Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.

Köşe Yazıları

Dünyadan ve Türkiye'den güncel olaylar, Manga okurken evrenle alakamızı kesmeyelim değil mi.
Kullanıcı avatarı
Diabolus Ipsum Amans
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 12054
Kayıt: 18 May 2010 22:56
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas
Favori Anime: One Piece
Konum: OutLanD
İletişim:

Teori Hikmet, Pratik Kısmet!

Teoride Türkiye büyük devlet, Suriye küçük devletti. Türkiye isterse ham der, Suriye’yi yutardı.

Sonra Suriye, pratikte “Düşürdük!” diye naralanınca, bizimkiler baktı uçak geri gelmiyor, “Mademki düşürdük diyor, demek düşürdü!” deyip savaş açmaya kalktılar.

Kimin büyük, kimin küçük olduğuna dair teori biraz sarsıldı, ama devrilmedi.

Suriye, uçağımızı teoride basit uçaksavar bataryasıyla vurduğunu öne sürerken, bizimkiler yemin billah, akıllı füze tarafından vurulduğunda ısrar ettiler.

Ne var ki pratikte, Büyük Türkiye’nin düşürülen uçağını bulup çıkarması gerekti. Bizimkiler bir baktı, tankı var, topu var, füzesi, rampası, jeti meti… Ama bunca varlık ve büyüklük içinde uçağının düşürüleceği ihtimali olmadığından, Suriye’nin düşürdüğü jeti aramataramadenizdençıkarma gemisi yok!

İmdadına Amerikan Nautilus gemisi yetişti. Zaten düşürülen uçak da Amerikandı. Amerikan gemisi Amerikan jetinin halinden anlardı. Nitekim düşen uçağı bulup çıkarmakta gecikmedi.

***

Füze mi vurdu, batarya mı derken, bir de ne görsünler?

Teoride “düşürüldü” diye Suriye’nin övünüp Türkiye’nin dövündüğü jet, meğer pratikte vurulmadan düşmüş!

Şimdi Türkiye’nin teorisi, uçağın vurulmasa bile Suriye tarafından düşürüldüğü yolunda. Eh, Suriye de karavana atıştan edindiği nişancılığı inkâr edecek değil ya, hasmın teorisine, “He ya, düşürdüm!” diye kafa sallıyor.

Ama pratikte, düşen RF-4E Phantom tipi keşif uçağı, 1965 yapımı olup, ASELSAN tarafından “Terminator 2020” tekniğiyle yenilenmesine rağmen, Türk Hava Kuvvetleri envanterine girdiği 1974’ten bu yana tam 56’sı kaza kurbanı olup içinde 58 havacının şehit verildiği 165 adet “asar-ı atika”dan biriydi…

Söylediler inanmadım, araştırdım doğruymuş: 1999 yılı itibarıyla İsrail ve İngiltere, bu uçakları ıskartaya çıkarmış. ABD ve İspanya ise hedef olarak kullanıyor. Avustralya da olan mevcudu ABD’ye hedef yapsın diye geri göndermiş!

Pratikte savaş uçağı olarak değil, yeni savaş uçakları hedef çalışsın diye uçurulan bu antika jetleri hâlâ hangi ordular aktif kullanıyorlar dersiniz?

Türkiye, İran, Güney Kore, Yunanistan… Yakışmaz diyen, giysin fistan!

İster istemez 2011 Eylül’ünü anımsıyor insan: Hani ABD/İsrail/Kıbrıs Rum ortaklığı Noble Energy şirketinin Akdeniz’e diktiği heyula doğalgaz platformuna karşı teoride makro tavır alan Türkiye’nin, pratikte mikro afrı tafrı; tek, biricik, eşsiz ve tarihi sismik araştırma gemisi Piri Reis’in denize açılışını…

Sahi n’apıyor o gün bugündür, KDV’sini ödeyemediği yeni motorunu kıçına takamayınca adının önüne Koca takıp, eski motoruyla çıkarıldığı yolda kalan Akdeniz fatihimiz, Koca Piri Reis araştırma gemimiz?

Teoride kimin gazını alacaktı, pratikte hangi gazı çıkardı?

***

Teoride, yeni bir Terörle Mücadele Yasası çıkardılar. Yıl 2006.

Pratikte, konuşmaktan yazmaya, yazmaktan basmaya, bağırmaktan pankart açmaya; sendika, grev ne demek? Her şey terör eylemi olup çıktı.

Zaten teoride antidemokratik DGM’leri kaldırıp, demokratik ÖYM’leri kurmuşlardı. Yıl 2005.

Pratikte bilimciler, gazeteciler, yazarlar ya terörist ya darbeci; ABD’ye he demeyen subaylar da ya terörist ya casus olarak içeri tıkıldılar. 2012 yılına gelindiğinde Türk ve Kürt aydınların derdest sayısı, serbest sayısını aşmıştı.

Teoride, ÖYM’leri kaldırmak, uzun tutukluluktan doğan mağduriyeti önlemek için kolları sıvayıp bir torba yasa diktiler, üç hafta önce.

Pratikte, tribünlerde attığı ipi TBMM’de tutan MHP’ye şükran selamı çakıldı, 80’lerin artığı terörist katiller serbest bırakıldı. Darbe yapmadan darbeci, terör yapmadan terörist ilan edilen siviller, hatta teröristlerle savaşan askerler hâlâ kodeste.

***

Zaten teoride bir Türk dünyaya bedeldi ya?

Pratikte değil dünya, bir TOKİ kondusu bile etmediği ortaya çıktı, sonunda:

2005 yılında Kuşadası’ndaki terör eyleminde ölen İngilizin bedeli, 1 milyon sterlin. Türklerin bedeli, 70’şer bin TL. O da “devletin kusuru yoktu” diye geri isteniyor. Zaten onları öldüren terörist de yakında torba yasaya girer, dışarı çıkar.

Teoride Allah’ın takdiri, pratikte AKP iktidarı, biraz mülayim olun yahu, çoğu kısmet, azı kader!

‘G’ NOKTASI

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 3. yargı torbasından çıkamayan tutuklu gazetecilerin mağduriyetini dile getiren arkadaşımız Müyesser Yıldız’a: “Türkiye AKP’nin korku ve tek adam yönetimine teslim olmayacaktır. Bu konuda aydınlar, gazeteciler, yazarlar daha cesur olmalıdır” demiş.

Gazetecilerin dokunulmazlığı yok. CHP milletvekillerinin var.

Dokunulan cesur gazetecilerin durumu Silivri. Henüz dokunulmayan cesur gazetecilerin durumu da belli.

Ya dokunulmazlığı olan CHP’lilerin durumu?

Hangimizden daha cesurlar? İçerde olanlarımızdan mı, dışarda kalanlarımızdan mı?

“Gurur ve tevazunun ortak payandası, ikisinin de yalan oluşudur.”

GEORGES BATAILLE

15 Temmuz 2012 - Cumhuriyet
Betrayer... In truth, it was I who was betrayed. Still, I am hunted. Still, I am hated. Now, my blind eyes can see what others cannot.
Kullanıcı avatarı
Barbar
Feel The Wrath of Ytar
Feel The Wrath of Ytar
Mesajlar: 2367
Kayıt: 03 Haz 2010 16:59
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Bleach Beelzebub,Sun-Ken-Rock,Defense Devil,Veritas,Slam Dunk,GTO
Favori Anime: Bleach, Gintama, Fullmethal Alchemist, Slam Dunk, Great Teacher Onizuka, Hellsing. Blood Lad, Jojo's Bizarre Adventure.

Güzel yazı olmuş her kelimesine katılıyorum. Hiç öyle boşuna "atara atar gidere gider Türk'üz şeklimiz yeter" ayaklarına yatmasın kimse.Kimse biz 70 milyonuz onlar 10 milyon istesek bi gecede sileriz haritadan triplerine girmesin. Türkler eski türkler değil artık. Bugün sindirilmiş yozlaştırılmış pasifise edilmiş bir Türk gençliği var ülke topraklarında.Eskiden harbiden "bordo berelilerimiz" vardı. Şimdi ortalık "bordo klavyelilerden" geçillmiyor. İnternetini açan ergenler sosyal medyada ülke kurtarıyor darbe yapıyor ülke fethediyor amk. Eline silah almamış ergenus klavyenin başına geçtiğinde mübarek "GENERAL" kesiliyor.

Savaş öyle kolay bi olay değildir. Ben 3 ay teoride ve pratikte eğitimini aldım ağzıma sıçtılar resmen. Hele denetleme zamanı heycandan takım ne bok yiyeceğini sapıttı karşısında Albay gördü diye. Bunun birde gerçeği olduğunu düşününce aman amann diyorum.. Bunun bilincinde olmayan malaklarada susun oturun demekten kendimi alamıyorum..

Araç gereç techizat bilmem ne konusuna gelince hiç öyle haberlerde gördüğünüz bizim şuyumuz var bizim buyumuz var diyede kimse sevinmesin. Lojistik K'lığınına bağlı Ulaştırma Terminal sınıfında askerlik yaptığım için genel olarak ne durumda olduklarınıda biliyorum. 2.dünya savaşından kalma tanklar zptler kamyonlar var askeriyede. Ve çoğunluğunu bunlar oluşturuyor. Bakımdan yeni çıkmış tank kendi birliğine gönderilmek için yola çıktığında yolda kalıyor amk. Gözümün önünde motorunun alev aldığı jeeplerde cabası. :D
Bunların savaş zamanı ne kadar etkili olacağı ise gerçekten düşündürücü. Bırakın savaşa girmeyi huduttan çıkmadan elinizde kalmazsa iyidir..

Ha birde olayın cografi şartları var. Yakın geleceğe bakın ABD askerinin Irak'ta telef oluşu. Sözde meyda ve ABD zafer diye lanse etti o günleri ama hiçte öyle değildi. Bizim durumumuzda bundan çok farklı olmaz..

Daha bunun bir sürü zımbırtısı var sayarsında sayarsın. Savaş Teknoloji uydudan yönlendirilen füzeler atom bombaları bilmem neler nelerrr diye gider bu liste. Kime ne olacağı belli olmaz. Onun için savaş savaş diye kimse heycana kapılıp bir takım çıkarları için o askerdeki "Mehmetçikleri" evinde bekleyen Ayşe Anaları Ali Babaları Leyla bacıları eşsiz anasız babasız evlatsız bırakmasın, bırakmayada hakkı yok...

Sen savaş arıyorsan Suriyeye Irak'a İran'a değil hemen kendi ülke içine bak önce. Savaşın kralı zaten senin topraklarında yaşanıyor şuanda. Önce sen kendi iç huzurunu iç düzenini sağla ondan sonra sıra ülke fethetmeye dünyayı ele geçirmeye elbet gelir
Forumda geri gelmeyen tek şey bir kızın emekleridir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Jiraiya-Sama
Mesajlar: 1861
Kayıt: 07 Şub 2011 17:08
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Fma
Favori Anime: Fma.
Konum: Afganistan

Şu iki cümleyi okuduğumda kahkaha attım ''Ama pratikte, düşen RF-4E Phantom tipi keşif uçağı, 1965 yapımı olup, ASELSAN tarafından “Terminator 2020” tekniğiyle yenilenmesine rağmen, Türk Hava Kuvvetleri envanterine girdiği 1974’ten bu yana tam 56’sı kaza kurbanı olup içinde 58 havacının şehit verildiği 165 adet “asar-ı atika”dan biriydi…''

''Söylediler inanmadım, araştırdım doğruymuş: 1999 yılı itibarıyla İsrail ve İngiltere, bu uçakları ıskartaya çıkarmış. ABD ve İspanya ise hedef olarak kullanıyor. Avustralya da olan mevcudu ABD’ye hedef yapsın diye geri göndermiş!

Pratikte savaş uçağı olarak değil, yeni savaş uçakları hedef çalışsın diye uçurulan bu antika jetleri hâlâ hangi ordular aktif kullanıyorlar dersiniz?''

Şimdi kabul edersiniz veya etmezsiniz açık konuşacağım. Meclisedeki tüm partiler Amerikanın iş birlikcisi. Amerika genel başkanlarına talimat veriyor. Onlarda ona göre yasa çıkarıp muhalefet yapıyor. Zaten tüm partideki millet vekillerin %80i genel başkanlarının talimatıyla parmak indirip parmak kaldırmaktan başka bir işe yaramıyor. Lakin bu demek değilki partilerinde, doğru ve ülkenin iyiliğini isteyenler kişiler olmadığı anlamına gelmez. Chp ve Mhp de önemli insanlar var. Diğer 2 partiyi saymıyorum zaten. Amaçları ve hizmetleri belli. K. Kılıçdaroğlu zaten Amerika'nın talimatıyla genel başkanı oldu. Türkeş'in mektubu vardı. Benden sonra Bahçeliyi başkan yapmayın. O adam Amerikan ajanıdır diye sözü var. Kaynak oğlu şuan akp de millet vekilliği yapan.
Bir diğer mevzu ise bizim başbakanın yatıp kalkıp suriyeyle uğraşması. Türkiye'deki tüm sorunları çözdük şimdi derdimiz komşularımızın yönetimine düştü. Neymiş halkına eziyet yapıyormuş. Medyanında yardımıyla zaten halkımız bu görüşü benimsemiş. Fakat o çekilen görüntülerin tamamen kurgu olduğu Bahreyn'de el cezire tarafından çekildiği ispatlandı. Suriye halkı yönetiminden gayet memnun memnun olmasa daha 1 ay önce olan seçimlerde. Esadı getirmezlerdi. http://analiztv.aktifhaber.com/news_detail.php?id=29295. (Bu belgeselin bir kısmını bulabildim) gerçekler burda açık ve net.

Eğerki Suriye düşerse bu Türkiye için tam bir felaket. Beklenen sözde kürdistanı kurucaklar.

Konuya dönücek olursak. Türkiye uçakla ilgili hergün başka bir teori üretiyor. Gerçekler yok. Geçenlerde ulusal kanalda izlemiştim. Biriside uçağın Suriye savunmalarının çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için gönderildiğini söylüyordu.
Yaşım dolayısıyla askerlik yapmadım. Ahım şahım askeri bilgimde yok fakat. Türkiye eğerki Suriye'ye girerse bunun sonunun felaket olacağını görebiliyorum. Daha çabulcu gurubuyla başa çıkamazken ve hergün şehit verirken. Karşılarında düzenli bir ordunun karşısında nasıl duracaklarını düşünemiyorum bile.

Bide sosyal medyada abuk sabuk şeyler paylaşıyor. Yok ansızın 82 halep 83 kerkük filan diye. GÖTÜMLE GÜLÜYORUM AHAHAHAHAHa
Resim
► Spoiler Göster
► Spoiler Göster
► Spoiler Göster
Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk.
Kullanıcı avatarı
Diabolus Ipsum Amans
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 12054
Kayıt: 18 May 2010 22:56
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas
Favori Anime: One Piece
Konum: OutLanD
İletişim:

Kahrederek boşalmış.

El âlemse viaypi bizimkiyse niyazi


Libyalı yaralı muhalifler, özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Özel ambulanslarla özel uçaktan indirilen Libyalılar, özel doktorlar ve özel eskortlar eşliğinde, özel hastanelere götürüldü.

Tunuslu yaralı muhalifler, özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Özel hastanelere götürülmek üzere, İstanbul Sağlık
Müdürlüğü tarafından özel olarak karşılandı. Ancak, çok ayıp edildi... Çünkü, aprona,
9 yaralı için sadece 8 özel ambulans
getirilmişti. 2 yaralı sıkış tepiş gitti.

Yemenli yaralı muhalifler, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı koordinasyonunda, özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Tunus rezaletinden ders alınmıştı... Bu sefer, 10 yaralı için 11 özel ambulans getirildi.

Mısır’da bulunan Filistinli yaralılar, Mısır’a gönderilen özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Filistinli yaralılar özel ambulanslara alınırken, refakatçilerine özel araçlar tahsis edildi.

Başbakan Yardımcımız Ali Babacan, Libyalı muhaliflere verdikleri 100 milyon doların 1.100 kilo geldiğini, maazallah özel uçak taşıyamaz, düşer müşer diye, 90 milyon dolarını elden, bavulla verdiklerini, 10 milyon dolarını özel uçakla gönderdiklerini açıkladı.

İsrailli onbaşı Şalid’e karşılık salıverilen
12 Hamas militanı, hükümetimizin
Mısır’a gönderdiği özel uçakla Türkiye’ye getirildi, özel otellere yerleştirildi.

Iraklı Şii lider El-Sadr, özel uçakla İran’dan Türkiye’ye getirildi, özel eve yerleştirildi.

Somalili yaralılar, özel uçakla
Türkiye’ye getirildi. Özel ambulanslarla, özel doktorlar ve özel hemşireler eşliğinde, özel eskortlarla, özel hastanelere götürülen Somalilileri, uçağın merdivenlerinde, Başbakan Yardımcımız, Sağlık Bakanımız, Dışişleri yetkililerimiz karşıladı.

Eski Genelkurmay Başkanımızın zırhlı makam audi’si, özel uçakla Türkiye’ye getirildi.

Cumhurbaşkanımıza Kazakistan tarafından hediye edilen beygir, özel uçakla Türkiye’ye getirildi. Özel uçağa, özel kafesiyle yüklenen beygir, özel veteriner ve özel seyisi eşliğinde seyahat etti, özel eskortla Veliefendi Hipodromu’na götürüldü. Ancak, özel uçakla onca yoldan gelen beygire büyük saygısızlık edildi... Çünkü, İstanbul’daki hipodromda değil, Cumhurbaşkanımızın arada bir okşaması için, Ankara’da bulunması gerekiyordu. Haaadi bakalım, özel kafesiyle, özel veterineri ve özel seyisiyle, özel beygir taşıma aracına yüklendi, özel eskortla,
Atlı Spor Kulübü’ne götürüldü. Sarsıldı
yani, yoruldu, business class beygir.

E hal böyleyken...
Dün, hurriyet.com.tr’de okuyorum.

Beygiri “viaypi” getiren arkadaşlar, Hakkâri’de 8 şehit, 16 gazi verdiğimiz baskında, beline şarapnel yiyen onbaşı Erhan’ı otobüsle göndermişler evine... Ankara-Bursa yolundaki benzin istasyonunda inmiş otobüsten, topallayarak, sabahın köründe, beşte... Ayağında terlikle.

Canlarını verdiler, karakolu vermediler, bunlar bırak uçak biletini, ayakkabı bile vermemişler çocuğa... Zaten, otobüs parasını da babası göndermiş, komşudan borç alarak.

Şehitleri kamyonet kasasında gönderdiklerini görmüştük, bunu ilk kez görüyoruz.

Ve, aslında şükrediyoruz... İstanbullu olsaydı, ak’bil bul, metrobüse bin git de diyebilirlerdi.



Yılmaz Özdil - Hürriyet 09/08/2012
Betrayer... In truth, it was I who was betrayed. Still, I am hunted. Still, I am hated. Now, my blind eyes can see what others cannot.
Acacia
Mesajlar: 3860
Kayıt: 12 Mar 2012 13:53
Cinsiyet: Erkek
Favori Anime: Cowboy Bebop

Yoldayim bu haberi önümdeki televizyondan izledim üzüldüm. Bi de er topallayarak yürüyordu babası iice köpürüyodu 'ben oglumu böle teslim etmedim,nasıl gönderiyorlar geriye' die.
Asıl şaşırdığım seylerden biri ise 15-20 gün dinlenme izni vermişler, er yani onbaşı daha sonra geri dönecekmiş görev yerine.
afzozatmaca
Mesajlar: 822
Kayıt: 31 Ağu 2010 13:45
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Veritas,Bleach,Naruto,
Gantz,Beelzebub,
Vagabond,
The Breaker new waves
Sun Ken Rock
Favori Anime: Naruto,
Bleach,
Hellsing OVA serisi
FMA:Brotherhood

Resim

Foça ( Yılmaz Özdil )

Şu an elinizde tuttuğunuz, gene bi kahpe pusunun manşet olduğu gazetenin birinci sayfasını göbekten komple yırtın, avucunuzda buruştura buruşta yuvarlayın, öfkenizi alırcasına sıkın...
Küçücük, yamru yumru tenis topu kadar bi şey haline gelecektir.
İşte o, Hakkâri’dir.
*
Şimdi o kâğıt topunu açın, yamru yumru dağlarını elinizle ütüleyin, düzeltin, yayın. Küçücük bilinen Hakkâri yüzölçümü, girintili çıkıntılı, aslında o kadar devasadır...
En zor coğrafyadır.
*
Devlet büyüklerimizin üç dakkalığına uğrayıp, ilgileniyormuş ayaklarıyla siperdeki çocuğa hal hatır sorması değildir yani marifet... 365 gün, 24 saat orada yaşamaktır, maharet.
*
Ve, bi mektup gelmişti bana oradan.
Yazmıştım iki sene önce.
Çember’den bahsediyordu.
*
Ya dışındasındır çemberin...
Ya da içinde yer alacaksın diyordu.
*
Adı bende saklı, komando üsteğmen göndermişti. Sekiz subay, aynı evde kalıyorlardı, bi şarkı indirmişlerdi internetten, dağlara çıkıp vuruşuyor,
sonra eve gelip, hep birlikte dinliyorlardı.
*
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken...
Kafan dışındaysa...
Çaresi yok kardeşim!
Her akşam böyle içip...
Kederlenip, mutsuz
olacaksın
Meyhane masalarında
kahrolacaksın
Şiirlerle şarkılarla
Kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
*
İçimizden geldi, paylaşmak istedik, belki bizim gibi, sizin de şarkınız olur diye bitirmişti mektubunu...
*
Hissetmemiz için.
*
Aylarca çarpıştı oralarda.
Her pusudan sonra aradım, sesini duymak için, günlerce haber alamadığım zamanlar oldu, Hakkâri görevini tamamladı, yüzbaşı oldu, memleketin öbür ucuna, Foça’ya tayin oldu.
*
Ve, dün Foça’daki mayınla uyandık. Elim titreyerek aradım. Açtı. Ben iyiyim de, şehidimiz var maalesef, yaralılarımız var dedi, komandoları dağlara indirdik, teröristleri arıyoruz dedi.
*
Hakkâri dağları...
Oldu sana, İzmir dağları.
*
Hâlâ hissetmesek bile, bu defa artık kavramamız için yazıyorum... Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın, kendin içindeyken, kafan Myanmar’daysa, çaresi yok kardeşim!

Kaynak : Hürriyet gazetesi ( 10.08.2012 )
Resim
Kullanıcı avatarı
İkarus
Mesajlar: 2588
Kayıt: 01 Mar 2012 20:40
Cinsiyet: Erkek
Favori Anime: Van pis forevır

Yılmaz Özdil'e bayılıyorum
Kullanıcı avatarı
Diabolus Ipsum Amans
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 12054
Kayıt: 18 May 2010 22:56
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas
Favori Anime: One Piece
Konum: OutLanD
İletişim:

'Bizimle oynuyorlar!'

Washington'da önemli bir düşünce kuruluşunun Suriye ile ilgili düzenlenen savaş oyunu ortaya çıkmıştı. Bu oyuna göre, Türkiye'yi Suriye'ye askeri müdahaleye zorlamak için
bazı illerde bombalar patlatılacaktı. Bu illerden biri de Gaziantep'ti.

Can Dündar köşesinde bu iddiayı ele aldı ve "Bu sadece bir oyun" diyen Amerika'nın bu konudaki önemli bir sicilini aktardı.

Dündar, 1 Mart tezkeresine karşı çıkan generallerin bugün Silivri'de yargılandığına dikkat çekerek, "İronik bir şekilde bir kısmının suçu, harp oyunu oynamak" dedi.



İŞTE O YAZI...

Bizimle oynuyorlar

Oyun, çocuk dünyasında gerçeğin yansımasıdır. Çocuk, hayatı oyun aracılığıyla algılar, büyüdükçe de oyunda öğrendiğini hayata geçirir.
Anlaşılan stratejistler de öyle...
Oyunla dünyayı algılıyorlar, sonra da oyunu hayata geçiriyorlar.

* * *

Hürriyet’te Tolga Tanış’ın Washington’dan verdiği haber, son dönem yaşananların en net izahı gibiydi.
Özetleyeyim:
ABD’nin 3 önemli düşünce kuruluşu, 2 ay önce Washington’da Suriye’yle ilgili bir savaş oyunu düzenlemiş.
Ağustos 2012 ile Nisan 2013 arasında yaşanabilecekleri öngörmeye çalışmışlar. Muhtemel senaryolar masaya yatırılmış.
Her adımda senaryo yenilenmiş.
Oyunda Amerikalı uzmanlar 3 aktörün rolünü üstlenmiş:
ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye...
Başta ABD ve Suudi Arabistan, Türkiye’nin krize liderlik etmesini (yani Suriye’ye tek başına müdahalesini) beklemiş. Türkiye buna ayak diremiş. “Ancak NATO ile birlikte hareket ederim” diye “oyunbozanlık” yapmış.
Bunun üzerine “senarist”ler, Suriye’deki ölü sayısını ve Türk sınırına mülteci yığınını artırmış. Türkiye yine tınmamış.
Sonunda “oyun kurucular”, Ankara’yı Suriye’ye askeri müdahaleye zorlayacak formülü bulmuş:
Türkiye’de bombaların patlaması...
Bomba için öngörülen kentlerden biri, Gaziantep’miş.
Bir “oyuncu” Hürriyet’e, “Bombalamalar artınca Türkiye ekibi Suriye’ye askeri müdahaleye mecbur kaldı” demiş.
“Oyun”u anladınız mı?

* * *

“Bu sadece bir oyun” diyenlere Amerika’nın bu konudaki sicilini hatırlatayım.
2003 yılıydı.
Türkiye’yi Irak’a müdahaleye zorlayan 1 Mart tezkeresi Meclis’te reddedilmişti.
Kulislerde Hükümet’in baskısına askerin direndiği söyleniyordu.
İşin iç yüzü, Wikileaks belgeleri arasında çıkan 22 Mart 2003 tarihli rapordan anlaşıldı. Raporda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Pearson şöyle diyordu:
“Generallerin bu tutumu, Amerikan çıkarlarının korunması açısından engelleyicidir. Erdoğan, güçlü bir müttefikimizdir. Kendisine desteğin devamı halinde Türk hava sahasını, kara ve demiryolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz.”
Raporda Amerikan çıkarlarına karşı çıkan generaller, isim isim sayılıyordu.
O generallerin hepsi şu anda Silivri’de yargılanıyor.
-İronik bir şekilde- bir kısmının suçu, harp oyunu oynamak.

* * *

Şimdi kumpanya Suriye’de...
10 yıl önceki “Irak oyunu” orada sahneleniyor.
Şu farkla ki, o zaman işgale öncülük eden ABD, Irak’ta verdiği kayıplardan sonra Suriye’de elini ateşe sürmemek, kestaneleri Türkiye’ye toplatmak “oyununu oynuyor.”
Ve bu kez, karşısında gönülsüz generaller yok, tersine müdahaleye hevesli bir Dışişleri var.
Ankara’da Türk ve Amerikan heyetleri “operasyonel mekanizma” toplantılarına başladı.
Esad sonrası Suriye tartışılıyor. Türkiye’nin sınırda tampon bölge kurmasının hazırlığı yapılıyor.

* * *

Geleceğimiz üzerine kanlı bir “oyun” oynanıyor.
Karar verin:
Birbirimize düşerek bu oyuna mı geleceğiz?
Yoksa dikkatimizi “oyun kurucular”a mı çevireceğiz?
Betrayer... In truth, it was I who was betrayed. Still, I am hunted. Still, I am hated. Now, my blind eyes can see what others cannot.
afzozatmaca
Mesajlar: 822
Kayıt: 31 Ağu 2010 13:45
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: Veritas,Bleach,Naruto,
Gantz,Beelzebub,
Vagabond,
The Breaker new waves
Sun Ken Rock
Favori Anime: Naruto,
Bleach,
Hellsing OVA serisi
FMA:Brotherhood

Diabolus Ipsum Amans yazdı:'Bizimle oynuyorlar!'

Washington'da önemli bir düşünce kuruluşunun Suriye ile ilgili düzenlenen savaş oyunu ortaya çıkmıştı. Bu oyuna göre, Türkiye'yi Suriye'ye askeri müdahaleye zorlamak için
bazı illerde bombalar patlatılacaktı. Bu illerden biri de Gaziantep'ti.

Can Dündar köşesinde bu iddiayı ele aldı ve "Bu sadece bir oyun" diyen Amerika'nın bu konudaki önemli bir sicilini aktardı.

Dündar, 1 Mart tezkeresine karşı çıkan generallerin bugün Silivri'de yargılandığına dikkat çekerek, "İronik bir şekilde bir kısmının suçu, harp oyunu oynamak" dedi.



İŞTE O YAZI...

Bizimle oynuyorlar

Oyun, çocuk dünyasında gerçeğin yansımasıdır. Çocuk, hayatı oyun aracılığıyla algılar, büyüdükçe de oyunda öğrendiğini hayata geçirir.
Anlaşılan stratejistler de öyle...
Oyunla dünyayı algılıyorlar, sonra da oyunu hayata geçiriyorlar.

* * *

Hürriyet’te Tolga Tanış’ın Washington’dan verdiği haber, son dönem yaşananların en net izahı gibiydi.
Özetleyeyim:
ABD’nin 3 önemli düşünce kuruluşu, 2 ay önce Washington’da Suriye’yle ilgili bir savaş oyunu düzenlemiş.
Ağustos 2012 ile Nisan 2013 arasında yaşanabilecekleri öngörmeye çalışmışlar. Muhtemel senaryolar masaya yatırılmış.
Her adımda senaryo yenilenmiş.
Oyunda Amerikalı uzmanlar 3 aktörün rolünü üstlenmiş:
ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye...
Başta ABD ve Suudi Arabistan, Türkiye’nin krize liderlik etmesini (yani Suriye’ye tek başına müdahalesini) beklemiş. Türkiye buna ayak diremiş. “Ancak NATO ile birlikte hareket ederim” diye “oyunbozanlık” yapmış.
Bunun üzerine “senarist”ler, Suriye’deki ölü sayısını ve Türk sınırına mülteci yığınını artırmış. Türkiye yine tınmamış.
Sonunda “oyun kurucular”, Ankara’yı Suriye’ye askeri müdahaleye zorlayacak formülü bulmuş:
Türkiye’de bombaların patlaması...
Bomba için öngörülen kentlerden biri, Gaziantep’miş.
Bir “oyuncu” Hürriyet’e, “Bombalamalar artınca Türkiye ekibi Suriye’ye askeri müdahaleye mecbur kaldı” demiş.
“Oyun”u anladınız mı?

* * *

“Bu sadece bir oyun” diyenlere Amerika’nın bu konudaki sicilini hatırlatayım.
2003 yılıydı.
Türkiye’yi Irak’a müdahaleye zorlayan 1 Mart tezkeresi Meclis’te reddedilmişti.
Kulislerde Hükümet’in baskısına askerin direndiği söyleniyordu.
İşin iç yüzü, Wikileaks belgeleri arasında çıkan 22 Mart 2003 tarihli rapordan anlaşıldı. Raporda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Pearson şöyle diyordu:
“Generallerin bu tutumu, Amerikan çıkarlarının korunması açısından engelleyicidir. Erdoğan, güçlü bir müttefikimizdir. Kendisine desteğin devamı halinde Türk hava sahasını, kara ve demiryolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz.”
Raporda Amerikan çıkarlarına karşı çıkan generaller, isim isim sayılıyordu.
O generallerin hepsi şu anda Silivri’de yargılanıyor.
-İronik bir şekilde- bir kısmının suçu, harp oyunu oynamak.

* * *

Şimdi kumpanya Suriye’de...
10 yıl önceki “Irak oyunu” orada sahneleniyor.
Şu farkla ki, o zaman işgale öncülük eden ABD, Irak’ta verdiği kayıplardan sonra Suriye’de elini ateşe sürmemek, kestaneleri Türkiye’ye toplatmak “oyununu oynuyor.”
Ve bu kez, karşısında gönülsüz generaller yok, tersine müdahaleye hevesli bir Dışişleri var.
Ankara’da Türk ve Amerikan heyetleri “operasyonel mekanizma” toplantılarına başladı.
Esad sonrası Suriye tartışılıyor. Türkiye’nin sınırda tampon bölge kurmasının hazırlığı yapılıyor.

* * *

Geleceğimiz üzerine kanlı bir “oyun” oynanıyor.
Karar verin:
Birbirimize düşerek bu oyuna mı geleceğiz?
Yoksa dikkatimizi “oyun kurucular”a mı çevireceğiz?

Bu şu demek "tarihler tekerrürden ibarettir"...Dün Kurtuluş savaşındaki Yunanistanın Megalo idea ları ile nasıl karşı karşıya kaldıysak bugünde bizim aynı konuma düşebileceğimizdir.En azından Yunanlıların bir amacı vardı.Bu amaç uğruna maşa olarak kullanıldılar.Bizde Atatürk ve askerleri sayesinde kendimizi cesurca savunduk...Suriye de olası bir savaşta bize karşı kendisini savunacaktır.Elleri armut toplamayacaktır.Bize bugün oynanan bu oyuna dün yunanlılar düşmüştü.Aklı selim herkese soruyorum bizim bir Megalo İdeamız yok biz ne uğruna maşa oluyoruz ? :angry:
Durum çok vahim çok....
Resim
Kullanıcı avatarı
Diabolus Ipsum Amans
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 12054
Kayıt: 18 May 2010 22:56
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas
Favori Anime: One Piece
Konum: OutLanD
İletişim:

31 Ağustos

Mustafa Kemal, gizlice Akşehir’e gelmiş, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’la buluşup, büyük taarruz’un ayrıntılarını gözden geçirmiş, Yakup Şevki ve Nurettin paşalara harita üzerinde planını anlatmış; Şuhut yakınındaki Kocatepe’ye başkomutanlık çadırını kurdurmuştu.

*

Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne baskın şeklinde başlayacak, cephe gerisini süvarilerle salam gibi dilim dilim keserek, göğüs göğüse, meydan savaşına zorlayacaktı.

*

Yunan ordusu, Afyon’u müstahkem hale getirmiş, tel örgüler, topçu mevzileri ve makineli tüfek yuvalarıyla takviye etmişti. İzmir-Eskişehir demiryolu, Mudanya iskelesi elindeydi, keşif uçaklarıyla istihbarat, 4 binden fazla kamyonla lojistik üstünlüğü vardı. Piyade sayısı katbekat fazlaydı, açık araziden gelecek taarruzu rahatlıkla def edebileceğini düşünüyordu.

*

Oysa... Vaziyet hesapladıkları gibi değildi. Nurettin paşa komutasındaki 1’inci Ordu, yarma harekâtı yapacaktı. İzzettin Çalışlar ve Kemalettin Sami Gökçen komutasındaki kolordular, nispeten zayıf görülen Çiğiltepe, Tınaztepe, Belentepe’ye taarruz edip, Afyon’a yüklenirken... Fahrettin Altay’ın süvari tümenleri, sarp olduğu için Yunanların savunmaya gerek görmediği Ahır Dağı üzerinden arkalarına sızıp, İzmir istikametini kesecekti.

*

Plan yürek istiyordu ama, dâhiceydi... Çünkü, yarma bölgesinde, 30 bin Yunan askerine karşılık, 100 bin Türk bulunacak, haliyle, 1’e 3, darmadağın olacaklardı. Cephe hattında bulunan 230 bin Yunan, karşıdan saldıran Yakup Şevki paşa komutasındaki 80 bin kişilik 2’nci Ordu’ya kıyasla, çok daha büyüktü ama, hem cephe gerisiyle irtibatları kesildiği için paniğe kapılacak, hem de, önden 80 bin, arkadan 100 bin’le mengeneye alınacaktı.

*

Kader ağlarını örüyor.
Türk milleti kurtuluşunu...
Topçu, ateş emrini bekliyordu.

*

Mustafa Kemal, uzuuun uzun incelediği haritadan başını kaldırdı, o keskin gözleriyle kurmaylarına bakarak... Beyler, benim kulağım ağrıyor, galiba yıkanırken su kaçtı, doktor tavsiyesiyle üç-beş gün hastanede yatayım da, memleketi sonra kurtarırız dedi!

*

Zaten kulak’tan mustarip olan İsmet İnönü, ha yaşa be paşa diyerek fırladı yerinden, üzerinize afiyet ben de biraz üşütmüşüm, kupa çektirip, iki-üç gün battaniyeye sarılarak dinleneyim bari... Fevzi Çakmak, ayıptır söylemesi, bağırsaklarını bozduğunu, Nurettin paşa, sinüzit yüzünden başının zonkladığını, Yakup Şevki paşa ise, bu mevsimde alerjisinin azdığını, hapşırmaktan dürbüne bile bakamadığını söyledi. Fahrettin Altay at’a binmekten basurlarının kanadığını, İzzettin Çalışlar bileğini burktuğunu, Sami Gökçen dizinde kıl döndüğünü anlattı. O sırada çadıra giren, 3’üncü Kafkas tümeni komutanı Kazım Orbay, fazla aspirin’i olan var mı diye sorarken... Kâğıt mendil olmadığı için mecburen haritaya hınkıran 61’nci tümen komutanı Salih Omurtak, tıkalı burnuyla genizden genizden konuşarak, benim 3’üncü taburda bi onbaşı var, şahane adaçayı kaynatıyor tavsiyesinde bulundu.

*

Neticede, son noktayı Mustafa Kemal koydu, canımızdan kıymetli mi birader, ölümlü dünya, çekin bütün mevzilere telgrafı, eylülde filan taarruz ederiz, bilemedin ekim yani... Valla öyle dedi İsmet, tutturmuşlar bi 30 Ağustos diye, Allah’ın günleri torbaya mı girdi.
Betrayer... In truth, it was I who was betrayed. Still, I am hunted. Still, I am hated. Now, my blind eyes can see what others cannot.
Cevapla

“Güncel Haberler” sayfasına dön