Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.

Efsaneler Ligi; Sekai no Rishu

Anime&Manga ile ilgili yazdıgınız hikayeleri, yazıları burada paylaşabilirsiniz.
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

Arkadaşlar, yorum bırakırsanız hem kendimi geliştirmemde yardımcı olursunuz, hemde takip ettiğinizi öğrenmiş olurum, lütfen yorum bırakınız. Çünkü 11. Bölümü de az önce yazdım hala çok az yorum var.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Namarika2
Mesajlar: 403
Kayıt: 15 Ağu 2013 11:29
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fairy Tail / One Piece
Favori Anime: HSD Kenichi / One Piece / Naruto / Death Note / Attack on Titan / Yu-Gi-Oh
Konum: Doğunun incisi(Van)

Adrenalin haa. Demek adrenalin... Ellerine sağlık, güzel olmuş.Yeşil ışık, mavi ışık falan süper olmuş. Güzel. :onionhead082.gif: Buna ne isim koydun? Adrenalin modu mu? Bir de bunlar kılıç kılıca dövüşmüyorlar mıydı? Bir de bu Blane 2. seviyedeyken arkasını da mı görüyor byakukan gibi?
Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

Evet Adrenalin Modu. Sağol :D. İsim belki değişir. Indigo kılıç kılıca dövüşmüştü. Hayır arkasını görmüyor ama görüş kabiliyeti kat kat arttığı için cisimleri falan normalden daha net ve biraz daha yavaş görüyor kafasını arkaya çevirdiğinde de yaklaştığını görüyor vuruş mesafesi geldiğinde de yapıştırıyor.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

12. Bölüm Yağmur Kawazaki: "Peki, Blane ne gibi bir şey yaşadıktan sonra her şeyi bıraktı." Indigo bir yandan klubeyi yaparken bir yandan da anlatıyordu.
Indigo-San: "O gün, yaşadığımız o saldırıdan sonra, 5 arkadaşımız ölmüştü. Liderimiz olarak bir şey yapamamış olması onu kahretmişti. Kimseyi koruyamadığını düşündüğü için, savaşmayı bıraktı. Belki de her şeyden ümidini kesmişti, açıkçası bunları kaldıramadı. Kendine olan güvenini kaybetti ve grubu dağıttı. O zamandan beri onu neredeyse hiç görmedim, içine kapandı. Ama onu en çok kahreden, bana göre Blumelle'nin ölümüydü." Çekiçle çivilere vururken, gözünden akan yaşları silip işini yapmaya devam etti.
Ricky: "Çok üzüldüm, kaybınız için. Ama sizin gibi bir grubun yenilmesi herkesi şaşırtmıştır." Indigo kendini toparladıktan sonra gülümser.
Indigo-San: "Evet, ama rakibimiz de inanılmaz derecede güçlüydü. Liderleri, adrenalin modunun 3. seviyesini ve gizemli bir güç kullanıyordu. Aynı zamanda özel bir tür silah kullandığına yemin bile edebilirim, normal veya kılıç saldırılarından az etkileniyordu. Adrenalin Modu'nun yanında daha gizemini bilmediğimiz 2 gücü daha vardı. Yumruk attığı yeri yakmasının yanında, küçük bir kıvılcımı koca bir ateşe çevirebiliyordu. Etrafındaki en ufak ateşi bile kontrol edebildiği özel güç. O adam koyu turuncu bir pelerin takıyordu, sonradan öğrendiğime göre şimdiki en güçlü loncalardan birisinde, liderin sağ koluymuş. Tüm bu olayların üzerinden yaklaşık 10 sene geçti, 15 yıllık maceramız o gün bitti. Biz kendimizi yakın geçmişin en iyilerinden sayarken, gücü bizimkinden çok üstün kişilerin olduğunu fark ettik. Ama Blane o gün bile tam kapasitesine çıkamadan, arkadaşlarımızın öldüğünü görünce dövüşemedi sanki teslim olmuştu." Odaya bir anda sessizlik hakim olmuştu, etraftaki tek ses, çekiç ve kesilen tahtaların sesiydi.

...........
İyice yürüdükten sonra bir evin önünde duran Spike, bu ev olmalı diye düşündü. Blane'in yaşadığı yeri bulduğuna sevinse'de, uzun süre kapıyı çalmış ancak cevap gelmemişti, evde olmadığını düşünen Spike merdivenlere oturup beklemeye karar vermişti.
Ancak biraz sonra başlayan yağmur Spike'ı şaşırtmıştı, çünkü daha yarım saat önce, hava güneşliydi ve etrafta tek bir bulut bile yoktu. Sağanak yağmur onu şaşkına çevirmişti, tente sayesinde ıslanmaktan kurtuluyordu. Yağmur şiddetini arttırmaya devam etse de, beklemeye devam etti, zaten bu yağmurda geri dönmesi daha mantıksız olurdu.

...........
Nagako yağmur mu yağıyor acaba diye düşündü, bunu dile getirdikten biraz sonra kapıyı araladı ve içeriye onu ıslatmaya yetecek kadar su girdiği anda kapıyı geri kapattı. Bu durum içeride de herkesi şaşırtmıştı, böyle bir yağmur için gök yüzünün gözükmeyecek kadar bulutlu olması gerekirdi ve dışarıda bulut yoktu. Bunu sebebini merak etseler de, ne içlerinde nede kendileri düşünerek en ufak bir fikir bile elde edemediler. Bir süre sonra yağmurun şiddetinin düşmesiyle dışarı çıktılar, gökyüzünü komple bulut kaplıyordu.

...........
Yağmurun halen yağması üstündeki tenteye rağmen Spike'ı ıslatmıştı. Bir kaç dakika içinde evin önüne, uzun beyaz saçlı yaşlıca olsa da fizik bakımından hala formda olan birisi girdi. Spike'a kim olduğunu ve burada ne aradığını sordu.
Spike: "Ben Spike'ım, sende Blane olmalısın amca. Hikayeni, Indigo amcadan dinledim, çok havalı olduğunu düşündüğüm için de buraya geldim. Ama her şeyi bıraktığına üzüldüm."
Blane: "Indigo.. ağzında bakla ıslanmıyor. Neyse velet, ben geçmişimi bıraktım her şeyden uzun zaman önce vazgeçtim. Bana ne diyeceksen de ondan sonra git." Spike, Blane e karşı hayranlık beslemeye başlamıştı fakat, her şeyden vazgeçmesi onu kızdırıyordu.
Spike: "Nasıl her şeyden vazgeçersin? Sen onca şeyi yapmışsın, kasabanı tehlikeli bir adamdan kurtarmışsın. Arkadaşlarında eminim inandıkları şey uğruna ölmüşlerdir. Onlar senin, her şeyden vazgeçip gitmeni değil, devam etmeni isteyeceklerdir! Arkadaşlarına nasıl sırtını dönersin, en azından sağ olanlar için bunu yapmalıydın!" Spike'ın konuşmasını dikkate almasa da arkadaşlarıyla ilgili sözleri az da olsa ilgisini çekmişti Blane'in.
Blane: "Zırvalamayı kes, daha fazla arkadaşımın ölmesini izleyemezdim. Hem onlara sırtımı dönmüş falan da değilim. Ben sadece, bu dünyanın iflah olmayacağını anladım, bu dünyanın sonu gelecek! Savaşlar ve kanlar içinde. Senin içinde bunu kabullenip, boyun eğmek en iyisi. Şimdi olmasa da bir gün sende bunu göreceksin." Hemen içeri giren adamın arkasından düşünceli bir şekilde baka kalan Spike, dikkatini tekrar topladıktan sonra geri dönmeye karar verir, Blane'in düşüncelerinden dolayı da gerçekten rahatsız olup bu konuda öfkelenmişti.
Yürümeye başladıktan bir süre sonra yağmur şiddetini biraz da olsa azaltmıştı. Köyün merkezine doğru yaklaştığında, giderken yolunu kesenlerle birlikte bir kişi daha onu bekliyordu.
Karakter: "Dur bakalım! Arkadaşlarıma yaptıklarından sonra öylece geçmene izin veremem, onlardan özür dile!" İstifini bozmayan Spike, yürümeyi bıraktı ve adama doğru öfkeli bir şekilde baktı.
Spike: "Canım yeterince sıkkın, şansını zorlama onlarla birlikte seni de çöp şiş yaparım. Kimseden özür dilemeyeceğim, kaybolun!" Spike'ın tavırları adamı çılgına çevirmişti, iki elinde tuttuğu bıçakla Spike'a doğru saldırdı.

Aniden gelen saldırının ilkinden rahatlıkla kurtulan Spike, adamın elinden bıçakları düşürdükten sonra midesine doğru sert bir tekme geçirip, geri çekildi. Arkasından sarılıp, kollarını tutan adama takla attırarak kurtulduktan sonra az önce tekme attığı adam aniden karşısına çıkıp sağ elinde tuttuğu bıçağı karnına geçirdi. Bıçak derine saplanmadan fark edip adamın kolunu tutan Spike ile adam arasında kısa süren bir boğuşma olur, adama kafa atarak kurtulan Spike hala açık hedeftir.
........... Dışarıda bekleyen, Nagako'ların yanından geçen iki kişi aralarında, köyün merkez taraflarında sarı saçlı bir çocuğun bir kaç kişi tarafından kavgaya zorlandığını, içlerinden birisinin bıçakla kavga ettiğini duyduklarında, köyün merkezine doğru koştururlar.
........... Diğerleri de yaralanmasından yararlanarak Spike'a saldırıya geçti. Yaralı olmasından dolayı yavaş kalsa da saldırıları atlatıp, karşı saldırıya geçti, kılıcını kınından çekip sapıyla saldırıya geçtikten sonra en sona bıraktığı kendisini yaralayan adama kılıcı doğrultur.
Spike: "Benimle alıp veremediğiniz ne? Ne diye bana saldırdınız, sadece yoluma gidiyordum ben, şimdi söyle, seni gebertmemem için bir neden söyle!" Koyu turuncu pelerin giyen bir adam çıkıp, Spike'ı durdurur.
Pelerinli Adam: "Dur bakalım genç adam. Onlar benimle birlikte, yani istemesem de öldürmene izin veremem. Adımı bahşedeyim, Perigless." Spike'ı durduran uzun boylu, zayıf adam siyah gözlerini dikip Spike'a bakıyordu, bu sırada Nagako ve diğerleri gelir.
Perigless: "Neyse genç adam, bak arkadaşlarında geldi, aslında amacım köyü yağmalamaktı ama vazgeçtim, şimdi savaşmanın kimseye faydası olmaz. Değil mi? Indigo-Sensei." Sensei demesine kendi adamları dahil herkes şaşırmışken, Indigo şaşkın da olsa, sakin bir ifadeyle yanıt verir.
Indigo-San: "Perigless, he? Senin bu pisliklerle çalıştığına inanamıyorum. Ne oldu sana?" Adam gayet sakin bir şekilde dururken, olduğu yere oturur.
Perigless: "Aslında bana bir şey olmadı, Sensei. En başından beri buraya hizmet ediyordum ben, sadece bir kaç yıllığına da olsa çocukken senin eğitiminden geçmenin doğru olacağını düşündüm. Gerçi o zamanlar çok güçlü değildin ama senin asıl yeteneğin, yeteneği tespit etmekti. Bende bir kılıç ustası olmak istiyordum, bir süre yanında kalıp yetenekli olup olmadığımı test etmek istemiştim. İlk zamandan kabul edip beni eğitmeye başladığında yetenekli olduğumu anladım, seninle bir süre eğitim yaptıktan sonra, Yamiteru Loncasına katılmak istediğimi bildirdim. Sayende gelişen yeteneklerim bir çocuğa göre çok iyi olduğu için, kabul ettiler orada da eğitim gördükten sonra Lonca'nın üst sıralarına çıktım, şimdiyse 35 yaşında bu loncada baş komutanlardan biriyim, sırtımdaki pelerin bunun ispatıdır. Şimdiki loncamda sıkı eğitimler geçirsem de, söylemeliyim ki Sensei, sen yetenek tespiti konusunda en iyisisin. Neyse... Pek minnettar olmayı sevmesem de, sana karşı minnettarım. Kusura bakma son zamandan sonra köy değişmiş ve o zamanlar 4 yaşındaydım köyü tanıyamamışım." Dedikten sonra arkasındakilere işaret yaparak geri çekilmelerini söyler.

Biraz sonra yağmur kesilir, sessizliği Milliane bozar.
Milliane: "Bu loncadan birisini nasıl tanıyorsun, Indigo-San ve sana Sensei dedi."
Indigo-San: "Anlattıkları doğru, köy saldırıya uğradıktan 1 sene sonra çıkagelmişti, kimsesizdi. 4 yaşında olmasına rağmen kılıç kullanabiliyordu ve müthiş derecede yetenekliydi ve bende onu 1 yıl boyunca durmadan eğittim, sonra biz yola çıktıktan sonra bir daha görmedim. Böyle olacağını aklımın ucundan bile geçirmezdim."
En son Portgas D Ace tarafından 31 Tem 2015 02:06 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

13. Bölüm Sürpriz Aradan geçen 15 günün sonunda, Spike ve grubunun istediği, baraka ev ve ahır neredeyse hazırdı. Spike ise, aldığı bıçak yarasının açılmasından dolayı mikrop kapmış ve kanamasının artmasıyla baygın düşmüş ve bir kaç gün hastanede yatmıştır. Grubun diğer üyeleri ise bu sürede biraz kasabayı gezip geri kalan sürede durmadan antrenman yapmıştır. Spike hastaneden çıktıktan sonra kalan süresinde, antrenman yapmadığı ve yemek yemediği her fırsatta Millane'nin yanına gidip takımına katılması için ısrar etmiştir.
Millane: "Katılmayacağım! Kaç kere söylemem gerekiyor? Peşimi bırak artık, burada kalacağım dışarı çıkıp senin istediğin gibi macera yaşayıp o lige katılmakla ilgilenmiyorum!" Millane bu sözleri çoğu sefer kullansa da, Spike içinde olan katılma duygusunu hissettiğinden, peşini bırakmaya niyetli değildir.
Spike: "Peki öyleyse, madem ilgilenmiyorsun. Siparişlerimiz bittikten sonra yola çıkarız. Ben ödemeyi yapmaya gidiyorum." Der ve Indigo'nun yanına doğru yürümeye başlar.
Kawazaki: "Kılıcını tahminimden de iyi kullanıyorsun. İlk antrenmanımıza göre hiç fena değilsin. O kılıçla hızıma ayak uydurman çok güzel." Antrenman olmasına rağmen, ciddi ve sert bir mücadele yaşayan ikilinin, hallerine bakılırsa uzun süredir antrenman yapıyordu.
Nagako: "Kılıcımın gücüne karşı koyuşun, onu savuşturmanda epey iyi. Kendini bu kadar geliştirmiş olman harika." Bir süredir birlikte olmalarına ve sürekli çalışıyor olmalarına rağmen, ilk kez burada birlikte çalışmaya başlamışlardı. Görünüşe göre bu uzun süre devam da edecekti. Dinlenmeye çekilen ikiliden, Nagako su içmek için bayırın hemen yukarısında bulunan dereye doğru gitti, Kawazaki ise, kendi başına çalışan Ricky'ye bakarak, yakın dövüşler için onu çalıştırabileceğini söyledi. Ricky, teşekkür edip şuan nişancılık çalışmasının daha uygun olduğunu hafta boyunca Kawazaki ile yaptığı antrenmanın ona bir süre yeteceğini söyledi. Ricky'nin çalışma şekli, sürekli farklı hedefler belirleyip onlara ok fırlatmaktı, bunu canlı hedeflere karşı kullanıyordu. Çıkan rüzgarlar ve hedefin hareketliliği ıskalara neden olsa da, durmadan çalışmaya devam ediyordu. Bir süre sonra rüzgarı kullanarak bu akımı lehine kullanmaya başlayan Ricky daha iyi sonuçlar almaya başlamıştı.

Su içmekte olan Nagako birisini yaklaştığını fark edip, elini yanına bıraktığı kılıcına atar. Yaklaşmakta olan adam Nagayo'ya sakince seslenir.
Bruce: "Gelişimdeki amacım seni öldürmek veya zarar vermek olsaydı, çoktan ölmüştün. Kafanı yıkamak için suya soktuğun anda gizlice gelip öldürebilirdim. Amacım sohbet etmek." Dedikten sonra, Nagako'nun yanına oturur. Nagako kılıcını bırakır.
Nagako: "Peki, ne konuşmak istiyorsun?" Sakinliğini bozmayan adam, Nagako'nun kılıcının yanına her iki pantalonun yanından çıkarttığı demir sopaları bırakır.
Bruce: "Bu amacımın kavga olmadığını ispatlar sanırım. Az önce seni ve arkadaşını izledim. Aslında bir kaç gündür izliyorum. Burası antrenman yapmak için geldiğiniz kasaba ile benim yaşadığım kasabanın ortasında kalıyor... Sizi ilk kez, şirket binasının tepesindeyken gördüm, daha sonra antrenmanlar yaptığınızı izledim ve daha da yaklaşmaya karar verdim. Antrenmanlardaki dövüşleriniz çok etkleyici."
Nagako: "Şirket binası mı? Ve neden bizi izliyorsun? Sapık falan mısın? Ama iltifatın için sağol." Kaşlarını hafif bir şekilde çatan adam.
Bruce: "Ne kadar çok soru soruyorsun. Şirket babamın, başa geçmemi istiyor. Kasabaya geçen gün gelip, sizi içeride de izledim. 4 kişilik bir gurupsunuz sanırım, lideriniz de öz ağabeyin. Bu arada ismim Bruce."
Nagako: "Sorulardan hoşlanmıyorsun ha? Bruce. Benim ismimde Nagako, bizi izlemenden hiç hoşlanmadım. Madem bir şirketin var neden böyle demir sopalar taşıyp dövüşçüleri izliyorsun?"
Bruce: "Gerek yok, hepinizin ismini biliyorum. Spike, Kawazaki, Ricky ve sen Nagako. Ayrıca, onlar demir değil çelik. Sorunun yanıtı ise basit, şirketten nefret ediyorum, dövüşmeyi seviyorum. Bu yüzden kasabamda bir çok kez dövüşlere katıldım ama babam bunları duydu, bu durumdan hoşlanmadığı içinde her seferinde, azarladı ama ben vazgeçmedim. Çünkü dövüşmeyi gerçekten seviyorum. Bu yüzden grubunuza katılmak istiyorum." Nagako ayağa kalkar.
Nagako: "Sevindim. Ama bu benim kara verebileceğim bir şey değil. Grup lideri Spike, ona sor." Arkasından Bruce da kalkar ve birlikte yürümeye başlarlar.
Bruce: "Spike? Grup lideri ağabeyin sanıyordum."
Nagako: "Spike ağabeyim. Ama grup lideri, herkes gibi arkadaşım ve ailemin bir parçası. Ağabey-kardeş olsak da bunu grup içerisine yansıtırsak, ailemizin diğer üyelerine haksızlık olur. Bunu ağabeyim söyledi." Bruce, sakince dinlemeye devam ettikten sonra ufak bir tebessüm atar.
Bruce: "İnce düşünen birisiymiş."
Nagako: "Evet, bu yüzden kendin gibi davran. Yalandan da, sahtekarlıktan da nefret eder. Her ne kadar sevdiği herkesi gruba katmak istese de, kanı ısınmaz ise seni gruba almaz, söyleyeyim."
........... Kawazaki: "Ne!? Ne demek gruba katılmak istiyor onu Spike'a götürmeliyiz? Daha tanımıyoruz bile."
Nagako: "Yapacak bir şey yok, zaten biz götürmezsek kendi gidecek ve onu gene de gruba almak gündeme gelecektir. Ben sadece işleri hızlandırıyorum." Toparlandıktan sonra hep birlikte kasabaya, Spike'ın yanına doğru yola koyulurlar.

Spike: "Grubumuza mı katılacaksın? Harika!... Ama bir dakika, önce amacını öğrenmem gerekiyor."
Bruce: "Büyük bir amacım yok, sadece dövüşmeyi seviyorum ve bu konuda yetenekliyim. Dövüşürken hiç bir zaman hissetmediğim kadar iyi hissediyorum. Bu uğurda maceralara atılmak en büyük hayalim. Kolay kolay, heyecanlanan birisi değilim hatta sadece bu konuda heyecanlanıyorum, maceralara çıkıp insanlar görmek, yeni güçler görmek istiyorum ve hiç bir çocuğun üzülmemesini istiyorum. Ne şekilde olursa olsun, çocukların elinden mutlulukları alınmamalı, benim amacım çocukların yüzünden bu mutluluğun silinmemesi ve mutlu kalmalarını sağlamak için elimden geleni yapıp, güçlenmek." Spike bir kaç adım atarak Bruce'un yanına gelir ve elini uzatır.
Spike: "Çok temiz bir amacın var. Dövüşme azminin ve yeteneğinin üstüne, böyle bir amacının da olması harika bir şey. Sen grup için aranan birisin, çelik sopalarla dövüşen dövüş ustası... Harika." Derken içinden çocukları bu kadar sevmesinin nedeni olarak, geçmişinde yaşadığı bir şeyle ilgili olabileceği gelse de bunu dillendirmez.
Bruce: "Gücümü test etmeden, kabul mu ediyorsun beni. Ya güçsüzsem, ya yalancıysam? Nasıl bu kadar kolay güvenirsin bana?" Derken sakinliğini hala koruyordu, bir an için bile sakinliğini bozmaması karakterinden gelen bir şeydi.
Spike: "Gücünü görmeme gerek yok, bu azim ve böyle bir amacın olduğu sürece güçsüzsen de güçlenirsin başkalarını koruma iç güdüsü senin güçlenmene her zaman yardımcı olacak. Ayrıca yalan söylemiyorsun, söyleseydin hissederdim. Neyse Bruce da grubumuza katıldığına göre benim son bir işim kaldı." Deyip kapıdan çıktıktan sonra, şaşkınlığını gizleyemeyen Bruce Spike'a karşı saygı duymaya başlamıştı.
Bruce: "Gruba güçlenmek için katılacaktım, sonra belki sizden ayrılıp gerçekten güçlü birilerine katılacaktım, planım böyleydi. Ama Spike saygıyı hak eden bir lider, başka bir grup'ta böylesi bir lider olacağını sanmam, buradan ayrılmayacağım."

Parayı vermek için giden Spike'ı güzel bir sürpriz beklemektedir. Spike siparişlerin artık tamamlandığını görür.
Spike: "Ne? Siparişlerimiz bitti mi? Ama yanılmıyorsam 15-16 gündür buradayız ve 4-5 günümüz vardı." Indigo gülümseyerek yanıt verir.
Indigo-san: "Öyleydi, ama son bir kaç gündür Millane normalde olduğundan daha sıkı çalıştı ve erkenden tamamladık, hatta bir kaç sefer sabahladığını bile gördüm." Habere sevinen Spike aklına ilk olarak, Millane'nin bunu gitmeleri için yaptığını getirir. Parayı verdikten ve siparişlerin maketini alan Spike teşekkür edip, Indigo ile vedalaştıktan sonra dışarı yönelir.
Indigo-san: "Spike! Millane buradan gidin diye hızlanmadı, bana sorarsan o bu konuda çok heyecanlandı, bir an önce onuda alıp buradan gidin." Spike amacının bu olduğunu söylediği sırada içeriye Millane girer.
Millane: "Usta! Beni göndermeye çalışma. Çalışıyor olsan bile bunu bir an önce yapmak istemen acımasızca!" Indigo-san kahkaha atarak cevap verir.
Indigo-san: "Senden kurtulmaya çalıştığım yok. Acele edin derken, Efsaneler Ligi 40 gün sonra başlayacak ondan söz ediyorum." Spike şaşkınlıktan deliye döner.
Spike: "Ne!!!! 40 gün mü? Ama daha 3 ay olması gerekiyor buraya gelmeden önce 4 ay falan vardı. Nasıl 40 gün kalır."
Indigo-san: "40 gün eminim, her yıl aynı zamanda başlar, Laspant kasabasında yapılır. Hatta bir hafta öncesinden festival bile yapılır."
Spike: "O zaman bir an önce, harekete geçmeliyiz. Daha 5 kişiyiz en az 7-8 kişi olmalıyız."
Millane: "5 mi? Beni hesaba katma diye kaç kez söyleyeceğim."
Spike: "Seni hesaba kattığım yok, Bruce'dan söz ediyorum. Daha mühür ustamız bile yok." Der ve hızla odadan çıkıp arkadaşlarıyla birlikte yola koyulmak için acele eder.
Indigo-san: "Millane! Eğer gerçekten onlara katılmak istiyorsan, acele etsen iyi olur. Onlara katılmak istediğini biliyorum, ama daha fazla inat etme yoksa pişman olursun."

...........[/b]
Ricky, Bruce'a dönüp gerçekten babana veda etmek istemediğinden emin misin diye sorunca, Bruce bun gerekli olmadığını bunu yaparsa dönme garantisi olmadığı için sessizce gitmesinin en iyi olduğunu söyler.
Kawazaki: "Hey, Spike! Niye burada bekliyoruz, madem kısa süremiz kalmış gidelim artık."
Spike: "Biraz daha sabredin, beklediğim kişi birazdan burada olacak." Bu sırada bir kaç ayak sesinin hızla onlara doğru geldiğini duyarlar. Sesler arttıktan biraz sonra, bu seslerin Millane'nin sürdüğü ve yanında koşmakta olan diğer 5 attan geldiğini görürler.
Millane: "Atlarınızı unuttunuz beyler! Buraya gelişinizdeki diğer amacınızı da buydu unutmayın." Şaşkın üyelerden Spike gülmeye başlayarak konuşur.
Spike: "Demek gelmeye karar verdin ha? Indigo-san mı ikna etti yoksa?" Diye manalı bir soru sorar.
Millane: "Evet, bana pişmalık yaşamamam gerektiğini hatırlattı. Bende amacımın peşinden geldim. Ve sizin gibi aklı 5 karış havada ahmaklara benim gibi bir kız lazımdı." Herkes kendileri için gelen atlara biner, Millane Spike'a ise, her yeri bembeyaz atı verir. Siyah atı, Kawazaki, Kahverengi atı Nagako. Gri olanı ise Ricky alır. Bruce ise kahverengi benekli siyah atı alır. Gri benekli beyaz atından inmeyen Millane ile birlikte tüm üyeler atlarına binip, hızla kasabadan ayrılıp. Ligin yapılacağı kasabaya doğru yola koyulurlar.
Nagako: "Aslına bakarsan, atları unutmamıştık. Sadece ahırı açacak bir mühür ustamız olmadığı için erteledik. Genede atlar için teşekkür ederim." Spike, çantasından çıkarttığı iki pelerini, Millane ve Bruce'a verir.
Spike: "Paltolarınızı da vereceğim ama havalar çok sıcak bizim gibi pelerinle gezmeniz daha iyi olacaktır."
Bruce: "Sakıncası yoksa ben, uzun kollu paltolardan istiyorum."
Spike: "Uzun kollu? Bizim paltolarımız kolsuzdur, ama madem istiyorsun diğer kasabada senin paltona kol diktirmek zarar getirmez."
En son Portgas D Ace tarafından 31 Tem 2015 02:08 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Namarika2
Mesajlar: 403
Kayıt: 15 Ağu 2013 11:29
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fairy Tail / One Piece
Favori Anime: HSD Kenichi / One Piece / Naruto / Death Note / Attack on Titan / Yu-Gi-Oh
Konum: Doğunun incisi(Van)

Nerde kaldı yeni bölüm azizim? Tam da lig heyecanı başlıyorken...
Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

Mülakatlar hayırılısıyla bitsin de heyecanı atayım üstümden, ama nasipse pazara çıkar :D
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

14. Bölüm Son Şehre Giriş

Atlarıyla bir kaç gündür yolda olan ekibin, lige giriş için olan süreleri 37 gün.
Nagako: "3 gündür yoldayız, ligin başlamasına bir ay bir hafta kaldı. Artık acele etmeliyiz, ligin yapılacağı şehre varmalıyız bir an önce." Atını en önden süren Spike, atını dizgininden tutarak durdurur.
Spike: "Lightnear şehrini geçtikten sonra, Carnfab Conference şehrine varacağız. En fazla 2 haftamızı alır, karnaval lige 2 hafta kala başlıyor karnavala bile yetişiriz, endişeniz olmasın. Millane sıradaki şehre ne kadar vaktimiz kaldı." Hızlanıp Spike'ın yanına doğru gelen Millane tepeden süzülen ışık hüzmelerini işaret etti.
Millane: "Işıkların menziline girdiğimize göre, bu kadar mesafe için dinlenmeyeceğimize de göre 17 dakika." Kawazaki Spike'a seslenir.
Kawazaki: "Basit bir bıçak yarası seni nasıl hastanelik etti, anlamadım doğrusu." Spike kapanan yarasına elini götürür ve sıvazlar, gülümseyerek Kawazaki'ye bakar.
Spike: "Doktorun dediğine göre, bıçak zehirliymiş. Anlamadığım bir sürü kelime etti."
Ricky: "Hangi zehir olduğunu söyledi mi peki?" Dedi.
Spike: "Baldıran Otuydu galiba."
Ricky: "Ucuz atlatmışsın. Baldıran Otu gerçekten tehlikeli bir zehir maddesine dönüşebilir, ölebilirdin." Başından beri sessiz duran Bruce merakına yenik düşerek sessizliğini bozdu.
Bruce: "Doktor musun? Ölümcül zehirleri nereden biliyorsun ki?" Diye sakince sordu.
Ricky: "Yaşadığım yer dağlıktı. Bir sürü bitki çeşidi yetişirdi, neredeyse her tepede 4-5 farklı bitki çeşidi olurdu. Bildiği kadarıyla, 186 çeşit bitki çeşidi vardı kasabamızda. Baldıran Otu'da genellikle şehre saldıran vahşi hayvanlara veya saldırılara karşı kullanılırdı. Kökünü alıp ezdikten sonra kılıçlara veya oklara batırılırdı, bir sıyrık bile ölümcül olabiliyor. Zehir kaslara etki eder, istem dışı şiddetli hareket eden kaslar bir yerden sonra insanı ölüme götürür. Bu zehirden aldığı miktara göre değişir. Bende okçu olmak istediğim için bunların hepsine aşina oldum, köyümüzdeki bitkilerin 50'ye yakını zehir türleri bu zehir türleriyle oklarımı boyayacağım ve attığım her ok ölümcül olacak." Kısa süren sessizliğin ardından kasabanın girişi gözükmüştü, girişi gördükleri anda atlarını hızlandırıp girişe vardılar.


Kawazaki: "Gene doğru tahmin, bravo Millane. Tam 17 dakika." Millane mütevazi davranarak, bunun onun işi olduğunu ve basit bir şey olduğunu söyler. Hep birlikte kasabaya girmeye çalışan ekibi, kasabanın girişinde duran bekçi durdurur. Bekçi, 170 cm boylarında, normal kilolu gösterişsiz yaşlıcana bir adamdır.
Bekçi: "Kasabaya giriş yasak!" Spike aceleyle atından iner.
Spike: "Nasıl yasak? Carnfab şehrine giden tek yol bu kasaba. Eğer bu kasabaya giremezsek lige de katılamayız." Adam istifini hiç bozmaz, ellerini cebine götürür ve kulübenin dışında duran koltuğuna oturur.
Bekçi: "Birazda o yüzden, giremezsiniz. Aslında böyle bir uygulama yok, ama sizin şansınıza bana denk geldiniz. İnsaflı bir insan olduğum için, buradan herkesin geçmesine izin vermem." Nagako, öfkeli bir şekilde nedenmiş o diye atılır. Bekçi, bir ihtimal ligde ölme veya sakat kalma riskiniz var, her ne kadar maçlar ölümüne yapılmasa da böyle çok kişinin öldüğüne şahit oldum, güçsüzleri buraya alarak ölmelerine göz yumamam diye karşılık verdi.
Kawazaki : "Biz güçsüz değiliz, ayrıca bizim gücümüze neden sen karar veriyorsun ki? Normal bir adamsın işte." Bir kaç saniye sonra, serseri görünümlü, tamamı uzun boylu bir grup ekibin ve bekçinin yanına geldi, içlerinden en irisi bekçiye yöneldi ve kapıları açmasını söyledi. Bekçi kafasını kaldırıp bir süre adamları izledi ve sade bir ifadeyle olmaz dedi. Sinirlenen adamlardan bir tanesi bekçiyi kapıları açmaması halinde onu öldüreceklerini söyledi. Tavrı değişmeyen bekçiye, en irileri olan adam yumruk savurdu. Toz bulutu ortadan kalkınca kırılmış olan koltuğun üzerinde kimsenin olmadığı görülür. İri adam her tarafı tararken kulübenin tepesinden bekçi seslenir. "Yo! Buradayım şişko!" Dedikten sonra arkası dönük olan adama çok hızlı bir yumruk sallar. Yumruğun etkisiyle takla atan adam kendine gelemez.

Diğer grup üyeleri de bekçiye saldırmaya kalkınca, bekçi kaşlarını çatıp ıslık öttürür. Islığı duyduktan sonra, normalden daha iri ve büyük iki kedi gelir.
Spike: "Aaaaa! Köpek gibiler! Harika! Bir ıslığıyla yaptı." Bekçi kırılan koltuğu tekme atarak ortadan kaldırdıktan sonra içeriden aldığı sandalyeye oturarak, kedilerin adamları hırpalamasını izler. Adamlara ölümcül yara vermeden duran kediler geri dönerler.
Bekçi: "Arkadaşınızı da alın evinize dönün. Burası sizin için güvenli değil." Der ve az önce gelen tüm herkes kaçar. Şaşıran bekçi, Spike'a niye gitmediklerini sorar.
Spike: "Çünkü amaçlarımız var! Daha kapıdan geri dönersek, yada senin gitmeni bekleyip diğer bekçinin devriyesinde girersek ne lige katılmamızın nede birlikte olmamızın anlamı kalmaz. Daha karşılaştığımız ilk zorlukta, korkudan geri adım atacak olsaydık, birbirimizle bir gün bile geçirmezdik."
Bekçi: "İyi, o halde çıkın karşıma beni geçerseniz, kapıdan da geçersiniz. Hepiniz gelin." Ekibin geri kalan üyeleri atlarından inip dövüş hazırlığı yaparlar, ancak Spike sadece iki kişi olacaklarını söyler. Şaşkınlığa yol açan bu kararının arkasında neler düşündüğünü hemen açıklar.
Spike: "Nagako! Kawazaki! Siz ikiniz dövüşeceksiniz, size güveniyorum. Ben kedicikleri hallederim!"
Bekçi: "Madem böyle bir karar veriyorsun, peki. Bende kedilerimi dövüştürmeyeceğim. Ne yapacaksın grup lideri? Kararını mı değiştireceksin, yoksa geri mi çekileceksin."
Spike: "Geri çekildiğim yok, ama iki kişi dedim iki kişi dövüşecek. Dövüşmeyi çokta istesem, arkadaşlarımda çok istiyor heveslerini kırmak istemiyorum." Der.
Bekçi: "Ala, demek hepiniz de dövüşme isteği var. Neden bu ikisini takım yaptığını bilmiyorum, yada neden onları kedilerime kendini benim karşıma geçirmediğini ama umarım bir bildiğin olduğu için yapmışsındır, eğer böyle değilse uyarayım, kendini kurtarmak için arkadaşlarını riske atanlara merhamet göstermem." Spike'ın eylemi korkudan veya tereddütten değildi. Kawazaki ve Nagako'nun ikili dövüşte iyi olduklarını biliyordu ve kedileri bekçiden daha büyük tehdit olarak görmüştü, çünkü kediler rakiplerine saldırırken merhamet göstermiyordu, rakiplerini öldürmeme sebepleri bekçinin onları uyarmasıydı. Eğer bekçi dövüşürken bunu atlasaydı, ufak bir ihtimalde olsa arkadaşlarına zarar gelmesinden korkmuştu, onlara her ne kadar güvense de.

Nagako kılıcını sırtından çekerek dövüş pozisyonunu alır. Kawazaki, ellerini şıngırdatıp doğrudan saldırıya geçer. Birlik olmak yerine tekli saldıracaklarını düşünen bekçi, birlik olmadan beni yenemezsiniz, teke tekte şansınız yok der. Ancak Kawazakinin yumruğunu havada savuşturduğu anda, bir anda altında Nagako belirir kılıcıyla tam hamle yapmak üzereyken, Kawazaki'nin kollarını tekmeleyerek geri kaçar.
Bekçi: "Demek takım saldırısıydı, güzel strateji hızlısınız da. Ama beni alt etmeye yetmez, adımı size bağışlamaya karar verdim, adım Konka." İkili bir ağızdan memnun olduk deyip tekrar saldırıya geçer. Kawazaki ve Nagako sürekli yerlerini değiştirerek Konka'ya doğru saldırıya geçerler. Tam yaklaştık derken Konka ortadan bir anda kaybolur." Konka tam ortaya çıkıp saldıracağı sırada saldırıyı fark eden Millane "Arkanızda!" Diye bağırır...

Spike "Gene arkanıza geçecek diye bağırır." Ancak tekrar dönmeye fırsat bulamadan ikisine de dönen tekmeyle saldırır. Konka'nın hızı karşısında etkisiz kalan ikili onu hızla alt edemeyeceklerini fark ederler. Başka bir yol bulmaları gerektiğini fark etseler de henüz o yolu nasıl uygulayacaklarını bilemezler. Konka "Bu kadar, düşünmek yeter. Sizde de iş yok!" Diye bağırır. Kawazaki ve Nagako bir birlerinden ayrılıp sürekli olarak koşmaya devam ederler. Konka Kawazaki'ye saldırdığında Nagako dinlenmiş ve tekrar harekete geçmiş oluyordu. Nagako'ya saldırdığında da Kawazaki. Bir süre böyle devam eden mücadeleden sonra tekrar bir araya gelip, Konka'ya doğru saldırıya geçerler...

Bu kez ikisini savuşturmakta zorlanan Konka, biraz zorlansa da ikisini de denk getirdiği ikinci tekmede savuşturur. Konka "Demek planınız buydu he. Yaşlı bir adamı yorup, yavaşlatarak düşmesini sağlayacaksınız he? Ama planınızı fark ettiğime göre ikinizin işini de bitireceğim!" Der ve son bir saldırı için bütün gücünü toplayarak, ikilinin üzerine doğru hareketlenir ancak bir anda kılıcıyla toprağı havalandırarak toz bulutu çıkaran Nagako dikkatini dağıtır. Aniden havadan çıkan Nagako'yu son anda fark eden Konka "Bu da iyi, ama bu da yeterli değil!" Der...

Konka Nagakoya yumruk atacağı sırada Kawazaki'nin yokluğunu fark etse de geçtir. Arkasından sıçrayan Kawazaki, iki ayağını kullanıp Konka'nın ellerini bağlar. Nagako hızlı bir şekilde, kılıcını tuttuğu elinde toplaya bildiği gücünü toplayarak, Konkanın suratına vurur. Kawazaki ise ayaklarını çözmez ve geri kalan tüm gücüyle Konka'yı yere çalar.

Zorlansa'da ayağa kalkabilen Konka, ikiliye bakarak kaşlarını çatar. Son güçlerini de harcadıkları için, son umutları olan saldırıdan kurtulan Konka tarafından alt edileceklerini anlasalar da pes etmeyeceklerdir. Saldırı yapacağı düşünülen, Konka bir anda koltuğundaki yerine oturarak "Geçiş hakkı kazandınız." Der.
Kawazaki: "İyi de, seni yenmedik ki. Ne diye izin veriyorsun."
Konka: "Sizin için henüz erken, beni normal şartlarda yenmeniz mümkün değil. Hepiniz saldırsanız bile sonuç değişmez. Ama tam gücümle dövüşmesem bile, her dövüşümü ciddiye alırım bana ciddi bir dövüşte ciddi bir hasar vediğinize göre, geçmeyi hak etmişsinizdir... Zaten benim vardiyamda geçen kimse galibiyetle geçmez, azim ve kararlılıkla geçer. Yakındaki Işık anlamına gelen, Lightnear kasabasına hoş geldiniz." Geçtiklerine sevinen grup, kapıdan içeriye geçecekken Spike Konka'ya bir soru sorar.
Spike: "Bizim için söylendiklerin için sağ ol da. Bu kasabanın adı neden Yakındaki Işık?" Millane soruya atılır.
Millane: "Açıklayayım, bu kasabaya daha önce de sık sık geldiğimden biliyorum. Bu kasabanın mühür ustaları sayesinde, kurulan bir üste yayın yapılır. Dünya üzerinden haberler, önemli gelişmeler ve bazı dövüş ve savaşlar yayınlanır. Tüm kasabada olan yayınlar sırasında kasaba geceleyin bile parıldar, evinizde yanan lambalardan çok daha kuvvetli bir ışıktır bu yüzden şehrin adı bu. Doğru mu bayım?"
Konka: "Küçük hanım, amma da şey biliyormuş. Evet doğru aynı zamanda burası, önemli haberleri yayınladığı için bir çok şehir ve kasabadan gelen iş adamlarını ağırlar. Ve bazı kasabalara gitmek için en kestirme (aynı zamanda tek kara yolu.) yol olduğu için bir çok ticari anlaşma ve işin merkezidir. Bu sayede kasabamız bir çok kasabadan daha fazla imkana sahiptir, gençler için eşsiz bir eğlence mekanıdır, göreceksiniz. Her zaman haber veya öneli şeyler olmadığından yayınlar her zaman olmuyor ama gençler için üretilmiş oyun kutularıyla gençler oyun da oynayabiliyorlar." Millane'nin de bilmediği bir gelişmedir bu o bu kasabaya babasının sağlığında gelse de uzu süredir gelmediği için bu gelişmeden habersizdir. Grubun hepsi heyecanlı bir şekilde, bu kasabayı gezmek isterler.
Spike: "Amca! Burası önemli müsabakaları yayınladığına göre, Efsaneler Ligi'de burada yayınlanacak değil mi?" Diye sorar. Konka evet anlamında başını iki kez sallar.
Spike: "O zaman bizi iyi izle, bu senenin kazananları bizler olacağız! Yeni arkadaşlarımızla birlikte." Tekrar atlarına binen ekip kasabaya girişlerini yapar. Konka ise arkalarından gülümseyip "Buna hiç şüphem yok." Diye iç geçirir.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Kullanıcı avatarı
Namarika2
Mesajlar: 403
Kayıt: 15 Ağu 2013 11:29
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fairy Tail / One Piece
Favori Anime: HSD Kenichi / One Piece / Naruto / Death Note / Attack on Titan / Yu-Gi-Oh
Konum: Doğunun incisi(Van)

Sonunda geldi. Güzeldi. Sanırım ilk defa hayvan çağırma tekniği gördük, yoksa? Yoksa orada bekliyor muydu o kediler?
Resim
Kullanıcı avatarı
Portgas D Ace
Mesajlar: 1559
Kayıt: 11 Ağu 2014 04:28
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Naruto, One Piece, Slam Dunk, One Punch Man, Boku no Hero Academia, FSJ
Favori Anime: Naruto, Pokémon, One Piece, Tsubasa, Hunter x Hunter, One Punch Man, Katekyo Hitman Reborn, Boku no Hero Academia
Konum: İzmir

Başında beklemiyorlardı hiç bir yerde, sonra açıklanacak zaten neden hemen gitmedikleri. Evet ilk defa kullanıldı.
Resim

Aranızdaki farklar çatışmaya değil, çok kültürlülüğe vesile olsun.
Resim

Resim
Cevapla

“Fan Fiction” sayfasına dön