecia’ya ulaşamıyorum Diabolus bile yok ortada telefonlar kesik buraya zor bela geldim. Naruto bölümünde olaylar cidden çok fena Madara Ve Se Minato adlı gece klübünde üç troll iki kişiye fanboy adlı molotof kokteyli attı. Gece kulübünü zincirimle kilitledim ama acele etmezsek yaptıkları izleri sileceklerdir. Bir an önce orada olmalıyız.”
“Hay amına koyayım ya.” dedi Kratos ayağa kalkarken Ban silahının kabzasına dokuldu. “Bu gece çok kan dökülecek anlaşılan.”
******
“Mangaturk Hapishanesi büyük bir koğuş şeklindedir, Mangaturk Kasabasında şuç işleyen Meclis üyeleri tarafından ban silahıyla vurulup buraya atılır ve yaraları iyileşinceye kadar da orada kalırlarlar. İyleştikten sonra bu hapishaneden çıkmaya hak kazanırlar ama bazıları iyileşme şansını elde edemeden burada çürür gider. Kısacası buraya ilk düşüşünse hoş geldin buraya delikanlı. Gel otur yamacıma şöyle hangi Meclis üyesi nasıl bunu yaptı de anlat bana bakalım.”
Emre şaşkınlıkla yaralı omzunu tutup buraya doğru gardiyan Zerull tarafından itilip geldiğinden beri karşı ranzadaki yüzündeki pütürlü yaralar yeni yeni iyileşmeye başlamış adamı dinliyordu. Kendinizi dışa vurun adlı spa merkezinde Eylem adlı bir kıza taciz edince Celebhol karşısına çıkmış sorgusuz sualsiz omzundan vurmuştu onu. Zaten bugünlerde kız zor bulunan bu mangaturkte bir kere şeytana uymuş bir şey yapmıştı bu kadar ağır ceza alması şart mıydı. Celebhol artist pisliğin tekiydi zaten, Bilim merkezindeki konferanslarla bir sürü adamın beynini yıkayan bir adamdı. Yine de kurşunu canımı çok acıttı. Bir anda karşına çıkan Celebhol'ü görmemişti bile ani bir silah sesi duymuş omuzundaki acıyı hissettiğinde kendinden geçmiş, Gardiyan Zerull’ün tokatlarıyla ayılabilmişti.
O bunları düşünürken kolundaki alçıdan ve yüzündeki yeni iyileşen yaralarından başka bir şeyi yokmuş gibi gözüken adam "Galiba şoktasın, ilk sefer böyle olur. Ben ilk kez buraya geldiğimde, her şey çok farklıydı, Kasaba başka bir yerdi o zaman özgürce her şeyi yapabiliyorduk, ufak tefek kaçırmalara Diabolus göz yumuyordu ne zaman ki o Dr.M denen Kural budalası geldi o vak -
“Kes sesini Kaşar.” dedi solda kolları zincirle bağlanmış uzun gür sakalı vücudu yara bere içinde olan adam öfkeli bir sesle “Bir saattir dalaksız ördek gibi konuşuyorsun. Sus da motorun soğusun amk. ”
“Yanlızca iş arkadaşlarım bana kaşar diyebilir, eski dostum” dedi Quasar delik delik olmuş yüzü gülüyordu mavi gözlerinde neşe vardı. “İş demişken Emre, sen iyi bir çocuğa benziyorsun düzgün bir biçimde çalışırsan, oldukça zengin bir troll olabilirsin.” Dedikten sonra yukarıya bakıp gülümsedi Değil mi Shipmaster?”
“Bu bir sanattır, Kaşar.” dedi Shipmaster zincirle beş metre yukarıda asılmış duruyordu . Yüzünden düşen kanlar yere damlıyordu. “He rönüne geleni bu işi teklif etmekten vazgeç artık.”
“Sanatmış.” diye tükürdü yere o uzun sakallı adam. Tükürüğü kan doluydu. “Yaptığınız, şerefsizliğe sanat demenize çok gülüyorum doğrusu."
Quasar tam bir şey söyleyecekti ki, bütün bedeni işkence masasına yatırılmış uzun saçlı bir adamın kahkahaları bütün hapishane koğuşunda yankılandı. “Gülmekten ölüyorum, sen bizim yarımızı hapse atan değilmiydin Monkkkk!!! Hıhahahıhah, şimdi aynı duruma düşünce bizden daha onurlu davranman bir işe mi yarayacak. Buna kıçımla gülerim Hahahas öhahaahah-“ sesi bir derin homurtuyla kesildi ağzına gelen kanı havya doğru tükürdü ağzındaki kan havada dönüp yüzüne yapıştığında hala gülüyordu.
Emre korkuyla Nispeten iyi durumdaki Quasar’ın yanına doğru sokuldu. “Kim bu adam dostum?” dedi korku dolu bir sesle.
Quasar’ın yüzünde bilmiş bir sırıtış belirdi. “O hepimizden önce buradaydı hepimizden sonra da burada olacak, bu hapishanenein inşasında onun kanını harç olarak kullanmış Başkan Diabolus. O hepimizin standartlarını aşan bir kötü adam.” dedi ve Emre’nin gözlerinin büyümesini bekleyecek derecede duraksadıktan sonra ekledi. “Onun adı Vishu No Sarıçükü, kitle imha uzmanı.”
Devam edecek mi acaba?
► Spoiler Göster
“En nihayetinde bu iş bitecek?” dedi, yüzü yaralı adam “Diabolus öldü cenazesi yarın açıklanır sıradaki hedef kim onu söyle işini bitireyim.”
“Demek artık başladı bundan sonra hızlı ve temkinli olmalıyız. Dikkat et, bu hedef daha zor olacak.” dedi yüzü karanlıkta görünmeyen adam, “ O yüzden yanına hala ele geçirilmemiş, iyi adamlarımdan birini vereceğim.”
Demek ciddi bir iş diye düşündü, adam alnından kaşına inen yarasını kaşıdı. “ İyi biri olsun da, benim yeteneklerimin manasız bir dikkatsizlikle heba olmasını istemiyorum.”
“Gel Reshado.” dedi Karanlık adam, “Gel ve eski dostuna merhaba de.” Reshado uzun boylu, kirli sakallı karmaşık saçları olan bir adamdı, kendisi kadar olmasa da troll silahlarını usta seviyesinde kullanabiliyordu. Yine de fazla pervasız
Reshado onu görünce sırıttı, “Merhaba eski dostum uzun zaman olduydu.” dedi gülümsemesi, kendisinde tiksinti uyadırıyordu.
“Sohbeti sonraya saklayalım.” dedi, hoşnutsuzluğunu belli ederek. “Hedefimiz kim onu söyle sen.”
“Hedef Kratos.” dedi Karanlık adam dirseklerini masaya dayayıp parmaklarını birleştirirken. “Bu gece Naruto bölgesinde olay çıkardım, yanında kimse yok ve yalnız olacak. İşinizi hemen bitirin çabuk ve hızlı olsun iz bırakmayın.”
“Pekala.” dedi tekrardan, kukuletasını yüzüne geçirirken maskesini taktı. “Reshado gidelim.”
********
Celebhol, bu iç karartıcı havadan sıkılmıştı. Derin bir iç çekerek etrafına baktı, Karşısında Valheru Kur’an’I açmış arapça bir iki kelime fısıldıyordu, Acecia ise ellerini açmış gölerini kapamış vecd halindeydi. Böyle bir ortamda kendisini ortaçağ tapınaklarının bir rahibiymiş gibi hissediyordu. Sessizce sakince ölüye hayırlı olacak dualar okumak. Ne kadar da Manasız.
Diabolus şimdi her geçen saniye boyunca çürüyen ,şimdiden Kasların esnekliğini sağlayan kalsiyum pompasının çalışması durduğundan bütün kasları sertleşmiş bir cesetten ibaretti. Gözlerini çevirip Diabolus’a doğru baktığında Yer çekiminin de etkisiyle alyuvar ve akyuvarlar kanında çöktüğünü ve Diabolusn’n yüzü ve morumsu kırmızı bir renk kazanmaya başladığını fark etti. Sıradan bir cesede dönüşüyor. Hepimizin dönüşeceği gibi.. Yakında karnında biriken gazlar yüzünden yüzü de şişmeye başlayacaktı. Bir an önce otopsisinin yapılması gerekiyordu ama kimse oralı değil gibiydi. Önündeki iki aptal, dua ediyordu sadece, dua ediyor ve bunun Diabolus’un işine yarayacağını sanıyorlardı. Tekrar derin bir şekilde iç çekti ve bakışlarını yanındaki adama doğru çevirdi.
Solunda duran Dr.M sağ elini gözlüğüne götürmüş düşünceli bir edayla Diabolus’a bakıyordu. Ne düşünüyor? En azından ellerini açıp dua eder pozisyonda değil. Sert mizaçlı yüzü ifadesizdi. Üzgün müydü yoksa kendisi gibi başka bir şeyden mi şüphelenmişti anlayamıyordu? Başına buyruk bir edayla hareket etmesiyle tanıdığı bu adamın ne düşündüğünü bilmiyordu. Uzun süren etkin ve güçlü adımları Meclis üyeliğinden azledilmesiyle birlikte yok olmuş, kendini sadece yazı işlerine vermişti. Ya da öyle gözüküyordu, Doktor kafaya taktığını yapan, paranoyak ve tehlikeli bir adamdı ama kuralların dışına çıkacağını sanmıyordu. Diabolus onu azletmiş olsa bile onu öldürecek bir şey yapmazdı.
Öte yandan, Acecia o bambaşka bir konuydu. Onunla Başkan Diabolus’un av köşkünde beraber kalmışlardı, o yumuşak başlı ifadesinin altında kendi fikirlerinden asla vazgeçmeyecek bir bağnazın idaresi vardı. Üstüne üstlük, Yabancı Gazetelerin çevirisini üstlendiğinden beri çevresi oldukça genişlemişti. Despair,Sadokazam, Pumpkin, Smita ve niceleri onun dediğini yapmaktan çekinmezdi. Gerçi çeviri işine Dr.M de yardım ediyordu ama o adamın hangi tarafta olduğunu kestirmek manasızdı.Gerçi bu konuda iyi bir tahmini vardı. Kuralları en iyi uygulayabilecek olanların yanına geçecek.
O sırada kapı gürültüyle açıldı, içeriye üç kişi girmişti Önden giren uzun kahverengi montu sırılsıklam olmuş uzun saçları yanlarına düşen köşeli çeneli ciddi bir adamdı. Bleach bölgesinin muhtarlarından Millenium Wizard ağır adımlarla içeriye geçerken arkasından, İhtiyar heyetinin üyelerinden, kıvırcık saçlarına aklar düşmüş esmer bir adam geliyordu. Ryuuma görür görmez ilk önce Dr.M’ye sonra diğerlerine selam verdi. Onların arkasından da üzgün bir yüzle, kahverengi gözlerin dolu bir biçimde tek bayan Meclis üyesi olan Amaranth girdi.
Celebhol kızı görünce rahatladı, Amaranth her konuda muhabbet edip konuşabileceği muhabbeti iyi biriydi. Her zaman içten ve canayakın birisi olmuştu. Burada olması hoşuna gitmişti. Ama yönetimde bir ağırlığı yok. Amaranth Diabolus'a baktıktan sonra Kahverengi gözlerinden çıkık elmacık kemilerine doğru akan yaşı koluyla silerken, Dr.M ile aynı soruyu sordu.
“Nasıl olmuş?”
Bir an için, okunan Kur’an sustu, Valheru Kur’anı kapatıp öptükten sonra yüksek bir sephaya yerleştirdi. Acecia ise üzgün bir ifadeyle kıza yaklaşıp hafifçe omzuna dokundu, Amanrath çaresiz gözlerle bir Acecia’ya bir de kendisine baktı. “Celebhol, Acecia ne yapacağız şimdi?”
Celebhol bir an için Amaranth’ı sakinleştirmek için ona sarılmaı düşündü bunun içinde adım atmıştı ki arkasından Dr.M’in sesi yükseldi.
“Ölüm nedeni kalp kriziymiş. Uzun süredir Kalbiyle ilgili bir sıkıntısı olduğunu hatta bunun için askerlik bile yapmadığını biliyorum, makul bir neden.” Dedi bir an duraksayıp sırtını duvara dayadı ellerini göğsünde kavuşturmuştu. Gözlüğünün altından bakıp salonu süzerken “ Ama ben buna inanmıyorum.”
Millenium Wizard huzursuzca kıpırdandı, Ryumma’nın kalın kaşları çatılmıştı, Valheru merakla Dr.M ‘ye bakıyordu. Acecia ise sadece gülümsedi ama gözleri soğuktu. “Bu konuyla ilgili de yine bir hikaye mi uyduracaksın. Ne de olsa bu senin uzmanlık alanın değil mi Kalemşor.”
Dr.M’in geniş alnında bir nabız atar gibi oldu ama konuşması sakindi. Çabuk öfkeleniyor“Öncelikle, elektrik kesintisi ile bu ölüm oldukça şüpheli gözüküyor üstüne üstlük Diabolus, yüz kişiyi Mangaturk hapishanesine keyfi için gönderdikten bunlar oluyor. Daha demin siz yokken Celebhol nadiren de olsa mantıklı bir şey söyledi Diabolus’un cesedine otopsi yapılmalı.”
Nadiren de olsa. Celebhol ters ters baktı Dr.M ye adam bir konuşmasında da birine laf sokmasa rahat edemiyordu sanki. Yine de Acecia’nın karşısında olmuş olması umut verici bir gelişmeydi, ceset zehirlendiyse katilin kimliğine bir şekilde ulaşılabilirdi. Burada o tip ilaç satabilen sadece tek bir yer vardı Puchi'nin Eczanesi. Bu yüzden mi bu kadar tepki veriyorsun Acecia? Zayıf kavruk adam, yüzünde öfkeli bir ifadeyle Dr.M’ye bakıyordu.
“Zaten ortalık yeterince karışışacakken ortalığı bulandırmana ne gerek var.” dedi Acecia, kollarını açmış duruyordu. “Troller elektrik kesintisinden zaten faydalanacaklar bir de bu zehirlenmek gibi asılsız sözler bu odadan dışarı yayılırsa bir iç isyan başlayabilir.”
Celebhol bu noktada dayanamayacaktı artık. “Yanlış düşünüyorsun Acecia, asıl gerçeği açığa çıkartmazsak ortalık iyice karışacaktır. Otopsi yapılsın ki en azından içimiz rahatlasın.”
“Şu meşum Trollerden biri bu zehir olayını duyarsa üzerine alıp isyan çıkartabilir.” Dedi Valheru ciddi bir yüzle “Bunu göze alabilecek miyiz?”
“Bu odadan dışarı çıkmazsa zehir olayı bu odada kalır.” dedi Ryuuma ciddi bir şekilde herkese baktı. “Ki bu meselenin odadan çıkmayacağını düşünüyorum.”
“Peki cesedi zamanında gömememizi nasıl açıklayacaksınız.” dedi Acecia “Otopsin beş dakika da mı bitecek sanıyorsun Celebhol. Diabolus’un yokluğunu insanlardan nasıl gizleyeceğiz.
Celebhol, bu çağ dışı bakış açısına iyice öfkelenmişti ki kapı gürültüyle açıldı. Hepsi kimin geldiğine bakmak için döndüklerinde kapıyı açanın Dr.M olduğunu gördüler gitmek için hazırlanıyordu. Deri montunun yakalarını kaldırırken diğer eliyle cebindeydi
“Bu fırtınınada nereye gidiyorsun?” dedi Amaranth ciddileşmişti. Tartışmadan dolayı sıkıldığı yüzünden anlaşılıyordu.
“Bu manasız tartışmadan sıkıldım.” dedi Dr.M katiyetle “Artık bir yetkim yok, bir şey yapmanız için sizi zorlayamam ikna da etmekle de uğraşamam. O yüzden bu işi kendi başıma halledeceğim.”
Bunu dedikten sonra kapıyı sertçe çarpıp dışarıya doğru çıktı, Acecia umursamaz bir ifadeyle omuz silkti. Millenium ile Ryuuma düşünceli, Valheru ise onaylamaz bir ifade takınmış. Amaranth ise ona doğru meraklı gözlerle bakıyordu. Celebhol bütün bunlara baktıktan sonra derin bir iç çekerek herkese doğru;
“Sanırım, artık bir karar vermek zorundayız.” dedi tüm bakışlar ona doğru dönmüştü.
“Demek artık başladı bundan sonra hızlı ve temkinli olmalıyız. Dikkat et, bu hedef daha zor olacak.” dedi yüzü karanlıkta görünmeyen adam, “ O yüzden yanına hala ele geçirilmemiş, iyi adamlarımdan birini vereceğim.”
Demek ciddi bir iş diye düşündü, adam alnından kaşına inen yarasını kaşıdı. “ İyi biri olsun da, benim yeteneklerimin manasız bir dikkatsizlikle heba olmasını istemiyorum.”
“Gel Reshado.” dedi Karanlık adam, “Gel ve eski dostuna merhaba de.” Reshado uzun boylu, kirli sakallı karmaşık saçları olan bir adamdı, kendisi kadar olmasa da troll silahlarını usta seviyesinde kullanabiliyordu. Yine de fazla pervasız
Reshado onu görünce sırıttı, “Merhaba eski dostum uzun zaman olduydu.” dedi gülümsemesi, kendisinde tiksinti uyadırıyordu.
“Sohbeti sonraya saklayalım.” dedi, hoşnutsuzluğunu belli ederek. “Hedefimiz kim onu söyle sen.”
“Hedef Kratos.” dedi Karanlık adam dirseklerini masaya dayayıp parmaklarını birleştirirken. “Bu gece Naruto bölgesinde olay çıkardım, yanında kimse yok ve yalnız olacak. İşinizi hemen bitirin çabuk ve hızlı olsun iz bırakmayın.”
“Pekala.” dedi tekrardan, kukuletasını yüzüne geçirirken maskesini taktı. “Reshado gidelim.”
********
Celebhol, bu iç karartıcı havadan sıkılmıştı. Derin bir iç çekerek etrafına baktı, Karşısında Valheru Kur’an’I açmış arapça bir iki kelime fısıldıyordu, Acecia ise ellerini açmış gölerini kapamış vecd halindeydi. Böyle bir ortamda kendisini ortaçağ tapınaklarının bir rahibiymiş gibi hissediyordu. Sessizce sakince ölüye hayırlı olacak dualar okumak. Ne kadar da Manasız.
Diabolus şimdi her geçen saniye boyunca çürüyen ,şimdiden Kasların esnekliğini sağlayan kalsiyum pompasının çalışması durduğundan bütün kasları sertleşmiş bir cesetten ibaretti. Gözlerini çevirip Diabolus’a doğru baktığında Yer çekiminin de etkisiyle alyuvar ve akyuvarlar kanında çöktüğünü ve Diabolusn’n yüzü ve morumsu kırmızı bir renk kazanmaya başladığını fark etti. Sıradan bir cesede dönüşüyor. Hepimizin dönüşeceği gibi.. Yakında karnında biriken gazlar yüzünden yüzü de şişmeye başlayacaktı. Bir an önce otopsisinin yapılması gerekiyordu ama kimse oralı değil gibiydi. Önündeki iki aptal, dua ediyordu sadece, dua ediyor ve bunun Diabolus’un işine yarayacağını sanıyorlardı. Tekrar derin bir şekilde iç çekti ve bakışlarını yanındaki adama doğru çevirdi.
Solunda duran Dr.M sağ elini gözlüğüne götürmüş düşünceli bir edayla Diabolus’a bakıyordu. Ne düşünüyor? En azından ellerini açıp dua eder pozisyonda değil. Sert mizaçlı yüzü ifadesizdi. Üzgün müydü yoksa kendisi gibi başka bir şeyden mi şüphelenmişti anlayamıyordu? Başına buyruk bir edayla hareket etmesiyle tanıdığı bu adamın ne düşündüğünü bilmiyordu. Uzun süren etkin ve güçlü adımları Meclis üyeliğinden azledilmesiyle birlikte yok olmuş, kendini sadece yazı işlerine vermişti. Ya da öyle gözüküyordu, Doktor kafaya taktığını yapan, paranoyak ve tehlikeli bir adamdı ama kuralların dışına çıkacağını sanmıyordu. Diabolus onu azletmiş olsa bile onu öldürecek bir şey yapmazdı.
Öte yandan, Acecia o bambaşka bir konuydu. Onunla Başkan Diabolus’un av köşkünde beraber kalmışlardı, o yumuşak başlı ifadesinin altında kendi fikirlerinden asla vazgeçmeyecek bir bağnazın idaresi vardı. Üstüne üstlük, Yabancı Gazetelerin çevirisini üstlendiğinden beri çevresi oldukça genişlemişti. Despair,Sadokazam, Pumpkin, Smita ve niceleri onun dediğini yapmaktan çekinmezdi. Gerçi çeviri işine Dr.M de yardım ediyordu ama o adamın hangi tarafta olduğunu kestirmek manasızdı.Gerçi bu konuda iyi bir tahmini vardı. Kuralları en iyi uygulayabilecek olanların yanına geçecek.
O sırada kapı gürültüyle açıldı, içeriye üç kişi girmişti Önden giren uzun kahverengi montu sırılsıklam olmuş uzun saçları yanlarına düşen köşeli çeneli ciddi bir adamdı. Bleach bölgesinin muhtarlarından Millenium Wizard ağır adımlarla içeriye geçerken arkasından, İhtiyar heyetinin üyelerinden, kıvırcık saçlarına aklar düşmüş esmer bir adam geliyordu. Ryuuma görür görmez ilk önce Dr.M’ye sonra diğerlerine selam verdi. Onların arkasından da üzgün bir yüzle, kahverengi gözlerin dolu bir biçimde tek bayan Meclis üyesi olan Amaranth girdi.
Celebhol kızı görünce rahatladı, Amaranth her konuda muhabbet edip konuşabileceği muhabbeti iyi biriydi. Her zaman içten ve canayakın birisi olmuştu. Burada olması hoşuna gitmişti. Ama yönetimde bir ağırlığı yok. Amaranth Diabolus'a baktıktan sonra Kahverengi gözlerinden çıkık elmacık kemilerine doğru akan yaşı koluyla silerken, Dr.M ile aynı soruyu sordu.
“Nasıl olmuş?”
Bir an için, okunan Kur’an sustu, Valheru Kur’anı kapatıp öptükten sonra yüksek bir sephaya yerleştirdi. Acecia ise üzgün bir ifadeyle kıza yaklaşıp hafifçe omzuna dokundu, Amanrath çaresiz gözlerle bir Acecia’ya bir de kendisine baktı. “Celebhol, Acecia ne yapacağız şimdi?”
Celebhol bir an için Amaranth’ı sakinleştirmek için ona sarılmaı düşündü bunun içinde adım atmıştı ki arkasından Dr.M’in sesi yükseldi.
“Ölüm nedeni kalp kriziymiş. Uzun süredir Kalbiyle ilgili bir sıkıntısı olduğunu hatta bunun için askerlik bile yapmadığını biliyorum, makul bir neden.” Dedi bir an duraksayıp sırtını duvara dayadı ellerini göğsünde kavuşturmuştu. Gözlüğünün altından bakıp salonu süzerken “ Ama ben buna inanmıyorum.”
Millenium Wizard huzursuzca kıpırdandı, Ryumma’nın kalın kaşları çatılmıştı, Valheru merakla Dr.M ‘ye bakıyordu. Acecia ise sadece gülümsedi ama gözleri soğuktu. “Bu konuyla ilgili de yine bir hikaye mi uyduracaksın. Ne de olsa bu senin uzmanlık alanın değil mi Kalemşor.”
Dr.M’in geniş alnında bir nabız atar gibi oldu ama konuşması sakindi. Çabuk öfkeleniyor“Öncelikle, elektrik kesintisi ile bu ölüm oldukça şüpheli gözüküyor üstüne üstlük Diabolus, yüz kişiyi Mangaturk hapishanesine keyfi için gönderdikten bunlar oluyor. Daha demin siz yokken Celebhol nadiren de olsa mantıklı bir şey söyledi Diabolus’un cesedine otopsi yapılmalı.”
Nadiren de olsa. Celebhol ters ters baktı Dr.M ye adam bir konuşmasında da birine laf sokmasa rahat edemiyordu sanki. Yine de Acecia’nın karşısında olmuş olması umut verici bir gelişmeydi, ceset zehirlendiyse katilin kimliğine bir şekilde ulaşılabilirdi. Burada o tip ilaç satabilen sadece tek bir yer vardı Puchi'nin Eczanesi. Bu yüzden mi bu kadar tepki veriyorsun Acecia? Zayıf kavruk adam, yüzünde öfkeli bir ifadeyle Dr.M’ye bakıyordu.
“Zaten ortalık yeterince karışışacakken ortalığı bulandırmana ne gerek var.” dedi Acecia, kollarını açmış duruyordu. “Troller elektrik kesintisinden zaten faydalanacaklar bir de bu zehirlenmek gibi asılsız sözler bu odadan dışarı yayılırsa bir iç isyan başlayabilir.”
Celebhol bu noktada dayanamayacaktı artık. “Yanlış düşünüyorsun Acecia, asıl gerçeği açığa çıkartmazsak ortalık iyice karışacaktır. Otopsi yapılsın ki en azından içimiz rahatlasın.”
“Şu meşum Trollerden biri bu zehir olayını duyarsa üzerine alıp isyan çıkartabilir.” Dedi Valheru ciddi bir yüzle “Bunu göze alabilecek miyiz?”
“Bu odadan dışarı çıkmazsa zehir olayı bu odada kalır.” dedi Ryuuma ciddi bir şekilde herkese baktı. “Ki bu meselenin odadan çıkmayacağını düşünüyorum.”
“Peki cesedi zamanında gömememizi nasıl açıklayacaksınız.” dedi Acecia “Otopsin beş dakika da mı bitecek sanıyorsun Celebhol. Diabolus’un yokluğunu insanlardan nasıl gizleyeceğiz.
Celebhol, bu çağ dışı bakış açısına iyice öfkelenmişti ki kapı gürültüyle açıldı. Hepsi kimin geldiğine bakmak için döndüklerinde kapıyı açanın Dr.M olduğunu gördüler gitmek için hazırlanıyordu. Deri montunun yakalarını kaldırırken diğer eliyle cebindeydi
“Bu fırtınınada nereye gidiyorsun?” dedi Amaranth ciddileşmişti. Tartışmadan dolayı sıkıldığı yüzünden anlaşılıyordu.
“Bu manasız tartışmadan sıkıldım.” dedi Dr.M katiyetle “Artık bir yetkim yok, bir şey yapmanız için sizi zorlayamam ikna da etmekle de uğraşamam. O yüzden bu işi kendi başıma halledeceğim.”
Bunu dedikten sonra kapıyı sertçe çarpıp dışarıya doğru çıktı, Acecia umursamaz bir ifadeyle omuz silkti. Millenium ile Ryuuma düşünceli, Valheru ise onaylamaz bir ifade takınmış. Amaranth ise ona doğru meraklı gözlerle bakıyordu. Celebhol bütün bunlara baktıktan sonra derin bir iç çekerek herkese doğru;
“Sanırım, artık bir karar vermek zorundayız.” dedi tüm bakışlar ona doğru dönmüştü.
4. Karanlığın İçindeki Yanılsamalar
► Spoiler Göster
Kratos, yere öfkeyle tükürdü., tükürüğü giderek sağanak haline almış yağmurun içine doğru karıştığında şapkasının altından keskin gözlerle etrafa baktı. Büyük binaların altında her gün kavganın çıktığı şiddetli görüş ayrılıklarının yaşadığı sokaklarında her gece birilerinin öldürüldüğü yeni asfalt kokan bölge şimdilik sessizdi. Ölüm sessiziliği.
Söz konusu Gece kulübünün önüne geldiklerinde, Hokage Minato barın kilidini açtı. “ Sanırım geciktik. “ dedi bıkkın bir sesle, etrafta kimse kalmamıştı neredeyse bir kaç kişi tedirginlikle onlara bakıyordu. Görünüşe göre izler silinmişti.
Kratos derin bir iç çekerek, bir hareketle silahının kabzasını tutmayı bırakarak. Bir sigara yakmak için cebindeki çakmağa uzandı. Sigarasını yakarken, etraftaki insanlara baktı. “Konuşun.” dedi sadece ortalıktaki gruptan esmer siyah saçlı bir çocuk öne çıktı.
“Bir şey olduğu yok, biraz tartışma hararetlendi o kadar.Anten alıcıları gibi gelip gelip durmayın buraya.” Dedi hızlı hızlı ve öfkeli konuşuyordu.
“Senya ne diyorsun baya baya kavgaya doğru dönmüştü iş.” dedi Hokage Minato, o da öfkeli görünüyordu. Senya’ya bunları dedikten sonra kendisine doğru döndü. “Tea Seo ve Kürşat Senju, ortalığı birbirine katmışlardı, şimdi, ortalarda gözükmüyorlar.”
“Önemli değil.”dedi Kratos, Uğraştığım işi sikeyim. Ceketinin İc cebinden Özel yapım personel kontrol cihazını çıkardı. Bu cihaz kasabayı ilk kurdukları vakit, özel olarak tasarlanmıştı. Kasabaya girenler kayıt yaptırırken kullandıkları damgaların içinde sakladıkları izleyiciler sayesinde Kasabada kim ne yapmış az çok öğreniyorlardı.
“Şu sikik herifin adı ne demiştin?” dedi Hokage Minatoya, cihazda isim bölümüne geldiğinde.
Hokage tam cevap verecekti ki, Araya Senya girdi, “Celebhol gibi milleti keyfine göre mi hapse tıkıp ban silahınla vuracaksın? Hangi haka bunun yapıyorsun? Bir kanıtın var mı? ”
Kratos, elini ban silahının kabzasını götürdü, bitmekte olan sigarasının dumanından derin bir nefes çekti. Şapkasının altındaki kahverengi gözlerinde bir parıltı vardı. “Çünkü eşşeğin zikinden dolayı. İtirazın mı var?”
Senya bir an için yutkundu bir şey söyleyecekti ki Arkalarından bir ses yükseldi. “Çünkü onlar diktatör, onlar MangaTurk ün insanlarını köle haline getiren bir pislik yığınları Biz Mangaturk’ün gerçek temsilcisi ola -
O sırada sözleri büyük bir silahın patlamasıyla kesildi. Kratos seri bir hareketle silahını çıkarmış, arka sıralarda ayağa kalmış olan konuşmacının kafasını uçurmuştu. Adam geriye doğru savrulup yere düştüğünde, Kratos silahını havaya kaldırdı, namlusunun üzerinden duman tütüyordu. “MangaTurk, gerçek temsilcisi ne sizsiniz ne de bir başkası MangaTurk demek Diabolus Ipsum Amans demektir. Bunu iyice kavrayın beyinsiz Troller zira suyunuz iyice ısındı.”
“Diabolus, demek Mangaturk demek öyle mi ?” dedi aynı adam farklı bir köşede tekrar belirerek orta boyluydu, Kırmızı bir pelerin giymiş maske takmıştı. Elinde tabak şeklindeki bıçakları seri bir biçimde fırlatırken. “ Mangaturk’ü bu hale getiren biziz, BİZZ!!!”
Kratos, havada gelen bıçakları Ban silahıyla parçalarken, Fake maskesi kullanıyorsun demek..Kaç masken varmış görelim seni orospuçocuğu. diye düşündü ardından Yanındaki muhtara dönerek “Hokage, diğerlerini al da git buradan haydi Ben bunu hallederim. Diğerlerinin ismini bana Özel Postayla yollarsın.”
Kratos ban silahını salvolar halinde ateşlerken, Hokage dediğini ikiletmeden diğerlerini bardan çıkartmaya başladı. Maskeli adam, ban silahının ateşleriyle yere yığılırken, Arkasından bir ıslık sesi yükseldi. Kratos arkasını döndüğünde, kendisine doğru bir fanboy Molotof kokteyli geldiğini gördü. Geriye doğru sıçrarken “Bunlar bana işlemez, geri zekalılar.” dedi Silahıyla molotof atan adamı göğsünden vurduktan sonra bir an duraksadı gülümsüyordu.. İki kişiler ve oldukça hazırlıklı gibiler. Bu güzel olacak.
“ Diabolus ve sen Mangaturk için bir milattınız ama tarih oldunuz. Artık değişmenizin vakti geldi.” dedi ilk ortaya çıkan adam, hemen yanında ise ikinci adam belirmişti o kırmızı pelerin yerine gri uzun bir manto giymişti. Gri pelerinli adam elinde bir kumanda tutuyordu. Kırmızınınkinde ise Tabak şeklinde bıçakları vardı. “Diabolus’tan sonra sende ölümü tadacaksın Kratos,”
Diabolus’tan sonra... “ Siz ne saçmalıyorsunuz Amcık beyinliler.” dedi öfke dolu bir sesle, kafalarını uçurmadan önce ne diyeceklerini merak ediyordu.
“İnanmıyorsan Cehennemde birbirinizle muhabbet ederken bu gerçeği kavrayabilirsiniz. Çünkü seni çoktan öldürdüm ayağının altına bak.” Dedi Kırmızı pelerinli olan, Kratos bir anlık tereddüt ile, ayağına doğru baktıktan sonra ayağının yanında tuhaf turuncumsu bir bombayı gördü. Karanlıkta bir an için fark edemese de Gece kulübünün her yanına belli aralıklarla dağılmış olduğunu fark etti ilk girdiği yerden nereye adım atsa o bombaların menziline girecekti. Başlangıçtan beri tuzağın içindeydim
“Addio, vecchio amico.” Dedi Kırmızı pelerinli adam hüzünlü bir sesle, ardından bombanın pimini çekecek sözü söyledi. “Lel.”
Hassiktir.
Kratos, sıçramaya vakit bulamadan, ayağının altındaki bomba büyük bir gürültüyle patladı.
****
Memoww gecenin kör karanlığında zil eşliğinde evinin içerisinde atılan, özel zarfa doğru bakıyordu. Zarfın rengi kırmızıydı, elindeki mumun ışığı zarfın rengini daha da kırmızı gösteriyordu. Önemli bir haber demek.
Derin bir iç çekerek, zarfı bir köşeye bıraktı ve evinin telefonunu kaldırdı, Yakın arkadaşının numarasını çevirdi. Telefon hemen açıldı, o daha konuşamadan
“ Haber sana da geldi mi Memoww?” dedi heyecanlı heyecanlı,
“Geldi, Light.” Dedi sessizce, “Kırmızı zarf, neler oluyor bu gece böyle? Önce elektrik kesintisi şimdi de bu.”
“Gidelim öğreniriz.” Dedi Light of God sesinden heyecandan titrediği anlaşılıyordu, “Onun açıklayacak bir şeyleri vardır kuşkusuz. Beş dakikaya seni alırım.”
“Peki.” dedi telefonu kapattı, Ardından giyinmek için ayağa kalktığında Naruto bölgesi tarafından büyük bir patlama duyuldu. Bu gece neler oluyor böyle?
Giysi dolabını açtıktan sonra, giysilerinin arasındaki uzun sivri siyah demirden yapılmış olan silahını eline aldı. Siyah Mart adını verdiği silahını elinde çevirdikten sonra kenara koydu. Çünkü Kırmızı Zarf, en güçlü silahınızı yanınıza alıp harekete geçme emri anlamına geliyordu. Derin Mangaturk’ün kuralı böyleydi..
O da Derin Mangaturk’ün bir üyesi olarak görevini yapacaktı.
****
Emre büyük patlamayı duyduğunda, zor bela uyumaya çalışıyordu. Titreyerek ayağa kalktığında, yanındaki Quasarın mavi gözlerinde bir mutlulukla, aydınlanmış geceye doğru baktığını fark etti, Delik delik olmuş yüzünde geniş bir sırıtma vardı. Ortalık Vishnunun kahkahalarıyla çınlıyordu.
“Ne oluyor? “ dedi Emre güç bela
“ Bu geceden sonra benim dönemim başlıyor.” Dedi Quasar, Emre ona şaşkın şaşkın bakınca ona doğru döndü ve göz kırptı. “True Story”
***
Deathwing, mum ışığında kitap okumaya çalışıyordu, ama bu zaten bozuk olan gözlerini yormaktan başka bir işe yaramıyordu. Sıkıntıyla iç geçirerek Bitmemiş öyküler adlı kitabı okumayı bıraktı, yine de gecenin karanlığında iyi ilerlemişti. Homurdanarak yattığı yerden kalktı, Karanlıkta, odasına doğru ilerleyip kitabı rafa doğru koyduğunda gerisinde bir hareket sezdi. Gözlerini devirdi ve arkasını döndü “Benden ne istiyorsun?”
“Gerçeği.” dedi karşısındaki adam karanlık odadan içeriye doğru adım atarken. Gözlükleri mum ışığında parlıyordu. Bakışları rafa yeni konmuş siyah kapaklı kitaba doğru yöneldi. “Galadriel’i anlatan bölüme geldin mi?
“Henüz değil o kadar ilerlemedim.” dedi, sakince önüne düşmüş olan uzun saını elinin tersiyle harket ettirerek. “Ne istiyorsun? Çabuk ol, Yatacağım.” dedi mumu söndürürken .
O sırada büyük bir patlama camı zangırdatırken patlamanın ışığı Dr.M’nin yüzünü aydınlattı, Adam ıslanmış gözlüğünü çıkarmış, siyah kazağına siliyordu. Gözlüksüz bir biçimde oona doğru baktıktan sonra “ Konuşmak.”
Deathwing, patlamanın geldiği yne doğru baktıktan sonra omuzlarını silkti, “O halde bir kahve yapmam gerekecek sanırım.”
Devam Edecek.... Sanırım...
Söz konusu Gece kulübünün önüne geldiklerinde, Hokage Minato barın kilidini açtı. “ Sanırım geciktik. “ dedi bıkkın bir sesle, etrafta kimse kalmamıştı neredeyse bir kaç kişi tedirginlikle onlara bakıyordu. Görünüşe göre izler silinmişti.
Kratos derin bir iç çekerek, bir hareketle silahının kabzasını tutmayı bırakarak. Bir sigara yakmak için cebindeki çakmağa uzandı. Sigarasını yakarken, etraftaki insanlara baktı. “Konuşun.” dedi sadece ortalıktaki gruptan esmer siyah saçlı bir çocuk öne çıktı.
“Bir şey olduğu yok, biraz tartışma hararetlendi o kadar.Anten alıcıları gibi gelip gelip durmayın buraya.” Dedi hızlı hızlı ve öfkeli konuşuyordu.
“Senya ne diyorsun baya baya kavgaya doğru dönmüştü iş.” dedi Hokage Minato, o da öfkeli görünüyordu. Senya’ya bunları dedikten sonra kendisine doğru döndü. “Tea Seo ve Kürşat Senju, ortalığı birbirine katmışlardı, şimdi, ortalarda gözükmüyorlar.”
“Önemli değil.”dedi Kratos, Uğraştığım işi sikeyim. Ceketinin İc cebinden Özel yapım personel kontrol cihazını çıkardı. Bu cihaz kasabayı ilk kurdukları vakit, özel olarak tasarlanmıştı. Kasabaya girenler kayıt yaptırırken kullandıkları damgaların içinde sakladıkları izleyiciler sayesinde Kasabada kim ne yapmış az çok öğreniyorlardı.
“Şu sikik herifin adı ne demiştin?” dedi Hokage Minatoya, cihazda isim bölümüne geldiğinde.
Hokage tam cevap verecekti ki, Araya Senya girdi, “Celebhol gibi milleti keyfine göre mi hapse tıkıp ban silahınla vuracaksın? Hangi haka bunun yapıyorsun? Bir kanıtın var mı? ”
Kratos, elini ban silahının kabzasını götürdü, bitmekte olan sigarasının dumanından derin bir nefes çekti. Şapkasının altındaki kahverengi gözlerinde bir parıltı vardı. “Çünkü eşşeğin zikinden dolayı. İtirazın mı var?”
Senya bir an için yutkundu bir şey söyleyecekti ki Arkalarından bir ses yükseldi. “Çünkü onlar diktatör, onlar MangaTurk ün insanlarını köle haline getiren bir pislik yığınları Biz Mangaturk’ün gerçek temsilcisi ola -
O sırada sözleri büyük bir silahın patlamasıyla kesildi. Kratos seri bir hareketle silahını çıkarmış, arka sıralarda ayağa kalmış olan konuşmacının kafasını uçurmuştu. Adam geriye doğru savrulup yere düştüğünde, Kratos silahını havaya kaldırdı, namlusunun üzerinden duman tütüyordu. “MangaTurk, gerçek temsilcisi ne sizsiniz ne de bir başkası MangaTurk demek Diabolus Ipsum Amans demektir. Bunu iyice kavrayın beyinsiz Troller zira suyunuz iyice ısındı.”
“Diabolus, demek Mangaturk demek öyle mi ?” dedi aynı adam farklı bir köşede tekrar belirerek orta boyluydu, Kırmızı bir pelerin giymiş maske takmıştı. Elinde tabak şeklindeki bıçakları seri bir biçimde fırlatırken. “ Mangaturk’ü bu hale getiren biziz, BİZZ!!!”
Kratos, havada gelen bıçakları Ban silahıyla parçalarken, Fake maskesi kullanıyorsun demek..Kaç masken varmış görelim seni orospuçocuğu. diye düşündü ardından Yanındaki muhtara dönerek “Hokage, diğerlerini al da git buradan haydi Ben bunu hallederim. Diğerlerinin ismini bana Özel Postayla yollarsın.”
Kratos ban silahını salvolar halinde ateşlerken, Hokage dediğini ikiletmeden diğerlerini bardan çıkartmaya başladı. Maskeli adam, ban silahının ateşleriyle yere yığılırken, Arkasından bir ıslık sesi yükseldi. Kratos arkasını döndüğünde, kendisine doğru bir fanboy Molotof kokteyli geldiğini gördü. Geriye doğru sıçrarken “Bunlar bana işlemez, geri zekalılar.” dedi Silahıyla molotof atan adamı göğsünden vurduktan sonra bir an duraksadı gülümsüyordu.. İki kişiler ve oldukça hazırlıklı gibiler. Bu güzel olacak.
“ Diabolus ve sen Mangaturk için bir milattınız ama tarih oldunuz. Artık değişmenizin vakti geldi.” dedi ilk ortaya çıkan adam, hemen yanında ise ikinci adam belirmişti o kırmızı pelerin yerine gri uzun bir manto giymişti. Gri pelerinli adam elinde bir kumanda tutuyordu. Kırmızınınkinde ise Tabak şeklinde bıçakları vardı. “Diabolus’tan sonra sende ölümü tadacaksın Kratos,”
Diabolus’tan sonra... “ Siz ne saçmalıyorsunuz Amcık beyinliler.” dedi öfke dolu bir sesle, kafalarını uçurmadan önce ne diyeceklerini merak ediyordu.
“İnanmıyorsan Cehennemde birbirinizle muhabbet ederken bu gerçeği kavrayabilirsiniz. Çünkü seni çoktan öldürdüm ayağının altına bak.” Dedi Kırmızı pelerinli olan, Kratos bir anlık tereddüt ile, ayağına doğru baktıktan sonra ayağının yanında tuhaf turuncumsu bir bombayı gördü. Karanlıkta bir an için fark edemese de Gece kulübünün her yanına belli aralıklarla dağılmış olduğunu fark etti ilk girdiği yerden nereye adım atsa o bombaların menziline girecekti. Başlangıçtan beri tuzağın içindeydim
“Addio, vecchio amico.” Dedi Kırmızı pelerinli adam hüzünlü bir sesle, ardından bombanın pimini çekecek sözü söyledi. “Lel.”
Hassiktir.
Kratos, sıçramaya vakit bulamadan, ayağının altındaki bomba büyük bir gürültüyle patladı.
****
Memoww gecenin kör karanlığında zil eşliğinde evinin içerisinde atılan, özel zarfa doğru bakıyordu. Zarfın rengi kırmızıydı, elindeki mumun ışığı zarfın rengini daha da kırmızı gösteriyordu. Önemli bir haber demek.
Derin bir iç çekerek, zarfı bir köşeye bıraktı ve evinin telefonunu kaldırdı, Yakın arkadaşının numarasını çevirdi. Telefon hemen açıldı, o daha konuşamadan
“ Haber sana da geldi mi Memoww?” dedi heyecanlı heyecanlı,
“Geldi, Light.” Dedi sessizce, “Kırmızı zarf, neler oluyor bu gece böyle? Önce elektrik kesintisi şimdi de bu.”
“Gidelim öğreniriz.” Dedi Light of God sesinden heyecandan titrediği anlaşılıyordu, “Onun açıklayacak bir şeyleri vardır kuşkusuz. Beş dakikaya seni alırım.”
“Peki.” dedi telefonu kapattı, Ardından giyinmek için ayağa kalktığında Naruto bölgesi tarafından büyük bir patlama duyuldu. Bu gece neler oluyor böyle?
Giysi dolabını açtıktan sonra, giysilerinin arasındaki uzun sivri siyah demirden yapılmış olan silahını eline aldı. Siyah Mart adını verdiği silahını elinde çevirdikten sonra kenara koydu. Çünkü Kırmızı Zarf, en güçlü silahınızı yanınıza alıp harekete geçme emri anlamına geliyordu. Derin Mangaturk’ün kuralı böyleydi..
O da Derin Mangaturk’ün bir üyesi olarak görevini yapacaktı.
****
Emre büyük patlamayı duyduğunda, zor bela uyumaya çalışıyordu. Titreyerek ayağa kalktığında, yanındaki Quasarın mavi gözlerinde bir mutlulukla, aydınlanmış geceye doğru baktığını fark etti, Delik delik olmuş yüzünde geniş bir sırıtma vardı. Ortalık Vishnunun kahkahalarıyla çınlıyordu.
“Ne oluyor? “ dedi Emre güç bela
“ Bu geceden sonra benim dönemim başlıyor.” Dedi Quasar, Emre ona şaşkın şaşkın bakınca ona doğru döndü ve göz kırptı. “True Story”
***
Deathwing, mum ışığında kitap okumaya çalışıyordu, ama bu zaten bozuk olan gözlerini yormaktan başka bir işe yaramıyordu. Sıkıntıyla iç geçirerek Bitmemiş öyküler adlı kitabı okumayı bıraktı, yine de gecenin karanlığında iyi ilerlemişti. Homurdanarak yattığı yerden kalktı, Karanlıkta, odasına doğru ilerleyip kitabı rafa doğru koyduğunda gerisinde bir hareket sezdi. Gözlerini devirdi ve arkasını döndü “Benden ne istiyorsun?”
“Gerçeği.” dedi karşısındaki adam karanlık odadan içeriye doğru adım atarken. Gözlükleri mum ışığında parlıyordu. Bakışları rafa yeni konmuş siyah kapaklı kitaba doğru yöneldi. “Galadriel’i anlatan bölüme geldin mi?
“Henüz değil o kadar ilerlemedim.” dedi, sakince önüne düşmüş olan uzun saını elinin tersiyle harket ettirerek. “Ne istiyorsun? Çabuk ol, Yatacağım.” dedi mumu söndürürken .
O sırada büyük bir patlama camı zangırdatırken patlamanın ışığı Dr.M’nin yüzünü aydınlattı, Adam ıslanmış gözlüğünü çıkarmış, siyah kazağına siliyordu. Gözlüksüz bir biçimde oona doğru baktıktan sonra “ Konuşmak.”
Deathwing, patlamanın geldiği yne doğru baktıktan sonra omuzlarını silkti, “O halde bir kahve yapmam gerekecek sanırım.”
Devam Edecek.... Sanırım...
5. Karanlık Gerçekler
► Spoiler Göster
“Sanırım, artık bir karar vermek zorundayız.” Dedi Celebhol,
Herkes ona doğru döndüğünde, etraf gürültüyle sarsıldı. Mumlardan biri devrildi, Millenium aceleyle yere düşen mumu ayağıyla söndürürken. Acecia kalın perdeyi çekip dışarıya baktı, bir an için ortalık kırmızı bir alevle aydınlanmıştı.
“Naruto bölgesi.” dedi gür kaşlarını çatarken. Onlara doğru döndü. “Hapishane de kim kaldı Amanranth?”
Amanranth koyu kestane rengi saçını kulağının arkasına atarken. “Kratos vardı sanırım.” dedi.
Celebhol, öfkeyle sırıttı demek çakallar gece karanlığını fırsat bilmişti. Tıpkı Diabolus’un dediği gibi. “Ben hallederim.” dedi öfkeyle, Biraz stres atmak iyi olacak. “Bu meseleyi daha sonra konuşuruz Acecia.”
Acecia ise ona doğru bakarken elindeki telsizi kurcalıyordu. “Minato’ya ulaşamıyorum, haberleşme sistemleri de devre dışı kalmış. Ben de seninle geliyorum.”
Acecia’nın onunla gelmesi ilginç bir durumdu. Yine de gelmesi o kadar da kötü değil. En azından gözümün önünde olur. Tabi bu duruma balıklama atlamayacaktı “Peki burada kim kalacak?”
“Ben kalırım.” dedi Amanranth, hafif öfkeli bir tavırla, Celebhol gülmemek için kendini zor tuttu, Amanranth’ın bu işe balıklama atlayacağını biliyordu. Önemsiz gibi görünmek hiç hoşuna gitmiyor.
“Ben de kalırım.” dedi Ryuuma o kalın sesiyle, “Yönetimde değilim ama yine de seçkinlerdenim, bir şey olursa size haber veririz bir şekilde.”
Acecia başıyla onayladıktan sonra İmama doğru döndü. “Sen de kal Valheru. Ben Millenium ve Celeb gider bu işi hallederiz.”
Celebhol, hafifçe kaşlarını çattı ama bir şey demedi, yine de Acecia’nın bu temkinli davranışını kafasına kazımıştı. Biri bizden biri onlardan diye düşünüyor olmalıydı. Ancak Ryuuma ondna yana olduğunu hiç bir şekilde göstermemişti. Gerçi bu Acecia’nın mantığıya da uyuşan bir görüntüydü. Bizden değilsen onlardansın.
“Naruto bölgesiyle uğraşmak hiç istemiyorum.” dedi Millenium Wizard sıkıcı bakışlarla “ Çoğu çok gereksiz nasıl bu kadar sabrediyorsunuz anlamıyorum.”
Acecia, eline aldığı uzun bezle bağlanmış silahını açarken Millenium’a göz ucuyla baktı. “Bugün Diabolus öldü. Bu sefer o kadar merhametli olmayacağım.”
Acecia bezin altından çıkan Ban tüfeğini omzuna vurduğunda, Celebhol belinin altındaki çift ban silahına dokundu. Kapıdan çıkarlarken yüzünde ince bir gülümseme belirdi.Bu sefer Aceciaya katılıyordu, O kadar büyük bir Troll kıyımı yapacaktı ki, geçen seferki tuzağı bunun yanında küçük bir anı olarak kalacaktı.
******
“Kahveler hazır.” Dedi Deathwing mutfaktan gelip Dr.M’nin eline siyah bir kupa tutuştururken.
Dr. M kahveyi sıcaklığı umursamadan sapından değil kenarlarından tuttu. Bir yudum almadan önce Deathwing’e baktı. “ Elektrik Güneş, doğal yollardan mı kesilmişti?”
Deathwing, gerçek ismini duyduğunda bakışlarını Dr.M ‘ye doğru çevirdi. Oldukça ciddi anlaşılan, her zamanki gibi. “ Doğaldı tabi, doğal olmasa bunu senden önce Celebhol’e söylerdim zaten.”
“Peki ya Diabolus, onun ölümünde şüpheli bir şey var mıydı?” dedi Dr.M hiç duraksamadan.
Deathwing iç çekti, “ Ne bileyim Mert. Direkt kalbini tutarak yere yığıldı işte. Bundan ben ne anlarım. Muaet’e sorsana o bilir ancak bu tip şeyleri." dedi Kahvesinden uzun bir yudum çekti. Doktora doğru baktı "Diabolus’un öldürüldüğünü mü düşünüyorsun şimdi?”
Dr. M bir yudum aldı kahveden, sonra yüzünü buruşturdu. “ Bundan eminim. fakat sen bana inanmıyorsun.” Dedi kahveyi bırakarak ayağa kalktı. “ Elektrik ne kadar zamana gelir peki?”
“Aşırı yüklemeden trafo patlamış, duyduğuma göre ana akım yerinden fazlaca elektrik yükü boşalmış. Bu tip şeyler bazen olur.” dedi Deathwing sonra Dr. M’in dik dik baktığını görünce de ekledi. “ Muhtemelen bir hafta kadar.”
Dr.M biraz duraksadıktan sonra, Deathwing’e baktı. “Sorumluluk alma zamanın geldi Güneş. Sonsuza kadar kitap okuyamazsın. Diabolus öldüyse eğer bize de yapacak işler düşüyor.”
“Diabolus öldükten sonra, Mangaturk diye bir şey kalmayacağı çok bariz.” dedi Deathwing umursamazca, “ Bir şey yapsam da yapmasam da sonuç değişmeyecek."
Dr.M bir an Daethwing’e baktıktan sonra dışarı çıkmak için kapıyı açtı. İçeriye giren yağmur damlaları adamın çeketine doğru düşüyordu. “Bunu ancak deneyerek öğrenebiliriz.” dedi ve kapıyı kapattı.
Kapıyı kapattıktan sonra Deathwing, Doktor’un hızlı adımlarını duydu bir süre, ondan sonra etrafta sadece yağmur sesi kaldı. Deathwing iç çekti, Dr.M ‘e yalan söylemek istemiyordu ama Diabolus’un son sözüne uymak zorunda hissediyordu kendini. Gözlerini kapadı, bir an için trafonun önünde yığılan Diabolus gözünün önüne geldi.
“Güneş...” dedi Diabolus kan tükürürken “ Ben iyi değilim.. Beni muhtemelen zehirlediler. Şu amına koyduğum hayatında işe yarar bir şey yapda bunun ardına düş, ama sığır gibi herkese yayarak değil. Bu olayı kimse bilmeyecek, en üst rütbeliler özellikle bu işin ardına sen düşeceksin kimse senden şüphelenmez...
Deathwing, yatağının yanına doğru gitti oturdu. Bir kaç gün beklesem iyi olacak, olaylar ilerleyene kadar en azından.Uykusuz gözlerle yatağına yatarken canı sıkıldı. Diabolus bu görevi neden kendisine vermişti ki.
****
Reshado maskesini çıkarıp ona doğru baktı, “İyi işti doğrusu, Lel bombanı oldukça beğendim.”
Alnında yarası olan adam Reshado'ya doğru dönerken, pek bir şey demedi. Alnındaki yarayı kaşıdı sadece, iki adam Kratos’un işini bitirmişlerdi. Şimdi gizli sığınaklarına Karanlık Adamın yanına doğru dönüyordu. Kaşında yarası olan adam, arkalarından yürüyen üçüncü kişiye bakarken “Bunu yanımıza aldığımız iyi olmadı bence.
Senya, kısa siyah saçlarının altındaki parlayan kahverengi gözleriyle Bir Reshado’ya bir de ona doğru baktı. “ Bu özgürlük hareketinizi cidden destekliyorum. Dedikleriniz Mangaturk’Ü yüceltecektir. Diabolus dediğniz gibi öldürebildiyseniz çok büyük değişim başlayacak.”
“ Adam iyi bir propogandacı hafız.” Dedi Reshado açık kahverengi saçlarını karıştırırken. “ O, bu yetenekteki birini beğenecektir.
“Umalım da öyle olsun.” dedi ciddi bir yüzle gizli odaya doğru ilerlerken. “ Gerçi bundan önemli olanı bıraktığımız tuzağın en azından bir Meclis üyesini götürmesi.”
“Sanmam hacıt.” dedi Reshado, “ En fazla Hokage dallamasını götürür o tuzak.”
“Göreceğiz.” dedi, gülümseyerek Beni hep küçümsediler, hep küçümsediniz. Şimdi bunun bedelini ödeyeceksiniz.
Devam Edecek, mi acaba?
Herkes ona doğru döndüğünde, etraf gürültüyle sarsıldı. Mumlardan biri devrildi, Millenium aceleyle yere düşen mumu ayağıyla söndürürken. Acecia kalın perdeyi çekip dışarıya baktı, bir an için ortalık kırmızı bir alevle aydınlanmıştı.
“Naruto bölgesi.” dedi gür kaşlarını çatarken. Onlara doğru döndü. “Hapishane de kim kaldı Amanranth?”
Amanranth koyu kestane rengi saçını kulağının arkasına atarken. “Kratos vardı sanırım.” dedi.
Celebhol, öfkeyle sırıttı demek çakallar gece karanlığını fırsat bilmişti. Tıpkı Diabolus’un dediği gibi. “Ben hallederim.” dedi öfkeyle, Biraz stres atmak iyi olacak. “Bu meseleyi daha sonra konuşuruz Acecia.”
Acecia ise ona doğru bakarken elindeki telsizi kurcalıyordu. “Minato’ya ulaşamıyorum, haberleşme sistemleri de devre dışı kalmış. Ben de seninle geliyorum.”
Acecia’nın onunla gelmesi ilginç bir durumdu. Yine de gelmesi o kadar da kötü değil. En azından gözümün önünde olur. Tabi bu duruma balıklama atlamayacaktı “Peki burada kim kalacak?”
“Ben kalırım.” dedi Amanranth, hafif öfkeli bir tavırla, Celebhol gülmemek için kendini zor tuttu, Amanranth’ın bu işe balıklama atlayacağını biliyordu. Önemsiz gibi görünmek hiç hoşuna gitmiyor.
“Ben de kalırım.” dedi Ryuuma o kalın sesiyle, “Yönetimde değilim ama yine de seçkinlerdenim, bir şey olursa size haber veririz bir şekilde.”
Acecia başıyla onayladıktan sonra İmama doğru döndü. “Sen de kal Valheru. Ben Millenium ve Celeb gider bu işi hallederiz.”
Celebhol, hafifçe kaşlarını çattı ama bir şey demedi, yine de Acecia’nın bu temkinli davranışını kafasına kazımıştı. Biri bizden biri onlardan diye düşünüyor olmalıydı. Ancak Ryuuma ondna yana olduğunu hiç bir şekilde göstermemişti. Gerçi bu Acecia’nın mantığıya da uyuşan bir görüntüydü. Bizden değilsen onlardansın.
“Naruto bölgesiyle uğraşmak hiç istemiyorum.” dedi Millenium Wizard sıkıcı bakışlarla “ Çoğu çok gereksiz nasıl bu kadar sabrediyorsunuz anlamıyorum.”
Acecia, eline aldığı uzun bezle bağlanmış silahını açarken Millenium’a göz ucuyla baktı. “Bugün Diabolus öldü. Bu sefer o kadar merhametli olmayacağım.”
Acecia bezin altından çıkan Ban tüfeğini omzuna vurduğunda, Celebhol belinin altındaki çift ban silahına dokundu. Kapıdan çıkarlarken yüzünde ince bir gülümseme belirdi.Bu sefer Aceciaya katılıyordu, O kadar büyük bir Troll kıyımı yapacaktı ki, geçen seferki tuzağı bunun yanında küçük bir anı olarak kalacaktı.
******
“Kahveler hazır.” Dedi Deathwing mutfaktan gelip Dr.M’nin eline siyah bir kupa tutuştururken.
Dr. M kahveyi sıcaklığı umursamadan sapından değil kenarlarından tuttu. Bir yudum almadan önce Deathwing’e baktı. “ Elektrik Güneş, doğal yollardan mı kesilmişti?”
Deathwing, gerçek ismini duyduğunda bakışlarını Dr.M ‘ye doğru çevirdi. Oldukça ciddi anlaşılan, her zamanki gibi. “ Doğaldı tabi, doğal olmasa bunu senden önce Celebhol’e söylerdim zaten.”
“Peki ya Diabolus, onun ölümünde şüpheli bir şey var mıydı?” dedi Dr.M hiç duraksamadan.
Deathwing iç çekti, “ Ne bileyim Mert. Direkt kalbini tutarak yere yığıldı işte. Bundan ben ne anlarım. Muaet’e sorsana o bilir ancak bu tip şeyleri." dedi Kahvesinden uzun bir yudum çekti. Doktora doğru baktı "Diabolus’un öldürüldüğünü mü düşünüyorsun şimdi?”
Dr. M bir yudum aldı kahveden, sonra yüzünü buruşturdu. “ Bundan eminim. fakat sen bana inanmıyorsun.” Dedi kahveyi bırakarak ayağa kalktı. “ Elektrik ne kadar zamana gelir peki?”
“Aşırı yüklemeden trafo patlamış, duyduğuma göre ana akım yerinden fazlaca elektrik yükü boşalmış. Bu tip şeyler bazen olur.” dedi Deathwing sonra Dr. M’in dik dik baktığını görünce de ekledi. “ Muhtemelen bir hafta kadar.”
Dr.M biraz duraksadıktan sonra, Deathwing’e baktı. “Sorumluluk alma zamanın geldi Güneş. Sonsuza kadar kitap okuyamazsın. Diabolus öldüyse eğer bize de yapacak işler düşüyor.”
“Diabolus öldükten sonra, Mangaturk diye bir şey kalmayacağı çok bariz.” dedi Deathwing umursamazca, “ Bir şey yapsam da yapmasam da sonuç değişmeyecek."
Dr.M bir an Daethwing’e baktıktan sonra dışarı çıkmak için kapıyı açtı. İçeriye giren yağmur damlaları adamın çeketine doğru düşüyordu. “Bunu ancak deneyerek öğrenebiliriz.” dedi ve kapıyı kapattı.
Kapıyı kapattıktan sonra Deathwing, Doktor’un hızlı adımlarını duydu bir süre, ondan sonra etrafta sadece yağmur sesi kaldı. Deathwing iç çekti, Dr.M ‘e yalan söylemek istemiyordu ama Diabolus’un son sözüne uymak zorunda hissediyordu kendini. Gözlerini kapadı, bir an için trafonun önünde yığılan Diabolus gözünün önüne geldi.
“Güneş...” dedi Diabolus kan tükürürken “ Ben iyi değilim.. Beni muhtemelen zehirlediler. Şu amına koyduğum hayatında işe yarar bir şey yapda bunun ardına düş, ama sığır gibi herkese yayarak değil. Bu olayı kimse bilmeyecek, en üst rütbeliler özellikle bu işin ardına sen düşeceksin kimse senden şüphelenmez...
Deathwing, yatağının yanına doğru gitti oturdu. Bir kaç gün beklesem iyi olacak, olaylar ilerleyene kadar en azından.Uykusuz gözlerle yatağına yatarken canı sıkıldı. Diabolus bu görevi neden kendisine vermişti ki.
****
Reshado maskesini çıkarıp ona doğru baktı, “İyi işti doğrusu, Lel bombanı oldukça beğendim.”
Alnında yarası olan adam Reshado'ya doğru dönerken, pek bir şey demedi. Alnındaki yarayı kaşıdı sadece, iki adam Kratos’un işini bitirmişlerdi. Şimdi gizli sığınaklarına Karanlık Adamın yanına doğru dönüyordu. Kaşında yarası olan adam, arkalarından yürüyen üçüncü kişiye bakarken “Bunu yanımıza aldığımız iyi olmadı bence.
Senya, kısa siyah saçlarının altındaki parlayan kahverengi gözleriyle Bir Reshado’ya bir de ona doğru baktı. “ Bu özgürlük hareketinizi cidden destekliyorum. Dedikleriniz Mangaturk’Ü yüceltecektir. Diabolus dediğniz gibi öldürebildiyseniz çok büyük değişim başlayacak.”
“ Adam iyi bir propogandacı hafız.” Dedi Reshado açık kahverengi saçlarını karıştırırken. “ O, bu yetenekteki birini beğenecektir.
“Umalım da öyle olsun.” dedi ciddi bir yüzle gizli odaya doğru ilerlerken. “ Gerçi bundan önemli olanı bıraktığımız tuzağın en azından bir Meclis üyesini götürmesi.”
“Sanmam hacıt.” dedi Reshado, “ En fazla Hokage dallamasını götürür o tuzak.”
“Göreceğiz.” dedi, gülümseyerek Beni hep küçümsediler, hep küçümsediniz. Şimdi bunun bedelini ödeyeceksiniz.
Devam Edecek, mi acaba?
6. Gecenin Ziyaretçisi
► Spoiler Göster
Quasar, hücrenin kapısında ıslık öttürüyordu. Hızlı hızlı volta atmaya başlamıştı, Emre'nin hesabına göre o patlama olduğundan beri saniyeleri sayıyordu “ Zamanı geldi ama hadi... Hadi...” Mavi gözleri heyecanla etrafta fır dönerken. Sürekli geziyordu, patlamanın ardından kolundaki sargıyı çıkarıp atmıştı.
“Ne yapıyorsun?” dedi Emre şaşkınık içerisinde.
“ Bekliyorum, dostum.” dedi Quasar, “Bekliyorum, hayatımın baharını, Gece sohbetlerimin aydınlık çiçeğini bekliyorum. Bekliyorum ki bu hücreyi açsın, bekliyorum ki onun sevgi dol---“
“Kes sesini Kaşar.” dedi Monk, sakalı kandan keçeleşmiş bir biçimdeydi içeri giren ay ışığı yüzünün sadece bir tarafını gösteriyordu. “Zırvaların bir bitmedi bu gece amk.”
“Olsun en azından içimizde birinin eğlence anlayışı var.” dedi gerilerde ağzı yüzü dağılmış, bir adam. “ Sıkıcı bir sessizlikten se bu iyi bence.”
Monk ona baktıktan sonra alaycı bir şekilde gülüp yere tükürdü. O sırada Quasar konuşmaya başlamıştı bile
“Bu gece benim gelişimi mijdelemek için yapılan bu gösteriyi göremeyeciğiniz için üzgünüm.” dedi Quasar, gülümseyerek.
“Ne diyor bu amk.” Tepelerinden ayağı çengelle asılmış başka bir bir adam dalgın dalgın gülümsüyordu.
“ Bu gün Ban süresi bitiyor Kaşarın” dedi Monk öfkeli bakışlarla hepsini süzerek. “Trollüyor sizi işte amk.”
“Hahaha sizi ezikler biraz daha sürünün bakalım.” dedi Quasar cebinden bir tane köstekli saat çıkarıp baktı. Kaşları çatılmıştı. “ Gecikti gerçi.”
Emre şaşkınlıkla etrafa bakınca yüzü dağılmış olan adam ona doğru gülümsedi gülümsemesi bir yaratığın ağzının açılmasına benziyordu. “ Merak etme, bir günden fazla duramıyor dışarda.”
Quasar bu söz üzerine göre yüzü dağılmış olan adama doğru dönüp bir şey diyecekti ki kapı bir anahtarın dönüş sesi eşliğinde açıldı. Quasar’In yüzünde ince bir gülümsemeyle döndüğünde kapıdaki adam onu tuttuğu gibi kenara doğru fırlattı. Quasar öfkeyle kenara doğru düşerken. Ellerindeki parayı hızlı hareketlerle oynatan Gri şapkalı gri pardösülü adam içeriye girdi.
Onun ardından, kanlar içinde kalmış olan Zerull büyük bir gürültüyle yere düştü, adamın üzerinde bir damla bile kan lekesi yoktu. Elindeki para hızla parmaklarında dolaştıktan son orta parmağıyla parayı hızla Shipmasterin bağlandığı zincire doğru attı, hızla ilerleyen para zinciri kopardıktan sonra önce duvardan ardından Emrenin kafasının yanındaki parmaklıktan sektikten sonra tekrar adamın eline geldi.
Shipmaster büyük bir gürültüyle düştükten sonra küfrederek uyandı ama sövmeye devam ederken adamı görünce sustu. Adam yavaş adımlarla hepsinin arasına girdiğinde, Zerull’un kanı da içeriye doğru yayılıyordu.
“Mete, çözebilecek misin kendini?” dedi sesi ince bir alaycılıkla doluydu.
Shipmaster yüzünde öfkeli bir ifadeyle ona baktıktan sonra ayağına dolanmış zincirleri çözmeye girişti. Ama konuşan adam onu daha fazla umursamayarak, Monk’a doğru yöneldi, Monk ona doğru bakarken yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
“Buna nasıl cesaret edebildin?” dedi şaşkınlık ile öfke arasında gidip geliyordu sanki.
“Devir değişti, Monk.” Elinde parayı dolaştırdıktan sonra gülümsedi şapkasını çıkardı. Şapkasının altındaki saçlar hafif uzamıştı ve sarıydı.“Buradan daha iyisini hak ediyorsun. Sana bir teklif sunmaya geldim?”
Monk herkesin duyabileceği kadar gürültülü bir şekilde derin bir nefes veririrken kimseden çıt çıkmıyordu. Quasar’dan bile. En sonunda Monk ona doğru baktı ve konuştu.
“Ne diyeceksen söyle 3Nokta."
***********
Memoww, karanlık sokakta Light’ı beklerken endişeliydi. Elektrik kesintisi ve ardından olan patlamalar bir de bütün bunlara elinde yağmurun altında ıslanan Kırmızı zarfı da ekleyince olacakları kestiremiyordu. Acaba Acecia ile Celeb bu konuda ne yapacaklardı? Bilinmezlik içinde bilinmezlik
“Geldim.” dedi o sırada Light nefes nefese. Yeşil kapşonlu bir pelerin giymişti sadak ve yayını sırıtına asmıştı. Gözlerinin altına siyah boya sürmüştü.
“Bu ne hal lan?” dedi Memoww gülerek.
“ Öyle deme Memo, Zamanı gelmişti, Elektrik kesintisi etrafta olan patlamalar, ardından gelen kırmızı bir zarf.” dedi gülümseyerek. “Mangaturk’ün bana ihtiyacı var.”
“Orası doğru tabi ” dedi gülerek, neyse “ Geç – “
“Ne yapıyorsunuz siz bakıyım?” dedi o sırada bir ses arkalarından.
Memoww kaşlarını kaldırarak arkasını dönerken, Light of God olduğu yerde sıçramıştı. Arkalarında ise ikinci katın penceresinde Siyah küt saçlı, bir elini yanağına koymuş bir kız onlara doğru bakıyordu. Kafasında ponponlu bir şapka ve üzerinde pijama vardı.
“Puchi.” dedi Memow belirgin bir rahatlamayla. Ardından da ekledi “Ne yapıyosun?”
“Ne yapayım işte, elektrik kesintisi olduğundan ilaç reçetelerini falan da yazamadım. Uyku da tutmuyor zaten gerçi ney yapsam bilemedim yazasım da yok işte bilmiyorum be gidişle eczane batacak ben orta kalacam.” Dedi derin bir of çektikten sonra, “ Amaan neyse ya artık. Hem sen ile Light ne yapıyorsunuz bu saatte burda bakıyım?”
“Beni nasıl tanıyabilir ya.” dedi Light omuzlarını düşürürken sonra üzgün bir sesle ekledi. “Patlama oldu da bir bakalım dedik.”
Memow Light’a dirsek atmamak için kendini zor tuttu. Öfkeyle ona bakarken Light elini şaşkınlıla ağzına götürdü. O sırada Puchi konuşmaya başlamıştı bile “ Ney? ney? Patlamama mı hiç duymadım ben ya? Durun durun merak ettim şimdi ben. Bekleyin ben de geliyorum.”
Memoww, “Ama Puchi bizim acele – “ demeye kalmadan Puchi içeriye girmişti bile. İkili yağmurun altında sokağın ortasında ıslanırken Memoww, sağ elini yüzüne götürdü. Her şey ne kadar kötü olabilirdi ki?
*****
“Ooo patlama alırım bir dal.” dedi bir adam Naruto bölgesindeki patlama güneş gözlüklerinden yansırken gülümsedi “Uzun zamandır böyle bir şey olmamıştı. Değil mi Kuzen?”
Mum ışığı altında, bir kaç ufak düzenek ile bombalar hazırlayan Galeme başını yana yatırdı. “Bilemem ki Zuko , gerçi bu bombanın yarı çapına ve etkisine bakarsak, Muhtemelen bir Lel bombası. O bombaya kim bastıysa o adama acıyorum.”
“Uğur’unkiler mi?” dedi Zuko boru tipi bomba fırlatma silahına doğru bakarken. “ Görmeyeli uzun zaman olmuştu, fanboy molotof kokteyli görmekten içim sıkılmıştı açıkcası.”
Galeme ağzındaki kürdanı çıkarıp bombasının tetiğini ayarladı. “ Bu patlamayla bizden şüpheleneceklerdir. Gerçi Lel bombası gerçekten uğur’un mu yoksa başkasının mı olduğuna bakmak istemiyor değilim?”
“Niye ki?” dedi Zuko.
“Bombanın patlama rengini beğenmedim Kuzen.” dedi Galeme gülümseyerek. Bombasının üzerine eğildi.
“Ne yapıyorsun?” dedi Emre şaşkınık içerisinde.
“ Bekliyorum, dostum.” dedi Quasar, “Bekliyorum, hayatımın baharını, Gece sohbetlerimin aydınlık çiçeğini bekliyorum. Bekliyorum ki bu hücreyi açsın, bekliyorum ki onun sevgi dol---“
“Kes sesini Kaşar.” dedi Monk, sakalı kandan keçeleşmiş bir biçimdeydi içeri giren ay ışığı yüzünün sadece bir tarafını gösteriyordu. “Zırvaların bir bitmedi bu gece amk.”
“Olsun en azından içimizde birinin eğlence anlayışı var.” dedi gerilerde ağzı yüzü dağılmış, bir adam. “ Sıkıcı bir sessizlikten se bu iyi bence.”
Monk ona baktıktan sonra alaycı bir şekilde gülüp yere tükürdü. O sırada Quasar konuşmaya başlamıştı bile
“Bu gece benim gelişimi mijdelemek için yapılan bu gösteriyi göremeyeciğiniz için üzgünüm.” dedi Quasar, gülümseyerek.
“Ne diyor bu amk.” Tepelerinden ayağı çengelle asılmış başka bir bir adam dalgın dalgın gülümsüyordu.
“ Bu gün Ban süresi bitiyor Kaşarın” dedi Monk öfkeli bakışlarla hepsini süzerek. “Trollüyor sizi işte amk.”
“Hahaha sizi ezikler biraz daha sürünün bakalım.” dedi Quasar cebinden bir tane köstekli saat çıkarıp baktı. Kaşları çatılmıştı. “ Gecikti gerçi.”
Emre şaşkınlıkla etrafa bakınca yüzü dağılmış olan adam ona doğru gülümsedi gülümsemesi bir yaratığın ağzının açılmasına benziyordu. “ Merak etme, bir günden fazla duramıyor dışarda.”
Quasar bu söz üzerine göre yüzü dağılmış olan adama doğru dönüp bir şey diyecekti ki kapı bir anahtarın dönüş sesi eşliğinde açıldı. Quasar’In yüzünde ince bir gülümsemeyle döndüğünde kapıdaki adam onu tuttuğu gibi kenara doğru fırlattı. Quasar öfkeyle kenara doğru düşerken. Ellerindeki parayı hızlı hareketlerle oynatan Gri şapkalı gri pardösülü adam içeriye girdi.
Onun ardından, kanlar içinde kalmış olan Zerull büyük bir gürültüyle yere düştü, adamın üzerinde bir damla bile kan lekesi yoktu. Elindeki para hızla parmaklarında dolaştıktan son orta parmağıyla parayı hızla Shipmasterin bağlandığı zincire doğru attı, hızla ilerleyen para zinciri kopardıktan sonra önce duvardan ardından Emrenin kafasının yanındaki parmaklıktan sektikten sonra tekrar adamın eline geldi.
Shipmaster büyük bir gürültüyle düştükten sonra küfrederek uyandı ama sövmeye devam ederken adamı görünce sustu. Adam yavaş adımlarla hepsinin arasına girdiğinde, Zerull’un kanı da içeriye doğru yayılıyordu.
“Mete, çözebilecek misin kendini?” dedi sesi ince bir alaycılıkla doluydu.
Shipmaster yüzünde öfkeli bir ifadeyle ona baktıktan sonra ayağına dolanmış zincirleri çözmeye girişti. Ama konuşan adam onu daha fazla umursamayarak, Monk’a doğru yöneldi, Monk ona doğru bakarken yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
“Buna nasıl cesaret edebildin?” dedi şaşkınlık ile öfke arasında gidip geliyordu sanki.
“Devir değişti, Monk.” Elinde parayı dolaştırdıktan sonra gülümsedi şapkasını çıkardı. Şapkasının altındaki saçlar hafif uzamıştı ve sarıydı.“Buradan daha iyisini hak ediyorsun. Sana bir teklif sunmaya geldim?”
Monk herkesin duyabileceği kadar gürültülü bir şekilde derin bir nefes veririrken kimseden çıt çıkmıyordu. Quasar’dan bile. En sonunda Monk ona doğru baktı ve konuştu.
“Ne diyeceksen söyle 3Nokta."
***********
Memoww, karanlık sokakta Light’ı beklerken endişeliydi. Elektrik kesintisi ve ardından olan patlamalar bir de bütün bunlara elinde yağmurun altında ıslanan Kırmızı zarfı da ekleyince olacakları kestiremiyordu. Acaba Acecia ile Celeb bu konuda ne yapacaklardı? Bilinmezlik içinde bilinmezlik
“Geldim.” dedi o sırada Light nefes nefese. Yeşil kapşonlu bir pelerin giymişti sadak ve yayını sırıtına asmıştı. Gözlerinin altına siyah boya sürmüştü.
“Bu ne hal lan?” dedi Memoww gülerek.
“ Öyle deme Memo, Zamanı gelmişti, Elektrik kesintisi etrafta olan patlamalar, ardından gelen kırmızı bir zarf.” dedi gülümseyerek. “Mangaturk’ün bana ihtiyacı var.”
“Orası doğru tabi ” dedi gülerek, neyse “ Geç – “
“Ne yapıyorsunuz siz bakıyım?” dedi o sırada bir ses arkalarından.
Memoww kaşlarını kaldırarak arkasını dönerken, Light of God olduğu yerde sıçramıştı. Arkalarında ise ikinci katın penceresinde Siyah küt saçlı, bir elini yanağına koymuş bir kız onlara doğru bakıyordu. Kafasında ponponlu bir şapka ve üzerinde pijama vardı.
“Puchi.” dedi Memow belirgin bir rahatlamayla. Ardından da ekledi “Ne yapıyosun?”
“Ne yapayım işte, elektrik kesintisi olduğundan ilaç reçetelerini falan da yazamadım. Uyku da tutmuyor zaten gerçi ney yapsam bilemedim yazasım da yok işte bilmiyorum be gidişle eczane batacak ben orta kalacam.” Dedi derin bir of çektikten sonra, “ Amaan neyse ya artık. Hem sen ile Light ne yapıyorsunuz bu saatte burda bakıyım?”
“Beni nasıl tanıyabilir ya.” dedi Light omuzlarını düşürürken sonra üzgün bir sesle ekledi. “Patlama oldu da bir bakalım dedik.”
Memow Light’a dirsek atmamak için kendini zor tuttu. Öfkeyle ona bakarken Light elini şaşkınlıla ağzına götürdü. O sırada Puchi konuşmaya başlamıştı bile “ Ney? ney? Patlamama mı hiç duymadım ben ya? Durun durun merak ettim şimdi ben. Bekleyin ben de geliyorum.”
Memoww, “Ama Puchi bizim acele – “ demeye kalmadan Puchi içeriye girmişti bile. İkili yağmurun altında sokağın ortasında ıslanırken Memoww, sağ elini yüzüne götürdü. Her şey ne kadar kötü olabilirdi ki?
*****
“Ooo patlama alırım bir dal.” dedi bir adam Naruto bölgesindeki patlama güneş gözlüklerinden yansırken gülümsedi “Uzun zamandır böyle bir şey olmamıştı. Değil mi Kuzen?”
Mum ışığı altında, bir kaç ufak düzenek ile bombalar hazırlayan Galeme başını yana yatırdı. “Bilemem ki Zuko , gerçi bu bombanın yarı çapına ve etkisine bakarsak, Muhtemelen bir Lel bombası. O bombaya kim bastıysa o adama acıyorum.”
“Uğur’unkiler mi?” dedi Zuko boru tipi bomba fırlatma silahına doğru bakarken. “ Görmeyeli uzun zaman olmuştu, fanboy molotof kokteyli görmekten içim sıkılmıştı açıkcası.”
Galeme ağzındaki kürdanı çıkarıp bombasının tetiğini ayarladı. “ Bu patlamayla bizden şüpheleneceklerdir. Gerçi Lel bombası gerçekten uğur’un mu yoksa başkasının mı olduğuna bakmak istemiyor değilim?”
“Niye ki?” dedi Zuko.
“Bombanın patlama rengini beğenmedim Kuzen.” dedi Galeme gülümseyerek. Bombasının üzerine eğildi.
7. Karanlık Veda
► Spoiler Göster
Kratos, acı içerisinde gözlerini açtı, Yağmur isle kararmış yüzünü ıslatıyordu, ağzında kan tadı vardı. Hay amına koyayım bacağımı hissetmiyorum. Tüm gücünü harcayarak doğrulmaya çalıştığında, üzerine Gece kulübünün duvarının çökmüş olduğunu fark etti. Belinin üzerine kadar yığılmış molozların üzerindeki alevler yağmurun etkisiyle tıslayarak sönüyordu.
Hareket edemiyordu başını çevirebiliyordu sadece . Yüzünün bir kısmı çamurla kaplanmıştı Bir sigaraya ihtiyacım var. Gözü kararıyordu, bir an için gözlerinin önüne o bombayı koyan iki piç geldi. Diabolus...öldü mü şimdi?
Anlaşılan, iki pislik sözlerinde haklıydı, eğer o ölmemiş olsaydı bu kadar cüretkar davranmazlardı. Önce Diabolus sonra kendisi ondan sonra sıra kime gelecektiki. Silver keşke burda olsaydın. O sırada sol yanından ayak sesleri duydu Ban silahı için elini güç bela hereket ettirdi ama silah orada yoktu. Patlamayla bir yere fırlamış olmalıydı.
Göz ucuyla ona doğru gelenlere baktı üç kişiydi. En önde koşan Orta boylu sarı saçlı bir çocuktu, elinde siyah ucu sivri bir sopa taşıyordu. Onun arkasında uzun etekli kapşonlu bir kız geliyordu Ve onun arkasında. Kahretsin görüşüm bulanıyor. Bir an kafasını diğer yöne çevirip gözlerini kırpıştrdı.
“Hassiktir.” diye bir ses duydu tam o sırada tepesinde hemen onun ardındansa “ Kratosss!!” diye bir çığlık yükseldi. Gözlerini çevirdiği anda tepesinde, yüzü ve yanakları göz yaşıyla ıslanmış bir kız belirdi.
“Puchi...” diyebildi zor bela “Burada ne arıyorsunuz?”
Puchi burnunu çekmekten başka bir cevap vermese de, elinde siyah bir sopa tutan çocuk Puchi’yi tuttu. “ Gitmeliyiz, Puchi. Yapacak bir şey yok.”
“Onu kurtarmalıyız.” dedi Puchi öfkeyle çocuğun kavrayışından kurtularak. “ Şu enkazdan çıkarın hadi çabuk olun.Memoww, Light hadi yardım edin.”
Elinde sopayı tutan Memoww iç çekerek, enkazı tutmaya çalışıyordu ki gerilerden bir ses ulaştı kulaklarına. “Yerinizde olsam enkaza dokunmazdım.”
Light, hemen okunu ve yayını çekip, gelen adama doğrulttu. Puchi olduğu yerde dona kalmış, Memoww ise yavaşça ayağa kalkıyordu. “ Sen kimsin?”
Kahverengi montlu adam kafasındaki kukuletayı açtı, içerisinden yeşil gözlere ve kumral saça sahip orta boylu bir adam çıktı. “Her şeyi gördüm bu bir tuzak. Enkaz hareket ettirildiğinde patlama olacak.”
“Sae.” dedi Light yayını indirirken bu “ Bu nasıl olmuş olabilir?”
O sırada Puchi enkazda kalmamış elini tuttu. “ Kim yaptı sana bunu Kratos?”
“Bunun önemi yok ufaklık,” dedi Kratos, bu işe onları bulaştırmayacaktı. “ Siz üçünüz Puchiyi alın ve gidin burdan Meclis üyeleri bu işle ilgilenir.”
“Ama – “ dedi Memoww
“Siktirtmeyin amayı şimdi.” dedi Kratos başını doğrultarak tüm gücüyle bağırdı. “HAYDİ GİDİN!!”
“Gitmem ben bana ne bana ne?” dedi Puchi hala elini bırakmamıştı, eli ıslak ve küçüktü. Ağlamaktan burnu kızarmıştı.
“Ağlama, Qumru.” Dedi ona doğru bakarken, “Ağlamak bize yakışmaz.”
“Erkek değilim ben kızım istediğim gibi ağlarım.” dedi göz yaşları yanağında yol ol olmuştu diğer kolunu Memoww çekiştiriyordu. “ Yapma böyle seni kurtarabiliriz.”
“Mangaturkte kız yoktur.” Dedi Kratos ardından gülümsedi. “Sen hariç. Gidin şimdi.”
Memoww o sırada Puchiyi ondan uzaklaştırdı ve Onu sürükleyerek hızla o sokaktan uzaklaştırmaya başladılar. Üç adam ve bir kızın uzaklamasını izleyen Kratos’un gözünden bir damla yaş süzüldü.
“ Demek buraya kadarmış.” Dedi ardından enkaza doğru baktı, bu tuzaksa eğer kimsenin kendi yüzünden bu tuzağa düşmesine izin vermeyecekti. Enkazı koluyla hareket ettirmek için asılmadan önce duraksadı.
İsmail, üzgünüm.
Dedi ve enkazı bir iki santim yukkarıya kaldırdı, Ardından ikinci bir patlama Mangaturk gecesini aydınlattı.
******
Memoww tüm gücüyle enkazdan uzaklaşırken beyni gördüklerinin şokuyla sarsılmıştı. Sol koluyla tüm gücüyle Puchiyi çekerken. Sağ kolunda “Siyah Mart” ı tutuyordu. Kratos’u hiç öyle göreceğini hiç düşünmemişti, kanlar içindeylen ölmek üzere. Kırmızı zarf geldi aklına bütün bunları o nereden biliyordu. Lanet olsun bu gece neler oluyor böyle?
O sırada arkalarından bir patlama yükseldi. Patlamanın Rüzgarı Memow’u uçursada, son anda kolundan Light tuttu. Puchi bir acıyla haykırarak dizleri üzerine çöktü. Sae ise son anda bir duvarın arkasına sığınmıştı.
“Hemen onun yanına gitmeliyiz.” diye fısıldadı. Light kolunu tutarken onu kendine çekip kulağına fısıldadı. “ Bütün bunlardan haberi olması lazım.”
“Muhtemelen biliyordu.” Dedi Memoww o sırada Puchi’ye baktı “ Kız perişan görünüyordu.”
“Modlara haber vermemiz lazım.” dedi Sae büyük bir soğukkanlılıkla kkukuletasını başına çekmiş mavi montuyla yüzü nerdeyse gözükmüyordu. “ Kratos öldü, ve gece hala sürüyor.”
“ Senin orada ne işin vardı peki?” dedi Memoww merakını gizlemiyordu.
“Sizinle aynı sebepten.” dedi Sae basitçe, “Tek farkım sizden önce oraya gitmemdi. Bu sayede hem tuzağı işi yapanlardan birinin yüzünü gördüm.”
“Ne!?” dedi Light şaşkınlıkla “Kim olduğunu biliyor musun?”
“Evet, birinden kesinlikle eminim.” dedi Sae yeşil gözleri buz gibi soğuktu. “ Maskesini bir anlığına çıkardı ve bende yüzünü gördüm. Kratosu öldürenlerden biri kesinlikle Reshadoydu.”
Puchi öfkeyle ayağa kalkarken, Light ile Memoww şaşkınlıkla birbirine baktılar.
Bu işin sonu nereye gidiyordu böyle?
***********
“İş bitti.” dedi Reshado gülerek, “Pervasızca tuzağa düştü hıyar.”
Yüzü karanlık olan adam. “Güzel.” Diye cevapladı. “Tuzağı akıl etmekle iyi düşünmüşsünüz belki birileri daha gider.”
En azından bunu beğendi diye düşündü yüzü yaralı olan adam. “Senya adlı arkadaşta bize katılacağını söyledi.” Dedi sadece ardından ekledi. “ Sıradaki görevimiz nedir?”
Karanlık adam bir an için duraksadı “ Sinner.Arkadaşımıza kuralları anlatın.” Dedi, bunun üzere karanlık adamın oturduğu koltuğun yanındaki adamlardan biri Senya’ya yolu gösterdi Senya yan odaya Sinner ile birlikte girerken.
“Umarım, uğur gerizakalısı gibi davranmışsındır.” dedi Karanlık Adam, “Meclis üyeleriyle uğraşmak istemiyorum.”
“Addio, vecchio amico.” Dedi Yüzü yaralı adam, yüzünde ince bir gülümseme belirdi ama maskesinin altından bunu kimse göremedi. “Ban yiyenler dayanışma ve yardımlaşma derneğini kurduğunda pervasız olduğunu sanmıştım. Bu bir meydan okuyuş değil miydi senin için? Bu tedbir ne için o halde? Sıradaki hedefimiz ne?”
“Orası öyle. Ama pervasızlık ile aptallık ince bir çizgidir.” dedi Karanlık adam, “Sıradaki hedef Dr.M ama ona si gitmeyeceksiniz. Bir süre dinlenin.”
“Çok saçma konuşuyorsun hafız.” dedi Reshado, “Hem Dr.M kim ki? Mod bile değil adam. Ban silahi bile yok. Rahatça hallederiz.”
“Dr.M i tanırım.” dedi Karanlık Adam, “O paranoyak, size Kratos gibi pervasızca saldırmayacak, çoktan bu olayların haberini almış ona göre önlemini almıştır. Ban silahı olmasa bile yine de tehlikeli biri o.”
“Neden Dr.M peki?” dedi Yüzü yaralı olan adam. “ Celeb’i indirebilirdik mesela?”
“Dr.M bazı şeylerin altını deşip olayı ortaya çıkarabilir.” Dedi Karanlık Adam “Gerçi bu sizin meseleniz değil. Onu indirmesi için Hitman’ı gönderdim.”
Bir an için kendisi ile Reshado duraksadı, Hitman kendi gruplarından biri değildi sadece özel işler için çalışan bir adamdı. Yine de ban silahı olmayan biri Hitman için kolay bir çerez olacaktı.
********
İkinci patlama sonrası ortalığı toz duman kaplamıştı, enkaz bir kez daha yıkılmış yerle bir olmuştu, etraftaki kan birikintilerinden duman tütüyordu. Enkazın etrafını şöyle bir dolaştıktan sonra, enkazın arasından gözüne ilişen bir parlaklık fark etti.
İki adımda oraya doğru giderek, enkazı eşelediğinde uzun namlulu geniş beyaz silahı gördü. Hızlı bir şekilde, silahı alıp kaldırdı üzerindeki toz yağmurla yere doğru akıyordu. O sırada arkasında bir şimşek çaktı, yüzü ve gözlüğü kısa bir süreliğine aydınlanırken yüzünde sırıtma belirdi.
Ve ardından görülmemek için hızlı adımlarla olay yerinden uzaklaştı.
Diabolus ve Kratos ölmüştü,
Dr.M sıranın kendisine geldiğinden şüpheleniyordu.
Hareket edemiyordu başını çevirebiliyordu sadece . Yüzünün bir kısmı çamurla kaplanmıştı Bir sigaraya ihtiyacım var. Gözü kararıyordu, bir an için gözlerinin önüne o bombayı koyan iki piç geldi. Diabolus...öldü mü şimdi?
Anlaşılan, iki pislik sözlerinde haklıydı, eğer o ölmemiş olsaydı bu kadar cüretkar davranmazlardı. Önce Diabolus sonra kendisi ondan sonra sıra kime gelecektiki. Silver keşke burda olsaydın. O sırada sol yanından ayak sesleri duydu Ban silahı için elini güç bela hereket ettirdi ama silah orada yoktu. Patlamayla bir yere fırlamış olmalıydı.
Göz ucuyla ona doğru gelenlere baktı üç kişiydi. En önde koşan Orta boylu sarı saçlı bir çocuktu, elinde siyah ucu sivri bir sopa taşıyordu. Onun arkasında uzun etekli kapşonlu bir kız geliyordu Ve onun arkasında. Kahretsin görüşüm bulanıyor. Bir an kafasını diğer yöne çevirip gözlerini kırpıştrdı.
“Hassiktir.” diye bir ses duydu tam o sırada tepesinde hemen onun ardındansa “ Kratosss!!” diye bir çığlık yükseldi. Gözlerini çevirdiği anda tepesinde, yüzü ve yanakları göz yaşıyla ıslanmış bir kız belirdi.
“Puchi...” diyebildi zor bela “Burada ne arıyorsunuz?”
Puchi burnunu çekmekten başka bir cevap vermese de, elinde siyah bir sopa tutan çocuk Puchi’yi tuttu. “ Gitmeliyiz, Puchi. Yapacak bir şey yok.”
“Onu kurtarmalıyız.” dedi Puchi öfkeyle çocuğun kavrayışından kurtularak. “ Şu enkazdan çıkarın hadi çabuk olun.Memoww, Light hadi yardım edin.”
Elinde sopayı tutan Memoww iç çekerek, enkazı tutmaya çalışıyordu ki gerilerden bir ses ulaştı kulaklarına. “Yerinizde olsam enkaza dokunmazdım.”
Light, hemen okunu ve yayını çekip, gelen adama doğrulttu. Puchi olduğu yerde dona kalmış, Memoww ise yavaşça ayağa kalkıyordu. “ Sen kimsin?”
Kahverengi montlu adam kafasındaki kukuletayı açtı, içerisinden yeşil gözlere ve kumral saça sahip orta boylu bir adam çıktı. “Her şeyi gördüm bu bir tuzak. Enkaz hareket ettirildiğinde patlama olacak.”
“Sae.” dedi Light yayını indirirken bu “ Bu nasıl olmuş olabilir?”
O sırada Puchi enkazda kalmamış elini tuttu. “ Kim yaptı sana bunu Kratos?”
“Bunun önemi yok ufaklık,” dedi Kratos, bu işe onları bulaştırmayacaktı. “ Siz üçünüz Puchiyi alın ve gidin burdan Meclis üyeleri bu işle ilgilenir.”
“Ama – “ dedi Memoww
“Siktirtmeyin amayı şimdi.” dedi Kratos başını doğrultarak tüm gücüyle bağırdı. “HAYDİ GİDİN!!”
“Gitmem ben bana ne bana ne?” dedi Puchi hala elini bırakmamıştı, eli ıslak ve küçüktü. Ağlamaktan burnu kızarmıştı.
“Ağlama, Qumru.” Dedi ona doğru bakarken, “Ağlamak bize yakışmaz.”
“Erkek değilim ben kızım istediğim gibi ağlarım.” dedi göz yaşları yanağında yol ol olmuştu diğer kolunu Memoww çekiştiriyordu. “ Yapma böyle seni kurtarabiliriz.”
“Mangaturkte kız yoktur.” Dedi Kratos ardından gülümsedi. “Sen hariç. Gidin şimdi.”
Memoww o sırada Puchiyi ondan uzaklaştırdı ve Onu sürükleyerek hızla o sokaktan uzaklaştırmaya başladılar. Üç adam ve bir kızın uzaklamasını izleyen Kratos’un gözünden bir damla yaş süzüldü.
“ Demek buraya kadarmış.” Dedi ardından enkaza doğru baktı, bu tuzaksa eğer kimsenin kendi yüzünden bu tuzağa düşmesine izin vermeyecekti. Enkazı koluyla hareket ettirmek için asılmadan önce duraksadı.
İsmail, üzgünüm.
Dedi ve enkazı bir iki santim yukkarıya kaldırdı, Ardından ikinci bir patlama Mangaturk gecesini aydınlattı.
******
Memoww tüm gücüyle enkazdan uzaklaşırken beyni gördüklerinin şokuyla sarsılmıştı. Sol koluyla tüm gücüyle Puchiyi çekerken. Sağ kolunda “Siyah Mart” ı tutuyordu. Kratos’u hiç öyle göreceğini hiç düşünmemişti, kanlar içindeylen ölmek üzere. Kırmızı zarf geldi aklına bütün bunları o nereden biliyordu. Lanet olsun bu gece neler oluyor böyle?
O sırada arkalarından bir patlama yükseldi. Patlamanın Rüzgarı Memow’u uçursada, son anda kolundan Light tuttu. Puchi bir acıyla haykırarak dizleri üzerine çöktü. Sae ise son anda bir duvarın arkasına sığınmıştı.
“Hemen onun yanına gitmeliyiz.” diye fısıldadı. Light kolunu tutarken onu kendine çekip kulağına fısıldadı. “ Bütün bunlardan haberi olması lazım.”
“Muhtemelen biliyordu.” Dedi Memoww o sırada Puchi’ye baktı “ Kız perişan görünüyordu.”
“Modlara haber vermemiz lazım.” dedi Sae büyük bir soğukkanlılıkla kkukuletasını başına çekmiş mavi montuyla yüzü nerdeyse gözükmüyordu. “ Kratos öldü, ve gece hala sürüyor.”
“ Senin orada ne işin vardı peki?” dedi Memoww merakını gizlemiyordu.
“Sizinle aynı sebepten.” dedi Sae basitçe, “Tek farkım sizden önce oraya gitmemdi. Bu sayede hem tuzağı işi yapanlardan birinin yüzünü gördüm.”
“Ne!?” dedi Light şaşkınlıkla “Kim olduğunu biliyor musun?”
“Evet, birinden kesinlikle eminim.” dedi Sae yeşil gözleri buz gibi soğuktu. “ Maskesini bir anlığına çıkardı ve bende yüzünü gördüm. Kratosu öldürenlerden biri kesinlikle Reshadoydu.”
Puchi öfkeyle ayağa kalkarken, Light ile Memoww şaşkınlıkla birbirine baktılar.
Bu işin sonu nereye gidiyordu böyle?
***********
“İş bitti.” dedi Reshado gülerek, “Pervasızca tuzağa düştü hıyar.”
Yüzü karanlık olan adam. “Güzel.” Diye cevapladı. “Tuzağı akıl etmekle iyi düşünmüşsünüz belki birileri daha gider.”
En azından bunu beğendi diye düşündü yüzü yaralı olan adam. “Senya adlı arkadaşta bize katılacağını söyledi.” Dedi sadece ardından ekledi. “ Sıradaki görevimiz nedir?”
Karanlık adam bir an için duraksadı “ Sinner.Arkadaşımıza kuralları anlatın.” Dedi, bunun üzere karanlık adamın oturduğu koltuğun yanındaki adamlardan biri Senya’ya yolu gösterdi Senya yan odaya Sinner ile birlikte girerken.
“Umarım, uğur gerizakalısı gibi davranmışsındır.” dedi Karanlık Adam, “Meclis üyeleriyle uğraşmak istemiyorum.”
“Addio, vecchio amico.” Dedi Yüzü yaralı adam, yüzünde ince bir gülümseme belirdi ama maskesinin altından bunu kimse göremedi. “Ban yiyenler dayanışma ve yardımlaşma derneğini kurduğunda pervasız olduğunu sanmıştım. Bu bir meydan okuyuş değil miydi senin için? Bu tedbir ne için o halde? Sıradaki hedefimiz ne?”
“Orası öyle. Ama pervasızlık ile aptallık ince bir çizgidir.” dedi Karanlık adam, “Sıradaki hedef Dr.M ama ona si gitmeyeceksiniz. Bir süre dinlenin.”
“Çok saçma konuşuyorsun hafız.” dedi Reshado, “Hem Dr.M kim ki? Mod bile değil adam. Ban silahi bile yok. Rahatça hallederiz.”
“Dr.M i tanırım.” dedi Karanlık Adam, “O paranoyak, size Kratos gibi pervasızca saldırmayacak, çoktan bu olayların haberini almış ona göre önlemini almıştır. Ban silahı olmasa bile yine de tehlikeli biri o.”
“Neden Dr.M peki?” dedi Yüzü yaralı olan adam. “ Celeb’i indirebilirdik mesela?”
“Dr.M bazı şeylerin altını deşip olayı ortaya çıkarabilir.” Dedi Karanlık Adam “Gerçi bu sizin meseleniz değil. Onu indirmesi için Hitman’ı gönderdim.”
Bir an için kendisi ile Reshado duraksadı, Hitman kendi gruplarından biri değildi sadece özel işler için çalışan bir adamdı. Yine de ban silahı olmayan biri Hitman için kolay bir çerez olacaktı.
********
İkinci patlama sonrası ortalığı toz duman kaplamıştı, enkaz bir kez daha yıkılmış yerle bir olmuştu, etraftaki kan birikintilerinden duman tütüyordu. Enkazın etrafını şöyle bir dolaştıktan sonra, enkazın arasından gözüne ilişen bir parlaklık fark etti.
İki adımda oraya doğru giderek, enkazı eşelediğinde uzun namlulu geniş beyaz silahı gördü. Hızlı bir şekilde, silahı alıp kaldırdı üzerindeki toz yağmurla yere doğru akıyordu. O sırada arkasında bir şimşek çaktı, yüzü ve gözlüğü kısa bir süreliğine aydınlanırken yüzünde sırıtma belirdi.
Ve ardından görülmemek için hızlı adımlarla olay yerinden uzaklaştı.
Diabolus ve Kratos ölmüştü,
Dr.M sıranın kendisine geldiğinden şüpheleniyordu.