Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.

MangaTurk Kültür Köşesi

Bu forum ciddi olan ve Anime/Manga haricinde her türlü tartışma konusu içindir Anime ve Mangadan uzak durun...kendinizi derin ve anlamlı sohbette bulun.
Kullanıcı avatarı
Ijou
Mesajlar: 1204
Kayıt: 13 Eyl 2011 11:58
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Bleach
Favori Anime: Fullmetal Alchemist Brotherhood.
Konum: Kadıköy.

Yine biraz uzun ama değerli bir yazı.

Tengricilik
► Spoiler Göster
En son Ijou tarafından 26 Oca 2013 18:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Resim "Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor."
Kullanıcı avatarı
Todomeda
Mesajlar: 4527
Kayıt: 14 Ağu 2012 00:24
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: -
Favori Anime: -

Resim

Necronomicon nedir? O kadar çok ismi var ki ve hakkında o kadar çok efsane oluşmuş ki, bırakın kendisini hakkında yazılanlar ciltleri dolduruyor; “Arabın Kitabı”,”Ölü İsimlerin Kitabı” veya “Ölülerin Çağrı Kitabı” ya da “Çıldırtan Kitap” kısacası bu bir mitik kitap.
Yazarının adı El Hazret veya El Azif. Yani meşum yazar Şamlı bir Arap. İnançlara ve de bilinenlere göre Necronomicon gerçek bir büyücünün el kitabı ve hiç şakası yok. Bazılarına göre, böyle bir kitap hiç yok, sadece Amerikalı korku yazarı Lovecroft´un hayallerinin ürünü, bazılarına göre ise var ama yerini kimse bilmiyor. Kısacası Necronomicon, tam manasıyla gizem dolu.


Necronomicon´un yedi cilt olduğu ileri sürülüyor, aslı 900 sayfanın üzerindeymiş, her cildinin 125 sayfa civarında olduğu düşünülebilir. Peki bu garip kitap nerede ve ne zaman yazıldı? Necronomicon´un MS 730´da Şam´da Abdül El Hazret tarafından yazıldığı biliniyor. Öyleyse El Hazret kimdir? Çok az bilgi var, onun çoğu da Necronomicon´un içinde; Hep yolculuk yapar çok okurmuş, İskenderiye´den Pencap´a kadar dolaşmış, onlarca dil konuşur ve öğrencilerine dünyanın her yerinden araştırıp öğrendiklerini anlatırmış. Metodları Heredot´u ve hatta Bruno´yu anımsatıyor. Nostradamus´un ünlü “Yüzlükler” inin ilk iki dörtlüğünde anlattığı metodun kaynağı uzmanlara göre Necronomicon´dan alınmıştır;

1. GECEYARISI, GİZLİ ODAMDA YANLIZ ÇALIŞIRKEN, OTURURUM ÜÇ AYAKLI PİRİNÇ SEHPADA, KÜÇÜK BİR IŞIK GELİR İNSANSIZ YERDEN, DÜŞÜNCEMİ AYDINLATIR, TALİHİMİN BOŞ YERE OLDUĞUNA İNANMIYORUM.

2. ASA ELLERİM ARASINDA, KONUŞULUR BRANCHES ORTAMINDA, SU HAREKETLENİYOR, LİMBE, ETEĞİNDEN AYAĞA, BİR BÜYÜK KORKU, İÇTEN BİR SES, FARKLI BİR TİTREME, İLAHİ IŞIK, KUTSAL HABER ARTIK YANIMDADIR.







Büyü veya daha doğru bir tanımla majikal kehanet için çağdaş araştırmacılar bilincin açılması ve güncel etkilerden kurtulabilmesi için belli uyuşturucuların kullanıldığını belirtiyorlar. Bunun bir formülü de ele geçirilmiş; “Günnük, aselbent, diktamnus, haşhaş kökleri, afyon” gibi maddeler kullanılıyormuş. Kaynak Columbia Üniversitesi´ nin inançlar ve yöntemlerle ilgili araştırma raporlarından alınma. Yani Necronomicon sadece bu yönden geleceği görebilmenin yolunu da gösteriyor veya öğretiyor. “Çılgın Arap” El Hazret´in çağının çok ötesinde olduğu da anlatılmakta, çünkü bu Necronomicon sayesinde geleceği gördükten sonra çağının dışında kalmış veya uyum sağlayamamış, ona çılgın denmesinin nedeninin altında çağına göre alışılmadık biri olması yatıyor.

İnsanı çıldırtıyor ama nasıl?

Bir diğer kaynağa daha bakalım, Yunanlı Yeni-Platonist filozof Proclus (MS 410-485), astronomi, felsefe, matematik ve metafizik uzmanıydı ve kullandığı büyü yöntemleriyle Hekate adlı mitolojik tanrıyı görebildiğini yazıyordu. Proclus, Eski Mısır ve Kalde gizem öğretilerinden yararlanmıştı ve Proclus´un yazılı yöntemlerinin tamamen El Hazret´in eline geçtiği ve Necronomicon´a aktarıldığı da söylenmekte. Neyse, biraz da bu garip kitabın basılı olup olmadığına veya basım tarihçesine kısa bir göz atalım.

Hiçbir Arap kaynağında Necronomicon´un çıkış bilgisi yok. Araştırmacı ve tarihçi İdris Şah, kitabı Hindistan´da Deobund´daki, Mısır El Azhar´daki ve Mekke´deki antik kitaplıklarda araştırmış ama başarılı olamadığını yazıyor. 1487 tarihli bir Latince belgede Dominikan Rahip Olaus Wormius imzasıyla Engizisyon´un ölümcül ismi Kara papaz Torquemada´nın İspanyol Yahudileri´ne zulmederken, Necronomicon´u ele geçirdiği ve İtalyanca´ya çevirttiği belirtiliyor. Wormius´a göre, kitap son derece tehlikeli ve okuyan insanı olağanüstü etkiliyor ve aklını başından alıyor. İçindeki bazı bölümlerde Tevrat´ın Yaradılış Bölümü´n deki gizli ve şifreli bölümlerin açıklamalarının bulunduğu ve bunları anlamanın sonucunda insanın çıldıracağını da belirtiyor.



Çıldırtan kitabın izinde..

Wormius, kitabın bir kopyasını ele geçirmiş olmalı ki, Spanheim Başrahibi Johann Tritheim´ a yollamış ama sonra Wormius ekliyor; “Çeviriyi yaktım, bu Tanrı´ya küfürdü, gerçekler çok fazla ortaya çıkıyordu, İnsanlar buna hazır değiller, daha çok zaman gerekiyor.. Ama başka kaynaklar Necronomicon´un yok olmayıp Vatikan´a yollandığını yazmaktalar. Yüzyıl kadar sonra 1586´da, Wormius´a ait kopya Prag´da ortaya çıktı. Ünlü İngiliz majisyeni Dr. John Dee ve asistanı Edward Kelly bu kez Necronomicon´u ele geçirdiler, söz edildiğine göre Dee ve Kelly “Necromancy” denen ölüleri mezarlarından kaldırma deneylerine ondan sonra başladılar. Ama bir bomba daha duyuldu, Necronomicon´da simya yoluyla altın yapma yöntemleri de vardı.

Dr. Dee, Necronomicon´u İngilizce´ye çevirip Manchester´de Christ´s College´e bıraktı. Sonra büyük koleksiyoncu Elias Ashmole eliyle Oxford´da Bodleian Library´de yer aldı. Ve şu anda da Londra´da British Museum´da Necronomicon´un bir kopyasının bulunduğu müze kayıtlarında yer alıyor.

Bildiğimiz her şeye aykırı..

Ne var bu korkunç kitabın içinde? Ulaştığımız kadarıyla bildiklerimize bir göz atalım;

* Tufan öncesiyle ilgili inanılmaz gerçekler vardır. El Hazret kaybolmuş geçmişin içyüzünü anlatırken, Tevrat´daki “Yaradılış” bölümüyle, mitolojik kaynaklar arasında kesin benzerlikler olmasına rağmen Tevrat bunları gizlemekte, bugüne kadar yapılan çeviriler ise kutsal kitabın aslından çok uzak. Geniş ayrıntılarla geçmişin ve dinlerin kaynağının içyüzü anlatılıyor.

* İnsan ırkı, dünyadan önce başka bir yerdeydi. Buna başka kürelerden gelme denmekte. Neo-Platonist inançlara göre anlatılan dünya benzeri yıldızlarda kendilerine özgün yaşam formları bulunmaktadır. Bu yaşam biçimlerinin özellikleri kozmik hiyerarşinin evrim çizgisiyle belirlenirler.

* Özel zamanların belirlenmesiyle ve özel semboller kullanılarak, eskilerle ilişki kurulabilir ve onlardan istenilen kozmik bilgiler alınabilir, o zaman geçmişe ve geleceğe hakim olmak mümkündür ama bu tehlikeli bir yoldur çünkü insan taşıyabileceği bilgiyi edinmeli ve bunun farkında olmalıdır.







Hitler kitaptan yararlanamadı…

Necronomicon´un bilinen kopyaları kayıp görünüyor, bazı kaynaklar Adolf Hitler´in okült ilgisi sonucunda kitabın bir kopyasını ele geçirdiğini belirtiyorlar ama sonrası bilinen bir şey, Führer´in sonu efsaneye göre Necronomicon´dan yararlanmışa benzemiyor. Dee´nin Bodleian Müzesi´ndeki çevirisi 1934´den sonra yok oldu, belki de Hitler´e giden kopya oydu. British Museum önceleri çalınmalardan söz ediyordu ama bunun doğru olmadığı anlaşıldı, Wormius baskısı oradaydı ama nedense kataloglardan silindi ve yeraltı depolarına kaldırıldı.

Hatta bir iddiaya göre çok değerli eşyalar klasmanına alınarak 1940´larda Kraliyet mücevherleriyle beraber Galler´de özel bir şatoya saklanmıştı. Sonra tüm dünya kitaplıkları Necronomicon ile ilgili kaynakları ve belki de kopyaları saklamak için sanki söz birliği ettiler. Necronomicon´ın çıldırtması anlaşıldığı kadarıyla sanıldığı gibi değil, sadece bildiğimiz, inandığımız her şeyi reddetmesi ve gerçeklerin çok farklı ve belki de çok acımasız olması yüzünden okuyanlar şoka giriyor olabilir. Ötesi, gizemin hala sürdüğünün gerçeği, kimbilir ne zaman kadar? Herhalde, kendimizden, ne için varolduğumuzdan ve geçmişimizden korkmamayı öğrenene kadar da Necronomicon´u göremeyeceğiz.

Hatırlayacaksınız aşağıdaki videoda izleyeceğiniz Evil Dead 2 filminin açılış sekansında Necronomicon’a atıfta bulunulmuş ve kitap Book of the Dead – Ölülerin Kitabı olarak sunulmuştu.
I am blind, not deaf. -
► Spoiler Göster

► Spoiler Göster
- No estoy loco, mi realidad
es diferente a la tuya
Kullanıcı avatarı
meraba uzayli
Mesajlar: 129
Kayıt: 06 Eyl 2012 23:43
Favori Manga: ga-rei, tokyo esp, sprite, 14 sai no koi, kurozuka, happiness, shiki no zenjutsu
Favori Anime: shingetsutan tsukihime, sweet punch, black lagoon, baccano!, shinsekai-yori

Teddy Bear'ın ismi aslında lakabı teddy olan Thedore Roosevelt'den geliyormuş. Missisippi'de ava çağrılan Roosevelt herhangi bir hayvanı vuramayınca kafesin içinde yavru bir ayı getirmişler, Roosvelt yavruyu vurmayı reddettmiş ve bu bir sürü makaleye konu olmuş. Dönemin oyuncakçısı Morris Michtom fırsattan istifade edip yeni bir oyuncak tasarlammış ve adını 'teddy bear' koymuş.

Vikipedi'den kontrol ettim, birkaç eksik şey olabilir. Daha fazlası için en.wikipedia.org
There are two kinds of people in the world, those with loaded guns, and those who dig.
Kullanıcı avatarı
Ijou
Mesajlar: 1204
Kayıt: 13 Eyl 2011 11:58
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Bleach
Favori Anime: Fullmetal Alchemist Brotherhood.
Konum: Kadıköy.

ABD 71.681
Almanya 70.400
Japonya 44.224
İtalya 31.762
Fransa 30.193
S. Arabistan 13.579
Türkiye 7.260…


Bu rakamlar ne?
İlköğretim okullarında okutulan ders kitaplarının içerdiği kelime ve kavram sayısı…
Araştırmayı yapan: Ankara üniversitesi TÖMER Dil Öğretim Merkezi…
Resim "Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor."
Kullanıcı avatarı
insomniac
Mesajlar: 773
Kayıt: 12 May 2014 18:18
Cinsiyet: Kadın
Favori Manga: Skip Beat,Dengeki Daisy,Orange,Cat Street
Favori Anime: NANA,Steins Gate,Zankyou no terror,Samurai Champloo,One Outs,Sakamichi no apollon,The girl who leapt through time,Kuroko no basuke,Beck

Yamulmuyorsam,Cambridge Üniversitesi'nin yapmış olduğu araştırmadır.

''bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. ardakai hfralerin srısaı krıaşık oslada ouknyourumş.çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil btüün oalark oykuorumuşz. bak nasıl da düzgün okudun, ilginç değil mi?''
[thumbnail=center]http://i.hizliresim.com/1v0go1.gif[/thumbnail]
Pos bıyıklı über Nietzsche
Trajik adam yalnız hiçe
Şarap aldığım market Assos
Ne yapalım böyle buyurdu Dionysos
Kullanıcı avatarı
Ijou
Mesajlar: 1204
Kayıt: 13 Eyl 2011 11:58
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Bleach
Favori Anime: Fullmetal Alchemist Brotherhood.
Konum: Kadıköy.

Zamanında Ruslardan kaçıp Osmanlı'ya sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarlken'in lakabını gereğinden uzun bu topraklarda kaldı niyetiyle yeniçeriler vermiş.Asker masker ama mizah on numara.
Resim "Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor."
Kullanıcı avatarı
Todomeda
Mesajlar: 4527
Kayıt: 14 Ağu 2012 00:24
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: -
Favori Anime: -

Lan olm ilk mesajı bir okuyun öyle yorum atın yada atmayın.
Bakın admin amcanız kocamaaan kırmızı harflerle ne yazmış?
"Bu konuda yorum yapılmayacak, sadece herkes sağlam kaynaklardan olan bilgileri (bilimsel makale, Teori, Yayınlanmış kabul edilmiş şeyler) paylaşacaklar. Saçma Diyaloglar falan yok, yorum yazanı banlarım."

Ayrıca; aynı yazıda sağlam kaynaklardan bahsediliyor.
Ayju ve imsomniac'ın mesajları daha çok "genel" kültüre yönelik.
Onlarında başlığı burası.

ileti225317.html?hilit=genel%20k%C3%BCl ... B1#p225317
I am blind, not deaf. -
► Spoiler Göster

► Spoiler Göster
- No estoy loco, mi realidad
es diferente a la tuya
Kullanıcı avatarı
kakaleite
Mesajlar: 21
Kayıt: 10 Kas 2014 20:20
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Death Note,One Piece
Favori Anime: One Piece,Naruto
Konum: Manisa

Sübliminal mesajlar; ses dalgalarıyla, frekanslarla, görüntülerle, kişiye çaktırmadan ona telkinde bulunma, düşüncelerini manipüle etme amacı taşır. Peki bir insana çaktırmadan bir şeyler dayatmak nasıl mümkün olabilir? Veya böyle bir şey mümkün müdür? Öncelikle şunu unutmayın, sübliminal mesajlar sizi köstekli saat sallayan psikolog gibi hipnoz edip maymuna çeviremez, fakat "karar verme mekanizmanızı" etkiler. Bu konuyu birazdan açacağım. Ayrıca "hipnoz" deyince de zihninizde eski bir saati sallayan bir psikolog ve koltuğa sırt üstü uzanmış, ellerini göbeği üstünde birleştirmiş, gözlerini kapamış bir hasta canlanıyorsa, siz çoktan medyanın hipnozu altındasınızdır demektir. Zira zihin kontrolü denilen şey bu kadar filmvari bir olay değil, her gün içinde bulunduğumuz bir realitedir.

İnsan zihni bir sünger gibidir. Gördüğünüz ve duyduğunuz -daha doğrusu beş duyunuzla algıladığınız- çoğu şeyi, siz fark etmeseniz de bilinçaltınız emer ve kaydeder. Bilinciniz ise depoladığınız bilgilerin çok ufak bir kısmını hatırlayabilir. Fakat siz hatırlamıyor, hatta gördüğünüzü ve işittiğinizi o an fark etmiyor bile olsanız, geri döndürülemez bir gerçek vardır: O da yaşamakta olduğunuz neredeyse her anın, her sahnenin, her karenin, bilinçaltınızın tozlu raflarındaki yerini almış olduğu gerçeğidir. Bana inanmıyorsan, bu durumu en basitinden gördüğün rüyalara veya kabuslara sor, vahiyle mi indiğini zannediyorsun sana o gördüğün rüyaların ehehe.

Ben insanların John Locke'un ileri sürdüğü gibi "boş levha" olarak doğduğunu düşünmüyorum. Zaten günümüzde de bu tabula rasa teoremi gittikçe geçerliliğini yitiriyor. Doğuştan gelen "içgüdü"lerimiz kesinlikle vardır ve birçoğumuz aslında rasyonel olarak düşünmeden, sadece içgüdülerimize uyarak yaşarız. Bir insan en iyi kendisini tanır di mi, mesela ben direkt içgüdülerimle ve hislerimle yaşayan bir denyoyum. Gün içerisinde hatta hayatımı etkileyecek özel kararlarımda bile çok fazla rasyonel olduğumu söyleyemem.

Fakat son zamanlarda bir şeyi fark ettim ki, aslında benim "içgüdü" zannettiğim birçok şey, benim tecrübelerime, yaşadığım eski olaylara, anılara dayanan bilinçaltımdan ibaretti. Doğuştan gelen gerçek içgüdüler yok demiyorum, o kesinlikle var, fakat bizler genellikle eskide yaşadığımız olayların etkisinde kalarak verdiğimiz kararları "içgüdü" zannederiz.

Bilhassa çocukluk ve gençlik çağında yaşadıklarımız, bizim yetişkinlik çağında verdiğimiz kararları ve düşünme mekanizmamızı birebir etkilemektedir.

Örneğin kendi çocukluğunda "şişko, ayı" gibi lakaplara maruz kalmış bir kişinin, "şişko" diye dalga geçilen bir çocuk gördüğünde aşırı tepki vermesi, daha duyarlı davranması gibi. Veya "Ben çektim, çocuğum bunu çekmesin" diyen bir yetişkin gibi. Gençliğinde parasızlık ve yoksulluk çekmiş bir baba, çocuğunun bunları yaşamaması için ekstradan bir çaba gösterebilir, hatta onun için en önemli şey, çocuğuna parasızlık çektirmemek olabilir. Oysaki hayatta parasızlıktan daha büyük acılar ve kayıplar da olabilir, fakat o bunlara birinci dereceden önem vermez, onun değer yargısı kendi deneyimlerine göre şekillenmiştir. Bu saydıklarım elbetteki tüm insanlarda sabit olarak geçerli olan şeyler değildir, bu anlattıklarımda genelleme yapıyorum.

İşte bu noktada devreye bilinçaltı girer, zira bizler ancak birisi bize söylediği zaman hatırladığımız olayların veya birisi söylese bile hatırlayamayacağımız fakat bilinçaltımızda yer edinmiş, kaydedilmiş tecrübelerimizin getirdiği olgunluklarla karar veririz.

Fakat unutulmaması gereken nokta şu ki, bilinçaltımız sadece bizim farkında olarak yaşadıklarımızı değil, duyularımızla algıladığımız "her şeyi" kaydeder. En azından bu potansiyele sahiptir.

Bizim karar verme mekanizmamızı bilinçaltımızdaki veriler etkiliyorsa eğer, bu durumda algıladığımız her şey potansiyel bir bilinçaltı mesajı mıdır? Evet. Peki kasıtlı olarak bizlere bilinçaltı mesajı veren kuruluşlar, reklam ajansları, hükümetler veya birtakım karanlık yapılanmalar var mıdır? Evet. Sübliminal mesajlar "resmi" olarak denenmiş midir, halka açıklanan bir deney var mıdır? E ona da evet amına koyim. Evet vardır fakat bu tür konulardaki "resmi" kaynaklar genellikle çok kısıtlı ve doğruluğu şüpheli olan vitrin hikâyeleridir. Her ne kadar bu sözüm ona "resmi" bilgilere tamah etmesem de, o konuda da sizleri bilgilendireyim.

1957 yılında ABD'li doktor James Vicary, "Vicary Deneyi" şeklinde kayıtlara geçen şu meşhur deneyi yapar. Picnic isimli sinema filminde Tyler Durden'lık yapan bu abimiz, her 5 saniyede bir, saniyenin 3000'de 1'i kadar ekranda kalacak şekilde "Hungry? Eat Popcorn", "Drink Coca Cola" (Aç mısın? Patlamış mısır ye. Coca Cola iç) yazıları serpiştirir filme. Tabi ki izleyiciler bunları okuduklarını hatta gördüklerini bile fark etmezler fakat Dr. Vicary'nin aldığı notlar çok ilginçtir. Vicary, o seansta patlamış mısır satışlarının %57, Coca Cola satışlarının ise %18 arttığını not alır. Bu istatistikler Vicary'nin kendi iddialarıdır ve daha sonradan "tabi ki" yalanlanmıştır (deney değil, istatistikler yalanlanıyor). Fakat bunun yalanlanmış olması benim için hiçbir şey ifade etmemektedir zira sübliminal mesajlar bu deneyden hem önce, hem sonra sıklıkla kullanılmıştır ve günümüzde de gittikçe artan bir hızla kullanılmaktadır. Örneklerini de göreceğiz, relax.

Az önce dediğim gibi hem sübliminal mesaj, hem de kitle manipülasyonu ve propaganda dediğimiz olaylar 1957'den de eskilere dayanmaktadır. Hitler Almanyası'nın Propaganda Bakanı olan Joseph Goebbels, kitle manipülasyonunda çığır açmış kişilerden birisidir. Kendisinden biraz daha eskiye gidecek olursak, ABD'nin vahşi bir tüketim toplumuna dönüşmesini sağlayan kişi, Sigmund Freud'un yeğeni olan Edward Bernays'tir. Bernays, halkla ilişkiler biliminin babası olarak kabul edilir, çünkü halkla ilişkilerin anasını sikmiştir. Şöyle ki:

Bernays başlı başına propagandanın ve medyanın insanları ne kadar büyük ölçüde etkileyebileceğinin kanlı canlı örneğidir. Kendisinin uzmanlık alanı "halkla ilişkiler" adı ile yumuşatılmaya çalışılsa da, yaptığı şey alenen kitlesel zihin manipülasyonudur. Zira en basitinden sigarayı erkeklere hitap eden bir ürün olmaktan çıkarıp, 1920'li yıllarda kadınların da sigara kullanmaya başlamasını başaran kişi Bernays'tir. 1900'lü yılların başından bahsediyorum, o zamanın değer yargılarına göre sigara içmek, tıpkı at yarışı oynamak gibi bir erkek işiydi, fakat bu tabuyu kıran kişi Bernays oldu.

Doğrusuyla yanlışıyla Freud'u önemli kılan, bilinçaltının önemini daha o yıllarda fark etmesi ve ilk defa sistematik olarak bu konuyu ele alan kişi olmasıdır. Az evvel ismini zikrettiğim Edward Bernays'in, yani halkla ilişkiler biliminin kurucusunun, tutup da Freud'un yeğeni olması tabi ki bir tesadüf değildir. Zira Bernays, dayısı Freud'un bilinçaltı üzerine teorilerinden faydalanmıştır. (Ulan benim dayım Freud olsa dünyayı ele geçirirdim, bizimki daha geçen seneye kadar benden kız msn'i istiyordu, böyle dayı mı olur amına koyim?)

Yani senin anlayacağın kaynatasız, Freud'un teorik alanda ortaya koyduklarını, pratik olarak uygulayan ve insanların bilinçaltına hitap eden propagandalarla ABD'nin vahşi bir tüketim toplumuna dönüşmesini sağlayarak bu işin bir nevi kaymağını yiyen kişi Edward Bernays olmuştur.

Evet, konuyla ilgili sikindirik resmi bilgilerin özeti bunlardı. Şimdi sıkıcı sosyoloji hocası önlüğümü çıkarıp, Karagümrük çocuğu oluyorum.

Bilinçaltının önemini ve kudretini kısaca özetlemeye çalıştım, daha sonra tekrardan da değineceğiz zaten, şimdi gelelim hikâyenin alengirli kısmına...

Sübliminal mesajlar "amaç" bakımından benim nazarımda ikiye ayrılır. Bunlardan ilki, "ticari kaygı" barındıran kurnaz uygulamalardır, bunların amacı bir ürünün daha fazla tüketilmesini sağlamaktır. Etik olarak doğruluğu tartışılsa da, bana kalırsa bu uygulamaların bir kısmı cidden "zekice"dir. İkinci grup sübliminal mesajlar ise "ticari" veya "maddi kaygı" taşımaktan ziyade, yazının ilerleyen kısımlarında örneklerini görünce "yok artık, bu da gerçek olamaz" diyeceğiniz türden olanlarıdır. Yani insanları ve bilhassa çocukları "kodlama" amacı taşıyan sübliminal mesajlardır.

Sübliminal mesajların gerçekten etkili olup olmadığı tartışma konusudur. Fakat elde edilen bulgular, sübliminal mesajların insanların "karar verme" mekanizmaları üzerinde etkili olduğu yönündedir. Açıkçası ben bunun da kararını sizlere bırakacağım, şimdilik girizgahı yapalım konuya.

Öncelikle, şu ticari kaygı ile yapılan, kurnaz sübliminal mesaj örneklerinden bahsedelim ki konuya fransız olanlar anlasınlar mevzunun ne olduğunu.

Resim
Resim
Bu, Fedex adlı kargo firmasının logosudur.

Eğer dikkatli gözlerle bakarsanız göreceksiniz ki, bu logoda bir ok işareti bulunmaktadır.


Resim

Peki neden bir ok işareti vardır? Elbetteki zihninizde ileriyi ve çabukluğu canlandırması için. Bir kargo firması için oldukça başarılı bir logo.

Eğer bu okun tesadüfen orada bulunduğunu ileri sürüyorsanız, "E ve x harfleri yanyana gelmiş, ne var ki bunda?" diye düşünüyorsanız, o halde size Fedex'in Arap versiyonunu göstermek isterim. Resmi sayfaları da şudur:
http://www.fedex.com/ae_arabic/

Resim

Şekil A'da gördüğünüz üzere ok yine orada.

Fakat bu sefer ok sola doğrudur, uluslararası versiyonunda ise sağa doğruydu.

Bunun sebebi malumunuz Arapça'nın sağdan sola okunuyor olmasıdır. Şu an internet browser'ınızda "ileri" gitmek isteyecek olursanız, sağa doğru olan ok işaretine tıklamanız gerekir çünkü bu yazmakta olduklarımı soldan başlayarak sağa doğru okuyorsunuzdur, o yüzden size hitap eden Fedex logosundaki ok işareti de sağa doğrudur. Fakat Arapça sağdan sola okunan bir dil olduğu için, bu logodaki ok da sola doğrudur.

Örneğin Amazon.com'un logosu da gerçekten bir reklamcılık başarısıdır, şöyle ki:


Resim

Bu logoda a'dan z'ye uzanan ok, "A'dan Z'ye her şeyi bizde bulabilirsiniz" anlamına gelmektedir. Ve öte yandan resme genel olarak şöyle bir baktığınızda, bu ok, logoda sanki gülen bir surat varmış izlenimi yaratmaktadır. Oldukça zekice tasarlanmış bir logo (ironi yapmıyorum yani, cidden zekice).

Veya Downy adlı yumuşatıcının şu ambalajına bakalım:

Resim

Bu ambalaja baktığınızda da kendinizi daha iyi hissetmeniz ve bu ürüne yönelmeniz için gizlenen gülen bir kalp vardır.

Resim

Bunlara aslında sübliminal mesaj demekten ziyade, başarılı reklamcılık uygulamaları demek daha uygun olur.

Şimdi de şu meşhur KFC'nin bir reklamına göz atalım,

[BBvideo 425,350]http://www.youtube.com/watch?feature=pl ... unPARnI0dE[/BBvideo]

Resim

...

Resim

Gördüğünüz üzere marulların arasına gizlenmiş 1 dolar vardır. Peki neden bir para koyarlar ki? Zİra reklamın esas vurguladığı şey zaten bu snacker'ın 99 cent, yani çok ucuz olduğudur. Snacker'ın içindeki 1 dolar da bilinçaltınıza bu üründen satın almanın "kârlı" bir iş olacağı mesajını verir.
Cevapla

“Salon” sayfasına dön