Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.

Efsaneler Ligi; Sekai no Rishu

Anime&Manga ile ilgili yazdıgınız hikayeleri, yazıları burada paylaşabilirsiniz.
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

15. Bölüm Lig Yaklaşıyor! Kaç Kişi Katılacak? Ekip olarak şehre girdiklerinde, gördükleri onlarca mekan, onlarca kafe ve içlerinde oturup bu şehrin ismini almasını sağlayan şeyden haber ve video seyrediyordu. Göz alabildiğince vardı bunlardan, şehirde evden çok bu mekanlar vardı. Mekanlar ve otellerin kapladığı bu şehirde çok az sayıda ev vardı.
Ricky: "Çok acayip, bu kadar kalabalık ve gelişmiş bir şehirde sadece bir kaç ev var." Meraklı sorusuna Bruce yanıt verecekti.
Bruce: "Turistik bir şehir olduğu belli fakat bu kadar da kalabalık olmasının sebebi, yaklaşan lig olmalı. Etraftakilerin çoğu bizim gibi ekip ve grup halinde hareket eden dövüşçü tipler. Yerli halk az olacak ki ev sayıları bu kadar. Otellerde turistler ve lig katılımcıları için olmalı." Diye Ricky'i ve diğer meraklı arkadaşlarını aydınlattı. Maket ahşaplarını gerçek haline dönüştürmek isteyen grup, bu arayıştan önce dinlenip bir şeyler yemek için bir yerlerde oturmak isteseler de, hiç bir mekanda boşluk dahi yoktu.
Spike: "Eğğhhhh, acıktım! Bir yerde bile boşluk yok. Ne yapacağız?" Spike'ın sızlanmasını duyan orta yaşlı hafif göbekli gözlüklü gri saçlı bir adam ona doğru yaklaştı, kendisini tanıtıp adının, Kyuu olduğunu söyledi.
Kyuu: "Genç adam epey acıkmış olmalısın, sızlanmalarından çok karnının gurultusu geliyordu. Gelin, sizi misafir edeceğim." Diye nazik bir şekilde davette bulundu. Hemen atılmak isteyen Spike'ı Nagako durdurdu.
Nagako: "Neden bizi evine davet ediyorsun? Bizi tanımıyorsun bile tehlikeli insanlar olabiliriz. Dahası bizde seni tanımıyoruz, neden sana güvenip..." Adam sözünü keser.
Kyuu: "Bana güvenip güvenmemek size kalmış. Ama benim size güvenmeme ihtiyacım yok, öncelikle düşman veya kötü niyetli birisi olsaydınız anlardım. Ayrıca kimseden de korkmamı gerektirecek bir durum yok. Geliyor musunuz gelmiyor musunuz?" Daha öncekinden ciddiydi. Gözlüğünü çıkartıp temizledikten sonra evine doğru yürümeye başladı. Ne yapacaklarını düşünen ekibin, lideri Spike çoktan harekete geçip Kyuu'nun yanına varmış ve onunla sohbet etmeye bile başlamıştı. Hemen arkasından, Ricky ve Kawazaki de gittiler. Nagako, Millane ve Bruce ise yerlerinde kalmayı seçip adamla ve 3 arkadaşıyla gitmemeyi tercih etmişlerdi.
........................................... Şehrin biraz kenarında kalan eve geldiklerinde, tek bir kişinin kalması için büyük bir ev olduğunu fark ettiler. Adama bunu sorduklarında, eskiden kardeşlerinin olduğunu daha sonra, savaşçı olmaya karar verdiler .
Spike: "Sen niye burada kaldın, göbekli amca?" Şaşkın bir şekilde göbeğine bakan adam, Spike'ın başını okşayıp gülümser.
Kyuu: "Ben emekli oldum."
Kawazaki: "Emekli mi? Neyden? Neden?" Arka arkaya sorulan sorulara karşı sakinliğinde ufacık bir değişim bile yoktu.
Kyuu: "Belli bir zaman önce, belli bir zaman savaşçıydım. Sıkılınca emekli oldum."
Spike: "Iğğğ, güçlü müydün?" Adam tepki vermeden az önce koyduğu yemeği ocaktan alıp servis etti.
........................................... Millane: "Tanımadıkları birisinin peşinden ne diye giderler ki?" Yanındaki diğer iki arkadaşının yanından konuşuyordu.
Nagako: "Ağabeyime alıştım da.. Diğer ikisinin de gariplikleri var." Derin bir iç geçirdi. Bir süre yürüdükten sonra bir kafe bulup oturmayı başardılar. Hepsi birer kola söyledikten sonra sonra konuşmaya başladılar.
Millane: "Şu Efsaneler Ligi çok uzun sürecek sanırım." Diye sohbeti başlattı.
Nagako: "Niye ki?" Diye tek kaşını çatarak cevap verdi.
Millane: "Dikkatinizi çekmiş olmalı zaten. Şuan burada duran grup sayısı bile 100'e yakın. Sadece buradaki grup sayısı bu kadar ise, daha gelmeyen ve buradan geçenleri de sayarsak bir hayli kalabalık olacağız. Ama buradan gidenlerin sayısını çok olduğunu sanmıyorum." Nagako destekler bir şekilde başını salladı.
Nagako: "Evet, bence de. Burası gayet ferah ve eğlenceli bir kasaba. Kalabalık olsa da, eğlence mekanları oyun mekanları var. Ama bunlar genellikle turist çekmek içindir. Lig başlamadan 2 hafta önce başlayacak Karnavala kadar buranın boşalmasını tahmin ediyorum. Burada karnaval başlayana kadar boş boş kalmayı planlayan herkes çöpten başka bir şey değildir. Gerçekten çalışanlar çoktan farklı bir şehirde veya Ligin yapılacağı şehirdedir. Burada pek bekleyeceklerini sanmam. Bizim gibi." Millane, kendi anlatacaklarını Nagako'dan duyar gibi olmuştu. Bruce ise her zamanki gibi, sessiz bir şekilde oturuyordu. Zaten sakinliğini bozduğunu daha görmemişlerdi. Nadiren tebessüm eder gibi gülmesi dışında mimik bile yapmıyordu neredeyse, kuşkusuz grubun en soğukkanlısıydı.
Millane: "Ağabeyin böyle midir hep?"
Nagako: "Evet. Ama aslında benden bile zekidir fakat ne var ki aklı 5 karış havada ve aklına ilk esen şeyi yapar. Onun için insanların güvenilir olup olmadığı asla bir kuşku değildir. Zaten güvenilir değilse bunu eninde sonunda görür. O yüzden böyle şeyleri düşünmez bile, kendisi insanlara tüm samimiyeti ve doğruluğuyla yaklaşıyor diye tüm insanlarında aynısını yaptığını düşünüyor." Bruce masada oturduklarından beri ilk kez hareket yapmıştı.
Bruce: "Böyle tipler çok yaşamaz. Ama onun gücüyle ilgili büyük bir potansiyel seziyorum ondan başka bir hava var." Nagako Bruce'u doğrulayıp kolasını bitirdi ve yemek söylemeye hazırlandı.
Millane: "Bende, aynı şekilde onda büyük bir potansiyel olduğuna inanıyorum, zaten yoksa peşinizden gelmezdim. Usta bile daha kılıcını bir kere çekişinden ne kadar maharetli olduğuna ikna oldu, oysa ki benzer testleri yüzlerce kişiye yaptı. Birisi bile geçemedi."
Nagako: "Yapılmayanı yapmak konusunda üstüne yoktur. Birde arkadaşım dediği birisine karşı harika bir bağlılık duyar o kişinin iyi olduğuna ikna olduysa ondan destek görmese de onu sonuna kadar korur." Millane bu sözlerden sonra Spike'a daha da güven duymuştu ve bu güven hissi gülümsemesine neden oldu.
...........................................
Spike çınlayan kulağını sıvazladı. Acaba biri benimi andı diye konuştu, bir yandan yemeğini yerken. Spike yemeğini yerken diğerleri çoktan doyup, masanın arkasındaki kanepe'ye oturup konuşmaya başlamışlardı bile. Aralarında pek ilgi çekici bir konuşma da yapılmıyordu. 15-16. tabağından sonra yerini sorup koşturarak tuvalete gitti. Kyuu pis bir şekilde sırıttıktan sonra, tam vakti diye içinden geçirdi. Bir kaç saniye sonra Ricky bayılmıştı, Kawazaki durumu anlayıp üzerine doğru tekme savuşturmaya kalktı fakat hem rakibi güçlüydü üstüne birde yemeğindeki ilacın etkisiyle hayli yavaştı, adam rahatça savuşturduğunda vurmasına bile gerek kalmadan Kawazaki bayıldı.

Skype tuvalette iken grubun diğer 2 elemanı çoktan bayılmış, bağlanmıştı. Kendine ilk gelen Kawazaki oldu.
Kawazaki: "Seni pislik, geberteceğim seni! Pislik neden yapıyorsun bunu." Etrafta bir takım eşyaları kurcalayıp içlerinden bir şeyler alıyordu.
Kyuu: "Hmm, madem öyle söyleyeyim. Aslında sadece, zevk alıyorum. Acı çekmeniz ve korku hormonu salgılamanız paha biçilemez." Bir kaç eşyayı karıştırdıktan sonra, çıkarttığı malzemeleri daha önceden getirdiği çelik masanın üzerine koydu. Bunlar işkence aletleriydi. Tam karşısında bileklerinden bağlanıp duvara çivilenen Kawazaki ve Ricky'e bakıyordu.
Kawazaki: "Korku hormonu mu? İyi de bu hormonu ne yapıyorsun ki sen?" Adam gözlerini kapatıp, bir şeyleri kokluyormuş gibi derin nefes aldı.
Kyuu: "İnsanım tabii ki. Ama o hormonun kokusu... Beni adeta hayata döndürüyor, gücüme güç katıyor. Sanki senin enerjinin bir kısmını bir anlığına kendime çekmişim gibi oluyor. Bu sayede güçlüyüm." Kawazaki, adamın söylediği son söze biraz bile inanmadığı için alaycı bir tavır takındı yüzüne.
Kawazaki: "Güçlü mü? Güçlü olsaydın eğer, böyle ucuz numaralara baş vurmazdın. Sıkıysa çöz beni, o zaman görelim gücünü."
Kyuu: "Çözsemde bir şey yapamazsın Kawazaki. Yemeğinizde bulunan ilaçlar sadece baygın olmanızı sağlamıyor, gücünüzü de kesiyor. Mideye girdikten bir süre sonra bayılmanızı sağlıyor, mideniz yemekleri sindirdikten sonra da ilacın diğer etkisi devreye giriyor ve gücünüz kesiliyor. Diğer arkadaşınıza yazık, çok fazla yedi gerzek. O kadar ilaçlı yemek onu öldürmüş bile olabilir. Bu kadar zaman çıkmamasına bakılırsa. Gerçi çıkamaması çok normal çoktan bitkin haldedir. Ona da bakacağım birazdan mahrum kalmasın."
Kawazaki: "Şerefsiz!" Kawazaki'nin umutsuzluğa sürüklenmesi adamı mest etmişti adeta bundan tatlı bir zevk aldığı çok belliydi.
Kyuu: "Daha ne kadar uyuyor numarası yapacaksın? Aç gözlerini senden başlıyoruz." Adam masadan neşteri aldığı anda büyük bir gürültü kopar.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

16. Bölüm Bambu Sopasının Özel Gücü


Gürültünün etkisiyle, afallayan Kyuu, Kawazaki ve Ricky tüm dikkatlerini az önce kırılan giriş kapısına verirler. Biraz sonra kapının önünde Nagako, Bruce ve Millane belirir.
Nagako: "İyi ki içindeki sesi dinlemişiz Millane. Baksana biraz daha gelmeseymişiz bizimkileri servise uygun bir hale sokacakmış." Daha son cümlesini kurmadan kılıcını çekip adama saldırır. Ancak adam beklediğinden hızlı reflekslere sahipti ve saldırıyı kolayca savurdu. Hatta kısacık bir anlığına gördüğü boşluğu değerlendirip, Nagako'nun çenesine sert bir tekme attı. Nagako ani tekmenin etkisiyle yere düşse de çabuk bir şekilde toparlanıp ayağa kalkabildi. Ani tepki vermesi ve bu tekme adamın güçlü olduğunu göstermişti ona, artık daha temkinli olmalıydı. Her ne kadar saldırısını çabuk atlatsa da tedbiri elden bırakmak istemeyen adam, bir bambuyu arkasında duran dolabın üstünden, ani bir sıçramayla kaparak pozisyonunu aldı. İşlerin daha kötüye gideceğini anlayan Nagako'nun adamdan korkmaya niyeti yoktu. Nagako gene kılıcını adama doğru savuşturdu. Kyuu saldırıyı gene çabucak fark etse de, Nagako bu kez çok daha hızlı bir saldırı yapmıştı, geriye doğru kaçarken bambusunu kendisini korumak için kullandı. Ancak Nagako'nun güçlü kılıç darbesiyle yaptığı bu saldırı bambu'da bir sıyrığa neden olmuştu sadece.

Bambuda sadece sıyrık oluşması Nagako'nun hayli gücüne gitmişti. Bu durumu kendine yedirememişti çünkü onun hedefi her şeyi kesebilmekti, basit bir bambuyu kesemeyip sadece sıyrık atması onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Nagako'yu asıl üzen, her şeyi kesebilen bir kılıç ustası olursa, ağabeyinin dediği gibi en iyi lonca olup, ters giden ve kötü insanlar tarafından kullanılan, güçlülerin güçsüzleri sömürmesini sağlayan tüm sistemleri ve kuralları baştan yazacaklardı. Ağabeyinin bu hedefi zamanla, onun amacına ulaşabilmek için en büyük motivasyonu olmuştu. Bu saldırı tüm bunları Nagako'nun aklına getirdi ve çok güçsüz olduğunu hissetti. Adam biraz sonra, yeter bu kadar düşündüğün bu bir dövüş diye seslendikten sonra, bambusunu kendi önünden Nagako'yu görecek şekilde savurdu. Bambu ile ne yapacağını anlamaya çalışan Nagako büyük bir acıyla irkildi. Bu acının sebebini anlamamıştı ama bu şey onun yanağından göğsüne kadar bir iz bırakmıştı. Nagako ize baktıktan sonra durumu kavramıştı bu besbelli Kyuu'nun elinde tuttuğu bambu iziydi. Ancak adamın ne kıpırdadığını nede bambuyu fırlattığını görmüştü. Ancak bunu düşünmeye zamanı yoktu. Durumu çözmeye hareket halinde, adama saldırmaya çalışırken düşünebilirdi anca.

Kyuu: "Elimdeki bambu dış görünüş ve boyut olarak diğerlerinden farksızdır ancak tamamen özeldir. İçi çok güçlü bir demirden yapılmadır. Onu kesebilen bir kılıç ustası olmadı şuana kadar. Hatta buna sürüyle darbe vuran kılıç ustasının içinde, sıyrıkta bile olsa iz bırakan tek kişi sensin kutlarım. Ancak seviyen benim için yeterli değil." Adamın saldırısının sırrını çözmeye çalışan Nagako dikkatini hiç dağıtmadı çünkü adamın bu gevezeliği bilinçli yaptığını biliyordu. Hızını aniden düşürerek saldırı pozisyonu aldı. Rüzgarın Fısıltısı! Aniden kaybolan Nagako adama saldırmıştı ancak bu kez adam saldırıdan kaçamamıştı, saldırının menzili hem bambuya hemde adamım sol koluna darbe vurmayı sağlamıştı. Kanayan kolunu tutan adam bambusun'da bu kez daha büyük ve etkili bir çizik olduğunu fark etti.
İşini çabucak bitirmezse başının derde girebileceğini biliyordu. Ani bir hareketle, ne saldırı ne savunma pozisyonu almadan öylece bambusunu savurmuştu.

Bu kez bacaklarına gelen bu darbeyle bir anlığına dizlerinin üstüne çöken Nagako, durumu hala çözemediği için başının belaya girebileceğini biliyordu. Bambu Ağaçları! Adam bir süre hiç durmadan gelişi güzel bir şekilde, bambusunu savurarak Nagako'ya saldırdı. Sanki bu bambu her darbede dahada sertleşiyordu. Yenilmeden son bir saldırı yapmayı düşünen Nagako saldırının içinden güçlükle kurtulmuştu. Kılıcını kafasının üstünden tutup sol eliyle de kılıcını tuttuğu elini sarmıştı. Kartalın Umarsız Uçuşu! Sol elini serbest bıraktığı anda harekete geçirdiği saldırı, kartal şeklindeydi. Direk gardını alan adam bu saldırının az öncekinden yavaş olduğunu görmüş ve çabucak atlatacağına emindi. Ancak saldırı tam hedefe geldiğinde, aniden konumunu değiştirip adamın karnının sağ tarafına isabet etmişti.
Acıyla yere yığılan adam, karnında akan kanları yırttığı bir paçavra ile sarmıştı. Güçlükle ayağa kalkan adam saldırısından kurtulmasını bile mucize olarak görürken birde kontra saldırı yapmasına fazlasıyla şaşırmıştı. Genede rehavete yer yoktu, bambusunu bir mızrak şeklinde tutup, elinden bırakmadan ileriye doğru savurmuştu Bambu Mızrağı! Dese de bambuyu elinden hiç bırakmamıştı. Fakat Nagako aniden yere yığılmıştı. Üstüne doğru öldürmek için hamle yapan adamı Bruce durdurdu.



Bruce: "Madem bu kadar güçlüsün arkandakileri neden adice bir numarayla kandırdın!" Dedi Bruce adamın gücü onu gerçekten etkilemişti, gücünü taktir ettiği birisine karşı üstün olması onu heyecanlandırmıştı.
Kyuu: "Basit, 3 kişiydiler ve riske girmek istemedim. Hem şu diğer çocuktan çok tuhaf bir elektrik alıyordum. Böylesi daha basit" Diye yanıt vermişti adam, sakin ve hışırtılı bir sesle.
Bruce aklından, adamın temkinli ve güçlü birisi olduğunu geçirdi, böyleleri gerçekten zorlu rakiplerdi zira bunlar hem güçlüsü, hemde temkinli idi. Boş yere veya bir anlık sinire kapılıp saçma saldırılar yapmazlardı. Bir an bekledikten sonra kafasına dank etmişti, "Sahi Spike nerede?" Diye düşündü. Ancak düşünmeye pek vakti yoktu. "Özel saldırısının sırrını sanırım çözdüm."
Bruce: "Bambunun içinde özel bir mekanizma var değil mi? İstediğin zaman uzatıp kısaltıyorsun?" Dedi kesin olarak böyle olduğuna emindi. Ancak adamın alaycı bir tavırla gülmesi böyle olmadığını gösteriyordu.
Kyuu: "Aslında o da iyiymiş. Ama benim saldırım çok daha farklı bir sisteme dayalı olarak çalışıyor. Bunu da size asla söylemem." Adama hiç tepki vermeden doğrudan saldırıya geçen Bruce'a adamın gel! Bu bambuyu kılıçla bile geçemezler, sen nasıl geçecekmişsin bakalım diye bağırdı. Bruce yumruk atarak adama doğru yaklaştığında aniden bambusu kırılır ve Burce ilk yumruğunun ardından, hızlı bir şekilde yumruk atamaya başlayarak adamı yumru içinde bırakır. Şaşkına dönen adam bu saldırının ne olduğunu ve Bruce'un nasıl bildiğini sorar.
Bruce: "Sanki söylerdim de! Artık bambun yok öldün!" Adama doğru koşmaya başlasa'da adam yerdeki mermerlerden birisini kırarak aldığı büyük mermer parçasını bambuyu yaptığı gibi savurur. Fırlatmamasına rağmen mermer sert bir şekilde Bruce'un kafasına gelir.
Adam bambunun kesilmesini çözememiştir. Ayağa kalkmak için yeltendiği anda, yanından hızlı bir şekilde Millane geçer ve adamın boynuna masanın ayağından aldığı tahta ile vurur. Güçlü bir kombinasyon ve uyumla adamı alt etseler de akıllarında 2 soru vardı. Birincisi bu saldırının gizemi çünkü bu bambudan kaynaklı bir şey değildi, bunu mermer parçasıyla da yapması büyük bir soruydu. İkincisi ise, Spike neredeydi?

Ayrılıp evde, Spike'ı aramaya başlayan gruba bir süre sonra Ricky seslenmişti. Anlaşılan Spike'ı o bulmuştu. Sesi banyonun oradan geliyordu. Herkes koşarak banyoya gelmişti.
Kawazaki: "Anlaşılan hala tuvaletten çıkamamış. Biz yemeği bitirdikten sonra tıkınırken, bir anda tuvalete gitmek için kalkmıştı." Dedi sonradan gelen arkadaşlarına.
Millane: "Zehirli yemeklerden midesi bozulmuş olmalı, hatta belki baygındır da! İçeri girip bakın." Millane'nin tavrını beğenmeyen Nagako
Nagako: "Grup lideri içerideki kişi! Sen değilsin!" Dedi ancak haklı olduğunu bildiğinden kapıyı açtılar. İçeriye girdiklerinde gördükleri herkesi şoke etmişti.
Spike küvetin içinde keyif yaparken, bir elinde de meyve suyu dolu bir bardaktan pipetle meyve suyu içiyordu. Kawazaki Spike'ın üstüne doğru atılarak. (Altında baksırı vardı Spike'ın.)
Kawazaki: "Len! Biz aşağıda canımızla uğraşırken sen burada keyif mi çatıyorsun!" Kawazaki'nin tepkisine samimi bir şekilde yanıt veren Spike.
Spike: "Midem kötü olduğu için tuvalete geldiğimde bu küveti gördüm. Merak ettiğim içinde içini suyla doldurup, yemekten aç kalktığım için mutfaktan bazı içecekler ve yiyecek bir şeyler almaya gitmiştim. O sırada kapının kırıldığını duydum. Adamın kötü birisi olduğunu anladım ama ne yapıyorsam onu yapmaya devam ettim" Herkesi şaşırtan bu sözleri Kawazaki'nin ikinci tepkisine yol açmıştı.
Kawazaki: "Lan! Nasıl devam ettin? Ya adam hepimizi öldürseydi seni salak!" Spike tekrar durumu yumuşatacak bir tepki vermişti.
Spike: "Hey siz o kadar güçsüz değilsiniz! O adamı yenebileceğinizi biliyordum." Bu sözleri herkesi yumuşatmış hatta şuan ki tablo, saatlerce gülmelerine yol açabilirdi.
Bruce: "Nereden biliyordun onu yeneceğimizi?"
Spike: "Hissettim!" Spike gene hiç bir şey olmamış gibi küvetin içine yayılmıştı.
Kawazaki: "Lan!"
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

17. Bölüm İstikamet Kanitona (Canfab) Kasabası İleri Marş![/b]


Spike kasabada başlayacak olan karnaval için heyecanlıydı, hatta tüm grup bu heyecanı paylaşıyordu. Sadece karnaval değil lig içinde heyecanlanıyorlardı. Lighnear kasabasında geçirdikleri 2 haftanın ardından yola çıkmaya hazırlanıyorlardı. Bu kasabada uzun süre kalmalarının sebebi ise hem eğlenebilmeleri, hemde ligin başlamasına biraz daha zaman olmasıydı.
Nagako: "Haha, şu dövüş oyununda hepinizin canına okudum!" Diyerek zaten kaybetmeyi hazmedemeyen Kawazaki'yi sinirlendirmişti.
Kawazaki: "Gerçek hayatta gel de kıçına tekmeyi koyayım!" Nagako kılıcını çıkartıp "Gel hadi lan." Diyerek kavgaya hazır olduğunu gösterdi.
Millane: "Harbiden ama, gene mi?" Rutin bir hal alan tartışmalarına bir yenisi daha eklenmişti, ancak diğer grup üyeleri bunu sürekli olarak gördükleri için, basit tepkiler verip yollarına devam ettiler. İkili ise hala bir birleriyle dalaşıyordu.
Spike elinde tuttuğu çayı bir yandan içip bir yandan da karşısındaki kafe'de yanan ateşi izliyordu. Ateşi izlemek ona keyif veriyordu, bazı şeyleri öylece izlemek bile içini rahatlatırdı. Ateşi izlemek ise onu rahatlatıp keyiflendiriyordu. Ateşin cızırtısı nazlı nazlı yanışı hoşuna gidiyordu.


Bruce: "Ateşi izlemek keyif veriyor he? Bende severim, yıldırım kadar olmasa da. Şimşek çakınca insanlar genelde irkilir ama ben seviyorum." Diyerek Spike'ın yanına geldi.
Spike: "Bilmiyorum ama, keyifleniyorum. Hoşuma gidiyor bu. Heyecanımı azda olsa bastırıp, sakinleşebiliyorum." Dedi. Bruce gülerek yanıt verdi.
Bruce: "Heyecanlanmak gibi şeylere yabancıyım. Aslında tek bir konuda heyecanlıyım, ligde karşımıza çıkacak rakipler. Güçlenmek ve hedefimi gerçekleştirebilecek kadar güçlenmek. Beni sadece bunlar heyecanlandırıyordu." Spike tuhaf bir bakış attı Bruce'a.
Spike: "Hığğğh, sende eğlence arzusu eksik. Maceradan maceraya koşarken, eğlenmek gerekir. Sen heyecanlanmadan nasıl eğleneceksin. Eğlenmezsen maceraların zevki çıkmaz söyleyeyim." Dedi gayet sakin bir biçimde.
Bruce: "Denerim. Ama sakin kalarak da pek ala maceraların tadı çıkar." Spike sakin kalmayı pek bilmediği için tuhaf gelmişti ona.
Spike: "Hadi Kanitona şehrine!" Millane ahırı maket halinden normal haline getirdikten sonra herkes atlarını ahırdan aldı. Millane ahırı tekrar maket haline getirdikten sonra, grup harekete geçti.
....................................................................................................... İki kasaba arasındaki yolculuk sırasında müthiş bir manzaraya tanık oluyorlardı. Denizin yüzeyinde bir Basilisk yüzüyordu hemde müthiş bir hızla dikkatle baktıklarında, bir insanın bu Basiliskin üstünde oturduğunu görürler. Basilisk o kadar hızlı ve estetik hareket ediyordur ki öylece durup onlara baktılar. Basilisk'in üstündeki adam bir süre sonra Basilisk ile birlikte grubumuzun yanına geldi.
Üzerinde, omzuna attığı gömleği altında ise kaval kemiğinin ortasına kadar gelen lacivert bir şort vardı. Bileğinde kırmızı bir saat ve sırtında spor bir çanta vardı. Gözlerine kadar gelen kızıl saçlara sahipti, boyu muhtemelen 2 metreden bir kaç santim kısaydı, yaşı en fazla 26-27 olmalıydı. Tam konuşacağı sırada, Millane'yi görür.
Birey: "Bu güzelliği görmek için, bugün tanrı adına ne yapmış olabilirim? Bu güzelliği bana gösterdiği için ona şükretmeliyim sanırım." Adam Millane'nin ellerinden tutmuş öpmeye çalışıyordu ki Millane yüzünü ışık direğine vurdu. Adama hiç bir şey olmamıştı fakat, direk adamın kafasını vurduğu yerden kırılmıştı.

Birey: "He haklısın, ne kadar da kabayım. İsmim, Kin. Genç bayan siz isminizi bağışlar mısınız?" Dedi umursamaz bir tavırla.
Spike: "Heğğhh, onun adı Millane. Benim adımda Spike, Efsaneler Ligini kazancağım ondan sonra da hem loncamı hem kendimi zirveye taşıyacağım." Konu Kin'in pek ilgisini çekmemişti fakat söyledikleri komik gelmişti.
Kin: "Canım bir dakika bir şey konuşuyoruz."
Millane: "Len Spike! Neden adımı söylüyorsun. Ve sen, seninle konuştuğum falan yok!"
Spike: "Hey o canavar da ne öyle? Çok güçlü görünüyor. Vede havalı, benim olsun mu?" Dikkatini Millane'den çeken adam Spike'ın önüne geldi ve kafasını sağa sola çevirerek Spike'ın gözlerine baktı.
Kin: "Sağol da, şaka mı bu? Neden kendi yaratığımı sana verecekmişim?!"
Nagako: "Cidden ama bu da ne? Bu bir Basilisk yanılmıyorsam. Mistik bir canlı görmek çok şaşırtıcı, açıkçası varlıklarına bile inanmıyordum." Dedi. Kin yere oturdu.


Kin: " Şu güzel kızın hatırına anlatayım. Bu basilisk, özel yaratıklardan birisi. Bilmiyorsanız kabaca anlatayım, özel yaratıklar kendi arkadaşınız olan eğittiğiniz ve bağınız olan yaratıklardır. Mühürlemeyle ve daha ileri seviyede mühürsüz de iletişim kurup yanınıza getirebilirsiniz. 4 gruptan benim Basilisk'im 2. Seviyedir. 1. Seviye Karanlık ve Aydınlık tarafa dörder tane olmak üzere 8 Efsanevi yaratıktan oluşur ve sadece bir kaçı görünmüştür, sadece bir rivayet ama şuan bir tanesi kullanılıyor. 2. Seviye Mistik yaratıkları kapsar, benim Su Basilisk'im ve diğer mistik yaratıklar bu arada 2 Basilisk vardır, benimki su Basiliski'dir. 3. Seviye Güçlü yaratıklardır Kızıl Kurt gibi hayvanlar yer alır, isimleri destanlarda veya halk arasında çok güçlü yaratıklar olarak dillendirilir. Bazılarının ismi halk tarafından bilinmeyen ve konuşulmayan yaratıklardır. 4. Seviye ise son seviyedir, son seviye olsa da çoğu kişi de bunlar bile bulunmaz, bildiğiniz hayvanlardan daha güçlü, büyük ve vahşidirler. Bu yaratık mevzusunu çoğu kişi bilmez, görmez veya sahip olamaz. Her seviyenin yaratıkları arasında da sıralama vardır, ama ne ben hepsini biliyorum nede anlatmaya vaktim var."
Spike: "Kesinlikle onlara sahip olmalıyız hemde 1. Seviyedekilere, 2'de olur onlarda havalı." Spike'ın ne yaptığına anlam veremeyen Kin.
Kin: "He İkinciye'de razısın yani. Dalga mı geçiyorsun benimle?! Bu saydığım yaratıkların tamamı çok güçlü, şuan ki seviyenizle onlarla aşık atamazsınız." Kawazaki biraz bozulmuştu bu söze. Ancak sakindi gene de.
Kawazaki: "Bizi daha dövüşürken görmedin bile! Seviyemizi nereden biliyorsun ki?" Diyerek aklındaki soruyu da sordu.
Kin: "Bu haklı olduğumun kanıtıdır işte. Eğer biraz bile yeteneğin varsa sezgi yönünü geliştirerek, rahatlıkla güç tespitinde bulunabilirsin." Dedi.
Kin: "Bana müsaade, gitmem lazım artık önemli işlerim var. Efsaneler Ligini kazanmak he! Evrene girmeden önceki bir lig olsada, çaylak ligi dense de orası çok önemli bir yerdir. Tüm efsanelerin yolu oradan geçti, kazanmak hayalinizdekinden epey zor olacak, söylemesi. Ama sizi izleyeceğime söz veriyorum, ve kazanırsanız mutlaka sizi bulup görüşeceğim. O zamana kadar güçlenmiş olursanız, bir kaç şey daha anlatırım." Dedikten sonra Basilisk'inin üstüne bindi.
Kawazaki: "Onunla mı seyehat ediyorsun? Onun etrafta koşuşturması tuhaf gözükmüyor mu?" Kawazaki'nin bu sorusuna Kin'den gayet sakin bir karşılık geldi.

Kin: "Koşacağını kim söyledi." Dediği sırada Basilisk'in kanatları açıldı ve havaya yükseldi. Herkes şaşırmıştı.
Millane: "Su basiliski olduğunu söylemiştin. Uçabiliyor mu?" Kin sevgi dolu gözlerle Millane'ye bakarak.
Kin: "Sizin gibi güzel ve zeki birisinden, soru almak beni ziyadesiyle ihya etti. İki Basilisk'de uçabilir benimki suyun üstünde gidebildiği, suyun altında gidebildiği ve su saldırıları yapabildiği için bu isimle çağırılıyor." Diye yanıt verdi.
Ricky: "Diğer Basilisk ne tür?" Dedi başından beri sessiz kalan Ricky.
Kin: "Bunu kendiniz görün. Neyse dediğim gibi geç kalıyorum, ben kaçtım." Deyip cebinden çıkarttığı güneş gözlüklerini takarak, müthiş bir hızla gitti." Spike'ın heyecanı ise kat be kat artmıştı.
Spike: "Şimdi daha da heyecanlandım. Denizde ve havada çok hızlı hareket eden bir yaratık, mutlaka onlardan bir tanesi dostum olmalı. Ve kırmızı saçlı abi gibi rakiplerle karşılaşmak ve onları yenmek istiyorum."
Tüm Grup hep bir ağızdan: "Gerçekten bende gaza geldim!"


Kawazaki: "Bizi bu kadar güçsüz görmesi kesinlikle kabul edilemez. Onunla bir gün dövüşeceğim ve kazanacağım!"
En son Portgas D Ace tarafından 31 Tem 2015 12:48 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Namarika2
Mesajlar: 403
Kayıt: 15 Ağu 2013 11:29
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fairy Tail / One Piece
Favori Anime: HSD Kenichi / One Piece / Naruto / Death Note / Attack on Titan / Yu-Gi-Oh
Konum: Doğunun incisi(Van)

Eğer bunlar çaylak ligini yenerlerse Kin onların hocası olacak. Ama Kawazaki onu kendine rakip belledi. Şimdi bilemedim hocaları mı olacak yoksa Kawazaki'nin rakibi mi? Bence rakibi olacak. Çünkü biraz genç ve yılışık bu Kin ama ola da bilir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

18. Bölüm Karnaval Başlasın!

Karnavalın yapılacağı Canfab kasabasına varan grubumuz, farklı şeyler yapma amacındaydı.
Millane: "Gerçekten sıkıcı bir durum. Dövüş tecrübem pek yok bu yüzden kendime, bir çeşit silah almam ve dövüşmeyi az da olsa öğrenmem gerekiyor. Kawazaki! Nagako! yardımcı olur musunuz? İkinize de ihtiyacım olacak. Önce benimle gelin ve kendime uygun silah seçmeme yardım edin." Dedi, biraz endişesi ve heyecanı vardı.

Kawazaki: "Merak etme, dövüş konusunda sana yardımcı olurum. Turnuvanın başlamasına 15 gün var, o zamana kadar sana yetecek kadar dövüş öğrenmiş olursun." Diyerek Millane'nin içini azda olsa güven vererek endişesini azaltmıştı.
Nagako: "Emir vermeden konuş diyoruz! Ama merak etme, kılıç olmasa da sana uygun bir silah seçmende yardımcı olurum. Ama kılıç olmadığı için, çokta etkili kullanmanı sağlayamam." Dedi ancak Millane'nin amacı zaten, dövüş ustası olmak falan değildi. O sadece basit dövüş tekniklerini ve silah kullanmayı öğrenip Lig'de dövüşebilmekti.
Millane: "Teşekkür ederim, zaten dövüş ustası olacak değilim. Lig bittikten sonra mecbur olmadan dövüşmem. Grubumuz turnuvadaki sayının altında kalacak muhtemelen o yüzden herkes dövüşmek zorunda kalacak gibi."
Nagako: "Dövüşmek zorunda kalacağını kim söyledi biz buradayız merak etme. Sezgisel tiplerin ve mühür ustalarının dövüşme zorunluluğu yok." Dedi ancak unuttuğu bir şey vardı.

Millane: "Bu yüzden ligden sonra mecbur olmadıkça dövüşmem dedim. Evet Mühür ve Sezgisel tiplerin dövüşmesi zorunlu değil ama etrafa şöylece bakınca grubumuz biraz küçük kalıyor, standart olarak 9-10 kişi arasında her grup. Biz 6 kişiyiz yani kesin olmasa da dövüşme olasılığı hayli yüksek. Hem dövüşmek zorunda olacağım durumlar gelecektir, uzun bir yolculuğa hazırlanıyoruz. O yolculukta da dövüşmek zorunda kalacağım. Grubu güçsüz bırakmak istemiyorum vede geride kalmak istemiyorum." Dedi ancak Nagako bu durumu o kadar önemsemiyordu.
Nagako: "Haklısın her dakika seni koruyamayız, dövüşmeyi öğrenmen yararlı olur. Ama diğer konuda endişe etme, geride kaldığın falan yok. Mühür ustalığın gayet iyi, Sezgisel tiplerin aksine Mühür ustalarının hatrı sayılır bir miktarı dövüşür. Ama bana soracak olursan, Mühür ustalığın üzerine çalışıp mühür ustası olarak dövüş. Genellikle Sezgisel Tipler dövüşe bilmek için, silah ve basit dövüş öğrenir. Bana göre mühür ustalarının buna ihtiyacı yok, Mühür Teknikleriyle daha da iyi dövüşürsün." Dedi ama Millane bunu da düşünmüştü ve şikayet ederek cevap verdi.
Millane: "Biliyoruz herhalde. Ama Mühür Teknikleri kolay öğrenilen şeyler değildir ve öğrendikten sonra geliştirmesi çok zordur. Ben maketleri, normal haline normalleri de maket haline çevirebilmek için 3 aydan fazla çalıştım. O kadar zamanımız yok. Tamam, liglerden sonra silah kullanmam ama dövüşmeyi bilmek zorundayım. İnsana Mühür vurmak için, ya dokunmalıyım yada mühür yerleştirdiği bir cisimi isabet ettirerek mührü aktarmalıyım. Bunları da dövüşmeyi bilmeden yapamam." Dedi ve şimdi Nagako'nun kafasına yatmıştı durum. Üçü birlikte çıkıp, silah satan dükkanları aramaya başladılar.

Ricky: "İnsan bize de sorar. Belki bizde yakın dövüş öğrenmek istiyoruz. Hey, Spike nerede?"
Bruce: "Arsa kirasını ödedikten ve Millane evi normal haline döndürkten sonra, eşyalarını bırakıp koşturarak gitti."
Ricky: "Karnaval başlamadığına göre, muhtemelen acıkmıştır. Hey madem ikimiz kaldık birlikte eğitim yapsak ya?" Dedi istekli bir biçimde.
Bruce: "Peki öyleyse, yalnız baştan söyleyeyim. Ağlayacaksan başlamayalım, bebekler gibi eğitim yapmam. Dayanabileceğine inanıyorsan gel." Dedi Ricky çok istekliydi, dövüş yeteneğini geliştirmeye can atıyordu. Eğitimin sert olması onun için sorun değildi. Babasını yenmesi içinde ligi kazanmaları içinde, nişancılıktan fazlasına ihtiyacı vardı.

Spike ise bir kafenin tezgahında yemek seçmekteydi.
Spike: "Şu acayip görünümlü şeyden istemiyorum. Karidesli börekten, peynirliden, kıymalıdan, patatesliden hepsinden beşer porsiyon istiyorum. Tatlıların hepsinden istiyorum. 5-6 sürahi çay. Izgaralardan da köfte, kebap, şiş, ahtapot, yakitori her birinden üçer porsiyon. Bunlardan başkaa, Miso çorbası, onigiri, domuiri, ramen, okonomiyaki, sukiyaki istiyorum. Şimdilik bu kadar siparişlerim." Satıcı adam tuhaf tuhaf Spike'a baktıktan sonra, masaya oturmasını söyleyip hazır yemekleri önüne koydu. Büyük bir iştahla yemeklerini yemeye başlayan Spike'a diğer siparişlerinin de az sonra hazırlanacağını söyledi.

Minderlerle oturma yerleri yapılmış ve ortasında büyük kare tepsiler olan büyükçe bir yerdi. Kasabanın en büyük kafelerinden birisiydi ve neredeyse her çeşit yemek bulunuyordu. Meşhur bir yer olduğu için sık sık mekan dolu olurdu. Spike da boş olan son masaya oturabilmişti. Lig zamanında bile dolan bu mekanda, böyle bir zamanda yer bulmak büyük bir şanstı. 15 dakika geçmeden hazır yemeklerini bitiren Spike, ızgara ve pişirilecek yemeklerini beklemeye koyulmuştu. Siparişleri geldiği sırada kapı açıldı ve içeriye 3 kişi girdi, aralarında boş yer olmadığını ve birisinin yanına çökmelerini konuştular. Amaçları arasında yemek yemek olsa da, para vermek yoktu. İçlerinden bir tanesi Spike'ın oturduğu masayı gösterdi ve Spike'ın masasına doğru yöneldiler. Aynı adam Spike'ın sipariş ettiği ramen kasesine doğru elini uzattı.
Spike: "Yemek istiyorsanız sipariş verin, yada sorun." Kel ve kısa olanı buna gerek olmadığını, yemek yemek için ondan izin almayacaklarını zorba ve alaycı bir tavırla söylemişti.
Spike: "Benden izin almayacaksanız, yemeklerimden uzak durun!" Bu kez uzun saçlı boylu olan atıldı ve "Vaay, bücüre bak sen bize dikleniyor. Sana karşı iyi olmaya çalıştık ve yemeyi yemene izin verdik ama sen böyle mi davranıyorsun?! Aranma!" Diye çıkıştı. Yemeye elini ilk uzatan adam, Spike'ın konuşurken başka yere bakarken, ahtapotunu alıp yer.
Spike: "Size dokunmayın dedim! Bırak yemeğimi bir lokma daha alma." Dese de adam inadına bir lokma daha aldığı anda boğazına doğru tekmeyi yer.
Spike: "Kimse benden izinsiz yemek alamaz!" Diğer iki adam arkadaşlarının tekme yemesi üzerine masayı Spike'ın üstüne doğru yıkarlar, bu Spike'a zarar vermese de limitini aşacak derecede sinirlendirir, çünkü yemeklerin yarısından fazlasına dokunmamıştır bile ve o yemekleri yemeyi çok istiyordur.

Siparişler gelmeden önce kafenin yakınlarından geçmekte olan Kawazaki, Nagako ve Millane üçüncü dükkandan da çıkıp herhangi bir silah almazlar.
Millane: "Kullanabileceğim türden bir silah bulmak tahminimden de zormuş." Dedi yakınarak.
Kawazaki: "Nagako'yu dinleyip, çelik değnekleri almalıydın. Kısa oldukları için dövüşebilmek için de idealdi." Diyerek yanıtladı.
Millane: "Evet ama onlar ağırdı, ağır. Taşımakta bile güçlük çektim, ikisiyle birlikte dövüşemezdim." Dedi defalarca tekrar ediyordu sanki bu sözleri. Nagako ise biraz düşünür gibiydi.
Nagako: "Peki ya, mızrak ile dövüşsen? Hem sopası güçlü bir malzemeden olunca savunma amaçlı kullanırsın, hemde ucuyla saldırı yapabilirsin." Millane'nin aklına yatmış gibiydi bu düşünce, itiraz etmeden kabul etti. Bu konuda konuşarak yürümeye devam ediyorlardı ki, önlerinden geçmekte oldukları kafenin penceresinden iki kişi uçtu.

O sırada kafede Spike öfkeden kudurmuştu. Ve kalkar kalkmaz uzun boylu olana, havada dönen tekme attı ve adam bir kaç metre geriye uçtu. Düşmeden saldırmaya hazırlanıp, kısa boylu olanla Spike'ın üstüne doğru hareket ettiler. Spike sakin bir şekilde tek kılıcını kınından çekmeden eline aldı. Adamlar ise kınından çekmediği için alay ettiler ve kılıcı kullanmayı bilmediği için canına okuyacaklarını söylediler. Spike tavırlarına ve konuşmalarına aldırmadan hızlı bir şekilde hamle yaptığı anda ikisi de cama doğru uçup, camı kırdılar. Spike gerekmedikçe, kılıcını kınından çekip ciddi bir şekilde dövüşmezdi. Hatta ikinci kılıcını nadiren eline alırdı. Ciddi bir durum veya dövüş olmadıkça insanları yaralamaktan hoşlanmazdı.

Gelen sese karşı ilk tepki Kawazaki'den geldi.
Kawazaki: "Noluyor be! Bunlar da kim?" Biraz sonra camdan dışarı Spike çıkınca durumu Nagako anlar.
Nagako: "Kaba kuvvete bu dozda başvurduğuna göre kesin yemeğini dökmüşlerdir." Arkadaşlarını gördükten sonra yanlarına gelen Spike'a Kawazaki, adamları dövenin o olup olmadığını ve sebebini sorar.
Spike: "Evet, yemeğimi devirdiler." Deyince Kawazaki, Nagako'ya tuhaf tuhaf bakar.
Kawazaki: "Nereden anladın sebebini?" Dedi ancak Nagako için gayet basit bir çözümdü ağabeyini gayet iyi tanıyordu.
Nagako: "Ağabeyim sonuçta ve onu herkesten iyi tanırım, kolay kolay sinirlenmez hele hele kaba kuvvete zorunlu olmadıkça başvurmuşsa bir kaç sebebi olabilir, kafe'de oturduğu ve etrafında sevdiği biri olmadığı için tahmin ettim." Kawazaki için garip bir durumdu kardeşi olmadığı ve grup yeni olduğu için bu gibi durumlara biraz yabancıydı.

Bu sırada eğitim yapmakta olan, Ricky ve Bruce'un üstü başı toz ve kir içindeydi. Belli ki sıkı bir antrenman yapıyorlardı ve Ricky dayanıklıydı. Diğerlerinin gelmesiyle toparlanıp birlikte eve dönmeye karar verdiler.

Yarın karnaval başladığı gün, etrafı dolaştıkları sırada küçük bir sürprizle karşılaştılar.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Namarika2
Mesajlar: 403
Kayıt: 15 Ağu 2013 11:29
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fairy Tail / One Piece
Favori Anime: HSD Kenichi / One Piece / Naruto / Death Note / Attack on Titan / Yu-Gi-Oh
Konum: Doğunun incisi(Van)

Yazmayı bıraktın mı azizim?
Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

Hep Üniversitenin suçu bir kaç güne atacağım yeni bölüm. Yoğunum biraz.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

19. Bölüm Lig Başladı! Büyük ve ağaçlarla kaplı kıyının, süslediği binalarla kaplı bir şehrin neredeyse her yerinde insanlar ve bazılarının yanında yaratıklar vardı burası evrende ismi duyulduğunda en çok korkulan lonca idi. Karanlık Sevgi Loncası'nın ve onlara bağlı bazı grupların yaşadığı bir şehirdi. En büyük binanın avlusuna az sonra bir adam çıktı. Ve girişte bekleyen bir kaç adamla konuşmaya başladı. Lider bir kaç gündür yok, sanırım o iş ile alakalı bazı şeyler buldu, biliyorsunuz amacımıza ulaşmak için uzun süredir çalışıyoruz ve pek bir şey kalmadı. Dedi bunu korumalara anlatması riskli değildi zira ne onlar bunları başkalarına anlatabilirdi, nede birisi onları dinleyebilirdi.

Evet dedi girişin sağında duran koruma. Ama liderin sık sık dışarı çıkması beni endişelendiriyor, üstelik bu sefer yanında Toutsuke-sama'da gitmedi. Diye devam etti, dışarı çıkan adam hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Liderin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyor musunuz? Onu yenebilecek kimse yoktur ve yanında E-S Takımını götürdü. Toutsuke'nin ise işleri yoğun anca uyuyabildi. Bu sefer diğer koruma lafa girdi, evet Yuri-sama haklı, liderimiz en iyisidir ayrıca gittiği yerlerde henüz sadece araştırma yapıyor savaş durumu olacağını sanmam.

--------------------------

Tekrar karnaval gününe döndüğümüzde. Hey! Bu o sanırım. Diye atıldı Spike gördüğü kişi ise Miwa idi.
Miwa: "Hey! Sonunda geldiniz. Sizi tekrar görmek güzel." Dedi yanlarına gelerek daha önce görmediği elemanlara meraklı gözlerle bakıyordu.
Spike: "Miwa! Yoksa bize katılmaya mı geldin?" Sesi de kendisi kadar heyecanlıydı, ve Miwa'dan evet cevabını bekliyordu.
Miwa: "Evet, aslında daha önce katılacaktım ama sizi burada beklemenin daha doğru olacağını düşündüm ve bu sürede antrenmanlar yaptım. Ve bu arkadaşlar kim? Kawazaki ve Nagako'yu tanıyorum ama diğer üçünü tanımıyorum." Dedi aynı soru üçlünün de aklındaydı aslında.
Nagako: "Bu Miwa, aslında grubumuza daha önce katılacaktı ama kendisi böylesinin daha iyi olacağını düşündü. Bunlar ise Millane, Bruce ve Ricky grubumuza senden sonra katılanlar." Diyerek iki tarafında meraklarını giderdi. En çok heyecanlanan ise Millane olmuştu.
Millane: "Sonunda grupta bir kız var. Senin gelmen harika oldu, bütün bu erkeklerden sıkılmaya başlamıştım." Dedi bu durum Miwa'nın da hoşuna gitmişti.
Kawazaki: "Hey, neden bizden sıkılıyormuşsun ki?!" Kısa bir süreli gülüşme olmuştu, grup tamamen bir aradaydı artık.
Spike: "Sonunda artık hep beraberiz. Bu ligi kazanacağımıza eminim, bir an önce dövüşmeye başlamak için sabırsızlanıyorum!" Dedi.

Tüm grup, karnavalın tadını çıkartıyordu. Daha önce görmedikleri yiyecekler, farklı kültürlerden gelen gelenekler. Hepsiyle tek tek ilgileniyordu, kukla ve gölge oyunları. Eğlence namına her şey vardı burada bu dünyanın en büyük karnavallarından birisiydi. Öyle ki öğlen yapılan onca eğlenceden sonra, akşamları da sirkte eğlence devam ederdi. Spike ve Kawazaki bunun tadını sonuna kadar çıkartıyordu. Ricky ve Bruce biraz eğlenceden sonra hala antrenman yapmaya devam ediyordu. Miwa ve Mill ise iki kişi olarak eğleniyordu. Festival başlayalı ve toplanalı 1 hafta olmuştu bile ancak hala eğlenmeyi kesmemişlerdi. Her gün yeni bir eğlence ve sürüyle yenilik yapılıyordu karnavalda. Ancak hepsini Ricky ve Bruce kendilerine getirmişti. Onlara ligin 1 hafta sonra olacağını ve artık eğlencenin bitmesi gerektiğini söylüyorlardı. Eğlenceye çok fazla düşen grup bunu çokta umursamamıştı ki.

Spike: "Hey! Onlar haklı. Eğlenceye çok fazla kaptırdık kendimizi, buraya bunun için gelmedik. Eğleneceğimiz kadar da eğlendik hem. Sen Miwa sürekli antrenman yaptığını söyledin ama biz ve özellikle Mill ile buluştuktan sonra bir kere bile çalışmadın. Ve sen Mill sözde çalışıp güçlenecektin 1 kişi arttık ama hala eksiğiz. Ve siz ikiniz Bruce ve Ricky'e katılın. Bu bir emirdir, çalışmalara başlayın hemen!" Gruba sözünü geçiren Spike tek başına oradan ayrılmış ve grubun aklını başına getirmişti.

Ancak gün sonuna kadar gelmeyen Spike'ı merak eden grup onu aramaya başladı. Her yerde aradıkları Spike'ı sonunda bulmuşlardı. Bir sirk çadırının içinde gönüllü olarak aslanlarla oynuyordu. Aslanın tepesinde yanan çemberin içinden geçiyordu. Çadırdan dışarı çıkıp, Spike'ı beklemeye başladılar bir kaç saat sonra çıkan Spike'ın eğlendiği her halinden belliydi. Tam gidecekken arkasında birisi ona seslendi.
Ricky: "Dur bakalım, Spike!" Spike seslenenin ve arkasında kimlerin olduğunu anlayınca biraz paniklemişti.
Spike: "Hey, arkadaşlar ne yapıyorsunuz burada? Yoksa sizde mi---" Diyecekken sözü Millane'den yediği bir yumruk ile kesilmişti.
Millane: "Seni salak! Bize nutuk çekip sonra eğlenmeye devam etmekte ne demek oluyor, bizde farklı bir eğitim yapacağını düşünmüştük, herif eğleniyormuş."
Spike: "Hey bunu kafanıza takm---" Bu kez sözleri Miwa ve diğer grup elemanları tarafından kesilmişti ve Spike'ı biraz hırpalamışlardı.
Nagako: "Eğer biz çalışacaksak, bir ekip isek lider olarak senin buna en başta uyman gerekir!" Spike epey hırpalanmış halde.
Spike: "Hey ben zaten güçlüyüm!"
Kawazaki: "Umurumuzda değil! Sende çalışacaksın ne kadar güçlü olursan ol, bizi neler beklediğini bilmiyoruz." Dedi haklı olduğunu herkes gibi Spike'da biliyordu aslında güçlenmeyi ve çalışmayı seven Spike'ın aklı eğlenceye takılmıştı fakat bu kez dikkatini hiç bir yere vermeden çalışmaya verdi.


...............................
Grubunuzun ismi diye sordu, kayıt yapan adam. Phoneix Squad! Diye yanıtladı Spike 7 kişi olacaklarını ve diğer grup elemanlarını da tanıttı. Kayıt yapan adam şaşırmıştı ve bunu gizlemedi. 7 kişi mi? Dedi. Spike 7 kişi olmalarında ne olduğunu sormuştu en alt sınırı karşılayamamalarından korkmuştu eğer tam sayıyı bulamadılarsa kayıt olmayabilirlerdi. Kayıt yapan adam özür dileyerek öyle bir şey olmadığını sadece 7 kişi olduklarına şaşırdığını söyledi. Haklıydı da elemelerden sonra dövüşen sayısı giderek artacaktı bu durumda, finallere doğru sayı iyice arttığında bir kişi birden fazla dövüşmek zorunda kalabilecekti. Spike endişelenecek bir durum olmadığını gruplarının yeterince güçlü olduğunu söyledi. Kayıt yapan adam gülümseyerek eleme maçlarının 12 saat sonra başlayacağının söyledi.

Eleme sistemine göre üçer grup halinde, 1vs1vs1 şekline yapılacak 3 dövüşe göre yapılacaktı. En az iki galibiyeti alan takım ilk elemeleri geçecekti. 120 grubun katıldığı bu ligde ilk elemelerden sonra 40 grup kalacaktı ve ikinci ve son eleme ile ise 20 grup kalıp turnuvanın son aşamasına geçilecekti.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

20. Bölüm Elemeler Kawazaki: "İki Galibiyeti alan kazanır mı? Yani ilk maçta rakiplerin ikisini de yenen üst tura mı çıkıyor?" Dedi Spike az önce elemelerin nasıl yapılacağını anlattıktan sonra.
Spike: "Hayır. İki turda galip gelmeliyiz. Yani üçlü maçtan galip çıkan takımına 1 sayı kazandırıyor, beraberlik ise 0.5 puan. Eğer ilk turda berabere kalıp, ikinci turda galip gelirsen işin son maça kalır. Ama illa da 2 puana ulaşmak zorunda değilsin, 2 puan erken galibiyetler için." Diye açıkladı ve bu sefer herkes anlamıştı.

[BBvideo 425,350]http://youtu.be/UucyGMGsv_w[/BBvideo]

Çok vakit kaybetmeden çalışmaya devam ettiler, önlerindeki 12 saatin yarısını antrenman ile diğer yarısını ise dinlenerek geçireceklerdi. Antrenmanlarda en ağır çalışan Spike oluyordu. Her zaman antrenmana gelmese de geldiğinde en ağır çalışan olurdu. Bruce ve Ricky ise en çok çalışanlardı kuşkusuz, buraya geldiklerinden beri neredeyse durmadan çalışıyorlardı.

Kawazaki ve Nagako ise birlikte olmalarına rağmen ayrı ayrı çalışıyorlardı. Bir birleriyle pek iyi geçinemeseler de ikiye iki dövüşlerde çok iyi uyum yakalarlardı. Aslında bir birleriyle bir çok defa ikili antrenman yapmışlardı. İyi de uyum sağlıyorlardı fakat, kişisel olarak farklı karakterler olmaları onların kavga etmelerine sebep olabiliyordu. Sadece takımları için yapacakları onları birleştiriyordu, bu sebeple kombineli olmasa da aynı sahada antrenman yapıyorlardı.

Ricky ve Bruce antrenman yaparken, bir ağacın tepesinden ter içinde kalmış Spike onları izliyordu. Bir süre dikkatle izledikten sonra, Ricky'nin yakın dövüşünün epey geliştiğini fark etti.
Spike: "Güzell. Bu kadar geliştiğini tahmin etmemiştim, Rick." Sesindeki heyecan ve sevinç yüzüne de yansımıştı. Arkadaşının gelişmesine hem, arkadaşı hemde takımı adına çok sevinmişti.
Ricky: "Teşekkürler, Spike-san. Bruce-kun'un yardımları sayesinde geliştirdim kendimi, yakın dövüşte gayet iyi. Ama değnekleriyle beraber ona karşı koymak çok zor." Bruce'un birazda hoşuna giden sözler, onu gülümsetmişti.
Bruce: "İlk zamanlara nazaran gayet iyisin. Birde şu ezilmiş tavrını üstünden atsan." Dedi sürekli ciddiyetini koruyan aynı tavrıyla.
Spike: "Ahahaha, doğru. Nazik ve kibar birisi olsa da Ricky'nin bu tavırları da biraz fazla. Ama olsun, ikinizde ilerleme kat etmişsiniz, demek ki sadece öğrenci geliştirmiyor kendini." Dedi ve biraz daha sohbetten sonra eğitimine döndü.

Miwa ve Millane ise Spike ile birlikte antrenman yapıyorlardı.
Miwa: "Nerede kaldın?! 1 saattir seni bekliyoruz şurada." Miwa oldukça sinirliydi, Spike'ın eğitim yaptığı zaman sıkı çalıştığını bilse de aklı 5 karış havada birisiydi, küçük aralar veya bir iş için gittiğinde uzun süre olmuyordu.
Millane: "Sürekli bunu yapıyorsun, kısa süreli işler için gidiyorsun ve dalıp saatlerce gelmiyorsun. Kafan çok kolay karışıyor." Spike bilerek bir şey yapmadığı için her seferinde, aynı tepkiyi veriyordu.
Spike: "Eğğhh, özür dilerim öyleyse. Ama çok ilgi çekici şeyler oluyor. Ayrıca sizin de kaytardığınızı bilmiyorum sanmayın." Millane ve Miwa şaşkınlıktan pekte iyi numara yapamıyorlardı. Çünkü Spike ortadan kaybolduğu her sefer kaytarmaya başlıyorlardı ancak bunun bilinmediğini düşünüyorlardı.

-------------------------------------------------------- [BBvideo 425,350]http://youtu.be/GrCDdm2yjXY[/BBvideo]

Sonunda eleme maçı sırası Phoneix Squad'a gelmişti. Rakipleri ise Çekirge Takımı ve Gövde Takımı olacak. Heyecanla beklenen kura sonun ilk dövüşecek isim belli oldu. Gövde Takımından Hichi, Çekirge Takımından Sulley ve Phoneix Squad'dan Ricky arasında yapılacak. Takım Ricky için destek vermiş ve ona inandıklarını söyleseler de Spike ve Bruce dışındakiler emin değildi.
Nagako: "Bu kötü oldu, daha tam olarak gelişmedi ve yakın dövüşte çok eksik." Dedi umutsuz bir sesle.
Kawazaki: "Ona inanmalıyız, takım için elinden geleni yaptığı sürece benim açımdan sorun yok." Dedi arkadaşlarının gücünden çok azimlerine inanıyordu ellerinden geleni yapacaklarına emindi.
Spike: "Sadece izleyin, kendini ne kadar geliştirdiğini göreceksiniz." Dedi kendinden ve Ricky'den emindi.

Ve maç başlasın. Dedi hakem. Ricky'nin rakipleri birbirlerine sert bir şekilde baktıktan sonra Sulley'in bakışları bir anda doğrudan ona yöneldi. Üstüne hızla gelip, kılıcını çektiği anda hızla ortadan kayboldu. Bir anlık kayboluşu sırasında Hichi'de kılıcını çekip. "Beni es geçme." Diyerek saldırdı ancak saldırısı hemen savuşturuldu. Az önce zıplayan Ricky sırtından çektiği oku yaya hızla yerleştirip, Sulley'in bileğine vurdu.

Bunu fırsat bilen Hichi hemen bitirici darbeyi yapmaya kalksa da Ricky havadan inerken ayağının topuğuyla sert bir darbe indirdi omzuna, hemen ikinci darbeyi ayağının üstüyle yüzüne yaptı. Bir adım geri çekildiğinde sert bir yumruğu Sulley'in suratına geçirdi. Bayılan Sulley saf dışı ilan edildiğinde, arkadaşları memnun değildi fakat bekledikleri bir şeydi, Sulley takımın en zayıfıydı nede olsa. Hichi bunu fırsat bilerek, kendini toparlayıp kılıcını Ricky'nin sırtına savuşturdu ve enlemesine bir kesik attı. Kesiğin etkisiyle dizlerinin üstüne düşen Ricky zor durumda kalmıştı.

Hichi direkt öldürücü bir darbe yapmayı hedefleyip kalbine nişan alsa da Ricky darbeyi yiyeceği sırada yerde yuvarlanıp, hafif sağ çaprazına geçip yüzüne bütün gücüyle tekme attı. Zorla yürüyüp, arkasından bir ok çıkarttı ve Hichi'nin boğazına dayadı, dövüşler ölümüne değildi ancak, boğaza yakından kesici bir alet veya ölümcül bir darbe ile gard alınması hükmen galibiyet demekti. Hakem bağırdı, "Maçın galibi Ricky! Phoneix Squad'a 2 Puan!" Bruce soğuk tavırlarını korusa da yüzünde bir tebessüm vardı, diğerleri ise sevinçleri net bir şekilde belli ediyorlardı. Seyircilerin bir bölümü Ricky'nin ve takımının adını haykırıyordu. Nagako, Ricky'nin kendisini utandırdığını ve bu durumdan çok memnun olduğunu söyledi.

Evet ikinci kura da çekilmişti, bu kez Çekirde Takımından Chajk, Gövde Takımından Rush ve Phoneix Squad'dan Millane dövüşecek.

Dövüş başladığı gibi, Chajk ve Rush beklemeden Millane'ye saldırdı, kadın olduğu için zayıf olarak görülmüştü. Millane ilk sadırıyı bileğinden tutup çekere savuşturdu ve ikinci saldırıdan üstünden sıçrayarak kurtulmuştu, ikinci saldırıdan kurtulduğu sırada yere düşerken yere gizlice küçük bir maket bıraktı. Bir kaç tur daha ilerleyen saldırlardan sürekli kaçan Millane yorulmaya başlamıştı. Ancak dövüşü bırakmaya niyetli değildi ve Chajk tekrar saldırırken bu kez ona doğru küçük bir maket fırlattı, Chajk bunu fark etse de atlatmak için bir şey yapmaya gerek duymamıştı, bunu zavallıca çaresiz bir hamle olarak görmüştü. Ancak Millane'nin planı farklıydı tam yaklaştığı sırada mührü serbest bıraktı ve maket büyük bir metal parçasına dönüştü ve Chajk'ı saf dışı bıraktı.

Rush böbürlenip biraz da sinirle Chajk'ın geri zekalı olduğunu ancak, kendisini böyle basit bir tuzağa düşmeyeceğini söyledi. Mızrak kalınlığında direk büyüklüğüne olan tahta sopasıyla Millaneye saldırmaya niyetlendiğinde, üzerine gelen maketleri savuşturarak Millaneye bir darbe vurdu. Millane'nin yerden kalkamayacağını düşünse de Millane bunu başarmıştı. Ağzından akan kanı sildikten sonra, ne yaptıysa yapmaya devam etti ve yavaşça Chajk'i dövüşün başında bıraktığı maketin etrafına doğru çekmeye başladı. Chajk savuşturup vuruş yaptıkça kazanma hırsı bürümüştü onu ve duraksız saldırıyordu. Maketin olduğu yere doğru ilk adımını atıyordu ki, Millane'nin mührü serbest bırakmasıyla bir kapan açıldı ve Chajk'i sağ bacağından kaptı. Hızla Chajck'e koşup, direğinden bir parça kırıp suratına vurduktan sonra aynı parçayı boğazına dayadı. Hakem büyük bir coşku ile, "Kazanan Millane. Ve Phoneix Squad ilk elemeleri geride bırakıyor!"

Arkadaşlarının yanına geldiğinde, ilk tepkiyi Miwa verdi.
Miwa: Afferim kız!" Diye haykırdı.
Spike: "Biliyordum! Size güvenebileceğimi ve turnuvayı kazanacağımızı biliyordum!" Diye heyecanla Spike'da haykırsa da kardeşi onu uyardı.
Nagako: "O kadar heyecanlanma ağabey. Henüz ilk turdu bu kolay rakip gelmesine çok şaşırma. Turnuva ilerledikçe zorlaşacaktır dövüşler. Ayrıca şansımıza iki grubunda liderleri dövüşmedi ve baktığımızda tek dişe dokunur rakipte Chacjk'ti. Bende seviniyorum. Ama gevşeyemeyiz." Diye ciddi ve hakim bir şekilde konuştu.
Bruce: "Hakkı var. Daha çok çok erken." Dedi ve yerinden kalkıp, çıkışa doğru yöneldi.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

21. Bölüm Bruce'un Geçmişi [BBvideo 425,350]http://youtu.be/RajqbM963yE[/BBvideo] Takım ikinci eleme maçını oynayacak olmanın heyecanını üstlerinden atmıştı. Çünkü bu sefer elemelerde dövüşecek kişi sayısı 5 olacaktı ve 2 kişi dışında herkes dövüşecekti. Hangi ikilinin dışarıda kalacağı belli olmadığı için, dinlenmeye vakti olan yoktu. Nagako ve Kawazaki ormanın kenarında olan nehirin etrafında yapıyorlardı antrenmanlarını ancak bu sefer yan yana değillerdi. İkisinin arasında nehir vardı ve karşı taraflarda antrenman yapıyorlardı.
Nagako: "Seni geri zekalı seni! Dikkatli ol su sıçratıp durma üzerime." Diye çıkıştı Kawazaki'ye ancak Kawazaki oralı olmamıştı hatta bu sefer kasıtlı olarak su sıçrattı Kawazaki'nin üzerine.
Kawazaki: "Çeneni kapat da antrenmanına yoğunlaş şekilsiz budala. Kılıcın bile boyundan büyük, aptal." Diye tahrik edici bir cevap verdi.
Nagako: "Şuursuz salak o yamuk ağzını kapatmazsan, o boyumdan büyük kılıçla keserim bacaklarını." Dedi bir bir birlerine yakın antrenman yapmaya devam ediyorlardı ancak her seferinde de münakaşa ediyorlardı.

Bir tarafta da Miwa, Spike ve Millane şehrin dışındaki ormanda antrenmanlarını sürdürüyordu.
Miwa: "İyi bir maç çıkarttın, taktiğini uygulayabilmen harikaydı."
Millane: "Evet de, hızlanmam gerekiyor. Ciddi bir rakip kolay kolay yem olmaz onlara. Hawk'ı bile başta kurduğum kapanla vurabildim." Bu gerçekti, tekniği henüz çok yeniydi ve gelişmesi lazımdı.
Miwa: "Haklısın sanırım ama geliştireceğine eminim. Daha başındasın geliştirdiğinde en büyük kozun olacağına eminim." Spike kulak misafiriydi ve antrenmanlarını bölmelerini istemiyordu.
Spike: "Bunları konuşmak güzel ama antrenman sırasında değil." Dedi ses tonu, emir verir gibi veya sert değildi. İkisi de haklı diye düşündü ve çalışmalarına kaldıkları yerden devam ettiler.

Bruce ve Ricky ise yoğun çalışmalarını bitirmişlerdi, Ricky çimlere sırt üstü uzanmıştı Bruce ise ellerini arkaya yasalmış oturuyordu. Sessizliği Ricky bozdu, Bruce-kun diye seslendi. Bruce kafasını çevirip Ricky'e baktı ve evet anlamında ses çıkarttı.
Ricky: "Çalışmalarda yardımcı oluyorsun ve iyi birisin fakat, çok sessiz ve soğuk bir tavrın var. Ama sıra çocuklara gelince değişiveriyorsun. Sebebini söyler misin?" Dedi sakince. Göğsü yukarı kalkıp iniyordu her nefes alıp verişinde. İfadesini hiç bozmadı Bruce.
Bruce: "Anlatırım. Takım arkadaşıyız sonuçta. Ama sadece bir kez anlatırım, tekrar etmem iyi dinle." Dedi Ricky başını salladı ve tüm dikkatini Bruce'a verdi.
Bruce: "Ben lanetli birisiyim. Ben 2 yaşındayken annem benim yüzümden öldü. Evimizin 4. katında oynuyordum, koşuştururken balkonun üstünden düştüm. Annem arkamdan geliyordu ve ben düşünce arkamdan atlayıp beni kurtardı ama düştükten sonra boynu kırılmış ve öldü." Ricky bir şey söyleyecek gibi oldu ancak Bruce iyi dinle dedim deyince sustu.

Bruce: "O zamandan sonra anne tarafımdan akrabalarım ve kardeşlerim benden nefret eder oldu. Ne zaman onlarla konuşmaya kalksam ya kin kustular, yada hiç bir tepki vermeden beni görmezden geldiler. Bu durum geçici olur sanmıştım ama üzerinden ne kadar geçerse geçsin tepkileri değişmedi hatta bir süre sonra tamamen görmezden gelinmeye başladım. Babamsa işine çok önem veriyordu bana cevap veren tek kişi oluyordu ama bir süre sonra ondan da olumsuz tepkiler almaya başladım. Ondan çiçeğini çaldığımı ve hayatını mahvettiğimi söylemeye başladı. Hepsi bana nefretle bakıyordu. 12 yaşımda babamın şirketine girdim, tuvalet temizlemekten tut, getir götüre, mal taşımaya kadar her işi yaptım. Babam abilerimin geri zekalı olduklarını anlayınca beni veliahtı yapmaya başladı ve ofise aldı. Bu durum kardeşlerimin sinirini iyice bozdu ve tavırları çok daha kötü hale geldi. Üstelik çocukluğumda hiç bir arkadaşımda olmadı çünkü nereye elimi atsam bela geldi ya birisi yaralandı yada başlarına bir tehlike geldi. Lanetli velet diye herkes benden kaçtı. Bende bir yerden sonra çabalamayı da konuşmayı da bıraktım. Böylesi daha iyiydi çünkü." Diye kısaca anlattı hikayesini, Ricky buruk bir gülümsemeyle baktı Bruce'a ve teselli vermeye çalıştı. Bruce çokta önemli olmadığını, sadece içine kapanmasına sebep olduğunu söyledi. Bruce'un yaşadıkları yüzünden soğuk ve sessiz birisi olması normaldi.
------------------------------------------------------------------------ İkinci eleme turu maçları başladı. 3 günlük aranın ardından sıra Phoneix Squad'a gelmişti. Rakipleri tek bir takım olacaktı bu sefer ve Gölge takımı ile eşleştiler. Geçen senede turnuvaya katılan takım diskalifiye edilip turnuvadan elenmişlerdi.
Nagako: Dikkatli olun, geçen sene diskalifiye edilmelerinin sebebi liderlerinin rakip takımdan 2 kişiyi öldürmesi. Dövüştüğü kişiyi öldürmüş ve hızını alamayıp liderlerini de öldürmüş. Dedi ve Miwa ile Millane dışındakileri şaşırtmıştı bu durum. Onlar durumu önceden biliyorlardı fakat kesinlikle dikkatli olmaları konusuna katılıyorlardı.
Nagako: "En çokta sen ağabey! Liderlerin dövüşme ihtimali çok yüksek, geçen sene 2. Elemede rakip lideri öldürmekten son anda vazgeçmiş üçüncü turda ise daha 3. Maçta rakibini öldürmüş üstelik 2 de 2 yapmışlar. 2. Eleme turu liderlerin eşleşmesi neredeyse kesin olan bir tur. Dikkat et." Dedi ağabeyini uyardı fakat Spike pek oralı olmadı.
Spike: "Merak etmeyin! Beni veya bizden birisini öldüremez. Gerekirse o dürzüyü buradan tekerlekli sandalyeyle çıkartırım." Diye kendinden emin bir şekilde konuştu, Spike henüz dövüşmemişti takım adına. Daha önce yapacağı dövüşü bekçi yüzünden yapamamıştı. Şimdi ise dövüşmeyen 2 kişiden birisi olmamak için dua ediyordu ve bunu mırıldanıyordu.
Millane: "Endişelenme Spike. Liderler bu turda bir birleriyle olmasa da kesin olarak dövüşecek." Spike'ın yüzünü yeniden güldürmüştü.

İlk çıkacak isim Kawazaki idi rakibi Rutasaka oluyordu. Rutasaka kısa boylu hafif kalıplı kel bir adamdı, yaşı 22-23 civarındaydı. Kawazaki maç başladığı anda üstündeki paltoyu çıkarttı ve üstü çıplak altında diz kapağının hizasında bir şort ile dövüşecekti, kollarını boydan boya turuncu sargı bezleri kaplıyordu. Rakibini asla küçümsemeyecek bir ahlaka sahipti yaklaştığı anda rakibi de ona doğru hamlesini yaptı ve Kawazaki'den hızlıydı Kawazaki'nin dizlerine bir kaç sefer vurdu. Bir anlığına bu kadar hızlı hareket etmesi onu şaşırtmıştı. Rutasaka Kawazaki'ye bakarak "Rishu modunu duymuşsundur mutlaka, bu onun bir parçası." Dedi Kawazaki "Modu duydum ama bu şekilde kullanıldığını bilmiyordum daha moda girmedin bile." Diye cevapladı Rutasaka alaycı bir kahkaha attı. "Anladım, daha acemisin. Rishu modu parça parça bile kullanılabilir. Moda girdiğinde bir çok özelliğin yükselir ama bu ölçüsüz kullanmaktır. Hepsine tek tek yoğunlaşıp sadece bir tanesini de kullanabilirsin böylece gerekmedikçe diğer özelliklerini kullanmamış olursun. Sağlığa etki eden bir teknik bu sonuçta, neyse çok konuştuk." Diye bağırdıktan sonra tekrar saldırdı Kawazaki'ye. Kawazaki'nin rakibi Rishu modunda uzman olduğunu düşünüyordu. Rishu Modu ve diğer güçleri düşününce bu adam çokta güçlü sayılmazdı.

Kawazaki rakibinin güçlü olduğunu anlasa da bu kibirinin fazla olduğunu düşünüyordu çünkü saldırıları yaparken abarttığı kadar hızlı değildi. Ancak gene de Kawazaki'nin üstündeydi gücü. Tekrar saldırmayı hedeflediğinde bu kez Kawazaki birden ortadan kayboldu. Etrafına bakınan adam Kawazaki'yi göremedi. Kawazaki'nin "Rishu modunu biliyorum. Her seviyesi farklı güçler ve artışlar veriyor. Fakat kişinin gücüne dayalı bu güç artışı. 2 kişiden birisi olabilirsin hatta bunu açmış da olabilirsin, bir parçasını kullanarak uzun da kullanıyor olabilirsin fakat gerçek gücün pek yüksek değil, o yüzden seni yeneceğim!" Diye bağırdığını duydu.

Ve birden ortaya çıkıp adamla göz göze geldi, attığı sert bakış Rutasaka'yı korkuya boğmuştu. Adam ne ara geldiğini, nereye saklandığını anlayamamıştı. Kaburgasına aldığı yumruk ile kendine geldiğinde büyük bir acı hissetti ve hızla Kawazaki'den uzaklaştı. Ancak Kawazaki peşini bırakmaya niyetli değildi bu kez havaya zıplayıp yan dönerek bir tekme attı. "Sen beni salak sandın? Kullandığın Rishu falan değil, yakınından bile geçmiyorsun. Hatta hiç bir şey değil. Anlattıkların doğru olabilir, parça parça kullanılıyordur belki ama sen kullanamıyorsun sadece blöf yapıyorsun. Ama hakkını vereyim normal hızın fena değil." Adamın blöfünü yememişti Kawazaki her ne kadar güçsüz olsa da Rishu kullanan birisinin seviyesi bu kadar olamazdı.

Kawazaki yerdeki adama tekrar vurmaya kalktığında bu kez o tekme yedi. Demek çözdün, evet kullanamıyorum Rishu Modunu kullanmak basit bir şey değildir, ama anlattıklarım doğru bunu bugün göreceksin zaten. Kawazaki neyi kast ettiğini pek anlamamıştı ama dikkatini dağıtmaya niyetli değildi. Adam bu sırada bir hamle daha yaparak koca bir taşı Kawazaki'nin suratına fırlattı ve "Ama seni de takdir etmek lazım, Rishu bilmiyorsun ama gayet iyisin ve sende o potansiyel var Rishu uyandıra bilirsin. Bu yüzden bir tavsiye vereceğim sana, Rishu Modu kullananlar parça parça da kullansalar hareket ettiklerinde ışık bırakırlar aynı zamanda gözleri bu mod sırasında seviyeye göre renk değiştirir." Dedi Kawazaki söylediklerini umursamıyordu pek adama öyle bir kurulmuştu ki sadece dövüşü düşünüyordu, ancak diğer grup elemanları bunu kafalarına kazıdılar.

Kawazaki sinirden deliye dönmüş vaziyetteydi ki Nagako'dan gelen uyarı onu kendine getirdi. "Len, lanet bok torbası! Kaybedersen buraya gelme! Sinirine hakim ol ve baştaki gibi dövüş. Yoksa köpek tekmeler gibi tekmelerim seni." Diye bağırışı onu şevke getirmişti. "Sakin ol, sidik torbası şu lanet olası cüceye kaybedecek değilim." Diye mırıldandı. Ardından adama doğru koştu. "Mezar Taşı! Dedi ve adamın üstüne doğru zıplayıp, tam kafasının üstüne bir yumruk atarak yere çaktı. Ardından adamın yere gömülmesinin etkisiyle üstüne gelen bir taş parçasını adamın üstüne fırlattı. Mezar Taşı'nın böyle bir teknikti. Taşların arasından ayağa kalkmaya niyetlenen adam tam taşlardan kurtulduğunu düşündüğü anda şimşek gibi bir hızla gelen Kawazaki'nin yumruğunu yedi ve bayıldı. Kawazaki seyircilerin arasındaki kızlara bakıp göz kırparak galibiyet pozunu verdi. Hakem Kawazaki'yi galip ilan ettikten sonra, sıradakiler gelsin demesiyle ekranda Nagako'nun ve karşı takımdan Luice'in resimleri belirdi. 12 kişilik karşı takımın 3 kadın üyesinden birisiydi, Luice.

[BBvideo 425,350]http://youtu.be/IcseamG7ReY[/BBvideo]
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Cevapla

“Fan Fiction” sayfasına dön