Değerli arkadaşlar sitemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Forumu güncel tutmaya ve olabildiğince ilgilenmeye çalışıyoruz. Sitemize girince üye olup ilgilendiğiniz manga konularına mesaj atarsanız seviniriz.

Ölülerin Bekçisi - Özgür Bir Adam - Öykü -

Müzik, yazı, fotoğraf, resim, sinema, televizyon, opera vb ilgilendiğiniz sanat dalları hakkında yazabileceğiniz yer.
Kullanıcı avatarı
Lambo
Mesajlar: 667
Kayıt: 26 Ağu 2010 23:55
Favori Anime: Gintaman

Bölüm güzel ama kısa gibi geldi. Olaylar çok akıcı olduğundan olsa gerek

Gelelim eleştirilere
Veletin süpriz birşeyler yapacağını hiç düşünmemiştim, o olayın boku çıkmaz umarım. Kimin çocuğu olursa olsun ordaki adamların yapmaya çalıştığı birşeyi yaptı. Her sinirlendiğinde böyle şeyler görmeyiz umarım :lol:
Snaga nın kardeşini de görmüş olduk, düşündüğüm gibi tam zıttı bir karakteri var.
Greece gene çok pasif kalmış. Bu adamı daha kuzey-güney e ışınlamaktansa daha aktif görmek isterdim(her ne kadar hayati değeri şuan için çok önemli olsada, ana karakter sonuçta :D)
Falcon dan ses çıkmadı. Acaba neler çeviriyo, belki de çoktan kaçıp kendini iyileştirmeye başlamıştır.

Sezon finalinin arası açık olursa ben de biriktirerek okumayı düşünüyorum, sonra olaylar gözümden kaçabiliyor
Genel olarak gene güzel bir bölümdü kolay gelsin Haydar abi Resim
God Hates Us
Kullanıcı avatarı
hercaiebabil
SüperNova
SüperNova
Mesajlar: 2699
Kayıt: 02 Ağu 2011 08:54
Cinsiyet: Kadın
Favori Manga: Shingeki no Kyojin, Akame Ga Kiru, Pandora Hearts, Basara, 7 seeds, Fullmetal Alchemmist
Favori Anime: Fullmetal Alchemist, Shingeki no Kyojin

Ben Walger'dan bekilyordum böyle bir şey. Bütün hikayelerde fixtir. Hocam bu klişeden uzak durmaya çalış. ;)

Ayrıca Falcon'dan ses çıkmamasından dolayı mutluyum. Umarım bir daha da çıkmaz. Gerçekten de ölmüştür. Hikayede ilk göründüğü sahneden beri (Bildiğim kadarıyla adı ilk kez, Sendar için yas tutarkendi) sevmediğim adam olarak aklıma kazındı.
Güllerle savaşması aklıma sürekli çocukken seyrettiğim, Ay Savaşçısı çizgi filmindeki Maskeli Şovalyeyi hatırlatıyor. Allah'ım bu ne biçim isim. :angry: Çocukken bile, gerek kendi ismi olsun, gerek savaşırken kullandığı isim olsun, gerek kıyafeti olsun, gerek güllerle savaşması olsun ifrit olurdum. :angry:
"VAR OLMAK HAKTIR" [thumbnail]https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/ ... 3557_n.jpg[/thumbnail]

Bu resim bana işkence eden bütün öğrencilerime gelsin;
► Spoiler Göster
Kullanıcı avatarı
Elodin
Mesajlar: 971
Kayıt: 23 Şub 2012 16:27
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Holyland, Berserk, Kokou no Hito, Liar Game, Vagabond
Favori Anime: One Piece, Death Note, Hellsing, Basilisk, Samurai 7, FMA Brotherhood, Kuro no Keiyakusha
Konum: Bursa

Akirama Greece'i öldürmeye hazırlanırken "Kutsalın Ruhu adına..." diyor, daha sonrada tanrılar ve ilkdoğanları kapsayan Kutsal 21'ler antlaşmasından bahsediyor, bunlar bana hükümsüzler ve tanrısal varlıkların daha büyük bir güce tabi olduğu fikrini verdi. Justisardaki düzen hakkında öğrenilecek daha çok şey var ama.
Rubingard'a gelirsek Snaga'yla ikiz çıkmaları benim için sürpriz oldu, karakterini de kaosla bağdaştıramıyorum düzen anlayışına daha yakın bin mizacı var gibi. Rubin'in abi gibi davranması Snaga'nın karizmasını da çizdi.
Rubin Greece'e neden borçlu o da başka bir gizem...
Kullanıcı avatarı
hercaiebabil
SüperNova
SüperNova
Mesajlar: 2699
Kayıt: 02 Ağu 2011 08:54
Cinsiyet: Kadın
Favori Manga: Shingeki no Kyojin, Akame Ga Kiru, Pandora Hearts, Basara, 7 seeds, Fullmetal Alchemmist
Favori Anime: Fullmetal Alchemist, Shingeki no Kyojin

Kutsal 21 anlaşması mı?
O ne ya? Nerede bahsediyor? :huh:
"VAR OLMAK HAKTIR" [thumbnail]https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/ ... 3557_n.jpg[/thumbnail]

Bu resim bana işkence eden bütün öğrencilerime gelsin;
► Spoiler Göster
Kullanıcı avatarı
Dr.M
Kalemşor
Kalemşor
Mesajlar: 2524
Kayıt: 22 Kas 2011 21:26
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas, Gamaran, Hollyland,Liar Game,Bakuman, One Punch Man, Berserk, Toriko, Tower of God, City of the Darkness, Noblesse,
Favori Anime: Naruto, Bleach,Death Note, Hellsing, Samurai X, Hunter X Hunter, FullMetal Alchemist Brotherhood
Konum: Zonguldak

“ Rubin, hep makul bir tabiatın vardı, olaylara bakış açın diğerlerinden hep farklı oldu ” dedi Akirama, düşünceli bir sesle “Ama çok şeyi göz ardı ediyorsun, başlangıçta Kutsal 21’in anlaşmasını bilmiyor musun? “Kanımız kendi kanımıza tenimiz kendi tenimize, biz birden geldik, birlikte yol alacağız, yirmi birin biri üçe bölünsün, Fozkitiliarın yüzeyi böyle dönsün.”

bu kısımdan bahsediyor, bu kısımdan Elodin kendince yorumlar yapıyor teorilerini seviyorum açıkcası, yorum için teşekkürler arkadaşar yakında son bölümü yayınlayıp, ikinci sezonun konusunu belirleyeceğim ya Greece'in geçmişini anlatacağım ya da Olaylara 2. sezonda devam edeceğim. Bu arada, Walger'a havadan power up gelmedi orada power up falan yok gelecekte neden olmadığını anlayacaksınız o kadarını söyleyeyim arkadaşlar...

İyi okumalar...
ÖLÜLERİN BEKÇİSİ 3. SEZONU OLAN KURDUN SAVAŞI BAŞLIYOR
GÜNCEL 10. BÖLÜM ÇIKTI [/i][/size] OKUMAK İSTEYENLER BURADAN[/size]

YENİ BAŞLAYANLAR! ÖYKÜNÜN İLK SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ ÖZGÜR BİR ADAM BAŞLIĞINA

İKİNCİ SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ KURDUN DOĞUMUNA BAKABİLİRSİNİZ.
Kullanıcı avatarı
Dr.M
Kalemşor
Kalemşor
Mesajlar: 2524
Kayıt: 22 Kas 2011 21:26
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas, Gamaran, Hollyland,Liar Game,Bakuman, One Punch Man, Berserk, Toriko, Tower of God, City of the Darkness, Noblesse,
Favori Anime: Naruto, Bleach,Death Note, Hellsing, Samurai X, Hunter X Hunter, FullMetal Alchemist Brotherhood
Konum: Zonguldak

BÖLÜM 25, SEZON FİNALİ, SAFLAR BELİRGİNLEŞİYOR


Gece sabaha doğru yol alırken, uzun çift kuleli siyah şatonun balkonuna bir beden düştü, üstü başı yırtık pırtıktı. Siyah uzun saçları yüzünde dağılmış nerdeyse hareketsiz bir şekilde yatmaktaydı. O sırada balkonun perdesi hızla çekildi, sarışın bir kadın kapıyı açarken bir çığlıkla geriye doğru sıçrayıp evin içine doğru bağırmaya başladı.

Brave Falcon acılar içindeyken bile kadına bakıp içinden küfür etti, ağzından kanlı köpükler saçılıyordu. Çok kan kaybetmişti ve o beklenmeyen saldırı iç organlarını yakmıştı, kafasını güç bela kaldırıp gökyüzüne baktı sabah olmuştu.
O sırada kadın geri dönmüş, yanına uzun siyah- beyaz zırhlı şövalyeleri de getirmiş çığlık çığlığa balkonu gösteriyordu.
Askerler elleri kılıçlarında hızla balkona doğru çıktılar, ama görünürde hiç de kadının söylediği gibi yerde yatan bir adam yoktu, bir asker yere eğilip balkonun ortasında birken kana şöyle bir dokundu. Kan kurumamış ve sıcaktı, hızla ayağa kalkıp etrafa baktılar, ama bir şey göremediler sadece çok keskin gözlü olanlar elli metre ilerideki hızla ilerleyen iki karaltıyı görebilirlerdi.

“Tamamen şans biliyorsun değil mi?” dedi Nickoy Waldemer, Falcon’u omzunda taşırken bir çatıdan diğerine sıçradı, üzerindeki ağırlığa rağmen oldukça atik ve çevikti. “Gitarımı çalarken gökyüzünden kocaman bir adamın düşmesi beni bile şaşırttı doğrusu.”

“Beni mi gözlüyordun Nickoy?” dedi Falcon güç duyulabilecek bir sesle, “Beni Flastrugh’a götür, ağır hasarım var, kanımı, kanımı değiştirmem gerekecek.”

Nickoy’un kaşları kalktı, ama bir şey demedi. Çatıdan aşağıya doğru atlarken, boştaki eliyle pelerininin kenarındaki gizli ipini çekti, pelerin şişip hızla açılarak bir paraşüt görevi gördü, gün başlarken, evlerin arasından süzüldü, Nickoy rüzgarı yüzünde hissediyordu, hızla tek katlı evin çatısına konarken daha hızlı adımlarla koşmaya başladı.

“Benim için endişeleniyor musun?” dedi Falcon gülümsedi, ağzının kenarından kan sızarken, bakışları hiç o geceleri terör estiren şahin gibi görünmüyordu.

“Bir sözüm var.” Dedi Nickoy ciddiyetle elini ipten çekince pelerini tekrar normal hale döndü, çatılardan hızla geçerken Nickoy göz ucuyla Falcon’a baktı. “ Neler oldu?”

“Başımız büyük bir belada,” diyebildi Falcon dişlerini sıkarken, “Greece yüksek ihtimalle öldü, amacımıza ulaşamadık, konuşma fırsatı bile bulamadım. Hemen konseyi top-”

“Konuşma.” dedi Nickoy, Falcon acısına rağmen şaşkındı Nickoy hiç kendisi gibi davranmıyordu. Ozan kendini tek katlı, bir evden yeni kurulan bir çömlekçinin brandasına attı, ağırlığını öyle iyi tasarlamıştı ki, branda yırtılmadan hızla zıplayıp sokağa inebilmişti. “ Kötü şeyler, duydum havadan, sudan topraktan, ülkenin doğu tarafında bir takım söylentiler ulaşmakta. Grosierlerin bölündüğü söyleniyor, yeni bir kişinin etrafında.”

“Yıllardır başaramadığımızı kim başarmış?” dedi, Falcon kafasını kaldırarak, şaşkın gibiydi, “Yoksa düşündüğüm şey mi?”

“Ne düşündüğünü bilmiyorum?” dedi Nickoy, hızla bir avluyu daha geçerken. “ Grosierleri bölen adam ülkenin gerçek varisi olduğunu söylüyormuş, kaybolan çocuk olduğunu. Kral Corpean’ın varisliğini kabul etmiyormuş, Astgarya yıllar sonra ilk kez dağılmanın eşiğinde.”

“Ve sen bunun kötü olduğunu söylüyorsun.” dedi Falcon “Bir açıdan kötü oldu, ama o kargaşalıkta buradan tamamen kurtulabiliriz, ama önümüzde büyük bir tehlike daha var.”

“Evet, bu haber dört gün önce geldi ama ben aslı astarını araştırdım,” dedi Nickoy ciddiyetle, “Bu adama Görünmeyen Gölge diyorlarmış, sadece geceleyin ortaya çıkıyormuş, ve Grosierlerin bütün sorularını cevaplıyormuş, Ayrıca ona inanmazlarsa Sendar gibi yok edileceklerini söylüyormuş.”

“Kendi tarafından mı?” dedi Falcon, şaşkınlıkla, “ Bir hükümsüz daha mı?”

“Bu daha çok tehdit değil tehlikeye karşı bir uyarı gibi gözüküyor,” dedi Nickoy ciddiyetle ilerideki Kocaman bir kafanın üzerine yerleştirilmiş büyük bir bıyık tabelası arayarak. “Bu adamın amacı hakkında, bir şeyler daha öğrendim Kuzey insanlarını Astgar çatısı altında bu tehlike anı için birleştirmek istiyormuş.”

“Bu kadar bilgiyi nereden biliyorsun?” dedi Falcon sesi artık sadece bir fısıltıydı her an başı düşecekmiş gibiydi.
Nickoy derin bir iç çekti. “Amcayı oraya gönderdim, Yumruğun Gölgesi adında bir oluşum kurulmuş, ona üye olmasını söyledim. Biraz işlerine karışmış gibi oldum ama sen kendini odana kapatmıştın.” Dedi sonra o meşhur tabelayı fark ederek hızla oraya yürüdü. Şehrin en pislik, en üçkağıtçı hanı olan Kıllı çoğa hanı yatık çatısıyla yine karşısındaydı. Falcon’ baktı bir an, Kara şahin kendinden geçmişti, hızlı adımlarla içeriye girdi, Kara Şahini iyileştirilmesi gerekiyordu…


******


“Bu olamaz!” diye kükredi, Scart Corpean elini masaya vurarak. “ Buna nasıl cüret edebilirler, Biz buna nasıl CÜRET edebiliriz. BİR ŞEHRİ NASIL KAYBEDEBİLİRİZ.”

Konsey masasındakilerin çoğu tir tir titriyorlardı, birkaç kişi hariç. Elinde şarabıyla oynayan Oscorp Harlin ile ciddi bir ifadeyle krala bakan Başgrosier Vasaguh ciddiyetini koruyordu. Profesör Zeh titreyerek başını masaya gömmüştü, Fagrath başını önüne eğmiş Krala bakamıyordu bile, Casuel’in bakışları ise tavanda geziniyor, bütün omuzları korkudan titriyordu.

“Bu yeni adamda aynı tehlikeyi söyleyerek meydana çıktı.” Dedi Harlin şarabını inceleyerek, “Bir ihtimal, bunlar Elrohir’in oyunu olmaz mı? Şehir önemli değil Scart şehirler alınır yenileri yapılır, önemli olan itibardır bunu sende benim kadar iyi biliyorsun. Önemli olan Zolknur şehrinin kaybı değil halkın gözünde büyücülerin kaybıdır.”

“Ne demek istiyorsun.” dedi sertçe, Vasaguh kısa kesilmiş saçları ve uzun düz yüzüyle büyücüden çok katibe benziyordu.

“Demek istiyorum ki Grosierler ikiye bölündüler.” dedi Harlin elindeki şarabı adamın yüzüne biraz daha yaklaştırarak. “ Büyücü desteğini ve cinlerin desteğini kaybettik, bir şehrimiz düştü, pek matah olaylar değil ama ilk cümlemde dikkatini çektiğimiz husus. Elrohir Sendar’ı kaybetti, yeni bir piyon aramak istiyor ve o piyon bugün kendine kayıp oğul diye seslenen o karanlık adam olmasın ki. Yeni bir kukla kral Elrohir Sendarlıları böyle yönetmedi mi?”

“ O işi yıllardır, Brave Falcon adındaki haydut yapmaya çalışıyor, o kadar uzun zaman oldu ki ne zaman başladığını bile hatırlamıyorum.” dedi Scart Corpean öfkeyle ses tonu ve sağlam gözündeki alev iki katına çıkmıştı. Herkes Scart Corpean’ın ağzına Falcon’un adını andığında ondan kaçmak gerektiğini bilirdi ama bu sefer tam konseyin ortasında yakalanmışlardı. “ O iş başka ama benim anlamadığım bu duruma NASIL İZİN VERDİĞİMİZ.”

“Efenndim, hiçbir suçumuz yok bi-” diye kekeldi Profesör Zeh, o sırada kralın bakışlarını görünce sustu, Kral delice bir öfkeyle etrafa bakıyor adam akıllı bir cevap arıyordu. Ayağa kalktı Konseyin şaşkın bakışlarında etrafında, Zeh’in arkasına gelince yıldırım hızıyla, hep yanında taşıdığı kılıcı çekip aynı anda Zeh’in kafasını kesti, cinin kalın boyutlardaki kafası, bir hamlede kesilmenin çok ötesinde olmasına rağmen tek darbede masanın altına düştü. Cinin mor kanı etrafa dağılırken, herkes şok içindeydi öyle ki Oscorp Harlin bile kaşlarını kaldırmıştı.

“Biz….BİZ…büyük bir krallığın mirasçısıyız.” Dedi Scart Corpean derin bir sessizlikle, kılıcını kınına sokarken. “Korkaklığın lüzumu yok atalarımız, kendi akan kanlarıyla bu ülkeyi kurdular. Kimseden hiçbir şeyden korkamayız, buna lüksümüz yok. Korksak bile söyleyemeyiz, buna iznimiz yok, Masaların altında titreyen insanlar yönetimde söz sahibi olamazlar.”

Masanın etrafında onu korku ile saygınlık arasında dinleyen insanlara şöyle bir baktı. “Zamanında Silvan Feındt’dan korktuk, felaketimiz oldu. Brave Falcon’dan korktuk, babamı öldürdü. Robin Harwart’dan korktuk, kralımızı öldürdü. Bunların hepsi Sendarlıydı, Delenorluydu bunlardan önce biz Delenor’u nerdeyse hakimiyet altına alıyorduk. Derken sadece birkaç adamla bizi yenmeyi başardılar nasıl mı? İnanarak. Ben Silvan’ı görmedim babam anlatırdı, yeşil gözleri garezle parlarmış kılıcını kaldırdığında arkasından binlerce insan arkasından koşarmış, onu bir kez öldürmeye çok yaklaşmış onda da onu bir Astgarlı biri kurtarmış.

Robin’i gördüm gücünü gördüm, çoğunuz görmediniz ona sekiz yüz metreden, büyünün işlemediği siyah ok attım, geri döndürüp ayaklarıma sapladı. Onu görenler hor bile görenler arkasından koşardı, gözlerinde öfke vücudundaki güç ortaya çıkınca yüreğimde derin bir korku uyanırdı, düşmanlarında cesaret, onunla bir ordu saflarında savaştım, tek başına bir orduyu ayakta tutan adamdı.

Falcon’u gördüm, hepiniz gördünüz, o ki aralarında en güçsüz en aciz ve en korkaktır, Onu bizzat öldürmeye çalıştım, onu okla sekiz kere vurdum, kılıcımı üç kez sapladım, onunla savaşırken yüzümün yarısını kaybettim, cesedinin üzerine iki kez beton döktüm ölmedi. Hala geceleri karanlıkta ortaya çıkışı birilerinin umudu olabiliyor. Elini bir kaldırmasıyla sekiz şehrimde de bombalar patlatabiliyor.

Ya biz, biz ne yapıyoruz, bizde öyle bir adam çıktı mı? Çıktı tek bir adam çıktı, Kralımız, Efendimiz, son varisimiz, çıktı. Dağılmak üzere olan Astgar halkını tek başına topladı, bir bakışıyla bir sözüyle binlerce orduyu toplayabiliyordu. Wartline’ı tek fethedebilen kral oldu, Orduları Sendar’ın önüne kadar geldi, Savaştı, yenildi kazandı ama biz ona duruşuna hep inandık. Onun tek hatası Robin’den korkması oldu, buna rağmen tek başına tanrılardan bile güçlü olduğu söylenen Robin Harwart ile savaştı, Halkı için savaştı. Ve biz ona inandık.

Ya şimdi, kime inanıyorsunuz, kimseye kimden korkuyorsunuz, kendini gölgelere saklayan bir adamdan mı? Biz ki ne adamlarla savaştık, savaşıyoruz. Dünyanın en güçlü adamı diye söylenen Robin’in önüne savaşmaya başı dik giden bir kralın, Silvan’ı dize getirebilen bir soyun mirasçılarıyız. Biraz inanç biraz güven, istediğim tek şey bu. Biz Astgar milletiyiz, kurulan ilk insan krallığı altı bin yıllık bir tarihimiz, ondan da eski inancımız, geleneklerimiz var. Ejderhalara hükmettik, ülkeleri dize getirdik iblislerle savaştık, tek isteğim biraz inanç. Ben krallığın varisi değilim, biliyorum lakin gerçek bir varis ortaya çıksa ilk diz çökecek olan benimdir, bizim soyumuz kralın soyuna sadakat yemini ile bağlıdır, ama bu doğudaki karanlık adam böyle değil bunu bildiğinden bana savaş açıyor. Tek istediğim biraz inanç biraz güven, bunu bana sağlayın sonra, ordumun başına geçip bu yılanı ezmeye gideceğim.

"Şimdi benim yanımda mısınız?”

Oscorp Harlin’in bir bakışı bir çok cevap barındırıyordu, yüzünde mutlu bir gülümseme vardı, kafasını hafifçe yana doğru çevirdi, Rahibe Casuel, şaşkınlık ve hayranlıkla, kafasını sallayabildi sadece. Baş Grosier Vasaguh ciddi bakışlarıyla krala doğru bakarak sert bir hareketle başını öne eğdi, Fagrath babasının önünde bu sözler karşısında gözlerinde yaş, yüzünde ciddiyetle dizleri üzerine çökmüştü. Corpean oğlunu kaldırdı. Konsey üyelerine bakarken yüzünde bir gülümseme vardı. “Birimizi hayal kırıklığına uğratmayalım.”

*****
Gecenin Efendisi, Elrohir, odasındaydı uzun masasının başında eski varakları yıpranmış bir kitap okuyordu, masası düzenliydi, her bir planını projesini ayrı bir yere koymuştu. Düşünmüyordu kafası karışıktı. Siyah giyinmişti bugün Elem günüydü, oğlunun öldüğü gündü, dört bin yıl önce intikamına yemin ettiği oğlunun. Archiond’un öldürdüğü oğlunun…
Yüzıllar önce o intikamı da almıştı, küçük bir tatmindi belki iblisleri bu düzlemden sürmek birçok halkın ölümüne mal olmuştu ama başarmışlardı. Tabi o zamanlar iblisler halkları yok ediyordu, kendide onları korumak için bu görevi devralmıştı. Halbuki umurunda değildi, halkını sürgüne mahkum eden, oğlunu öldüren o ırkın kökünü silmek için her şeyi yapmıştı. O zaman denge için diye kendini avutuyordu, ama sadece kişisel bir intikamdı. Binlerce yıl sonra Arfil’i anmanın nedeni de buydu, hiçbir zaman bazı şeyleri unutmamak.

Evet intikamını almıştı, ama ondan intikam alabilecekleri unutmuştu, babasıyla uzun yıllardır konuşamıyordu. Düşünceyle aynaya baktı, “Gelecek misin?” dedi sadece, umudu olmayan öylesine söylenmiş bir sözdü, ama aniden büyülü aynanın beyaz bir ışıkla dolması ve aynanın içinden bir adamın çıkması Elrohir’in kaşlarını kaldırmasına neden oldu, güç bela ayağa kalkabildi.

İçeriye giren, adam uzun boyluydu kaslı kolları ve vücudunun çok az kısmını örten, bembeyaz kumaş parçalarına sarılmıştı, gözlerinin bebekleri yoktu dümdüz bir griydi, tununcu saçlarını alnından topuz yapmasına rağmen beline kadar uzanıyordu, Elrohir şaşkınlıktan bir iki adım geriye attı.

“Uzun zaman oldu El,” dedi bariton bir sesle, sert çehresi bir heykel gibiydi,

“Baba?” dedi Elrohir sükunetle diz çöktü. “Yüce Kedfith, adaleti dağıtan zülmü yargılayan, selam olsun.”

“Kalk El,” dedi Kedfith, elini uzatıp Elrohir’i kaldırdı “Kalk ve tanrına hizmet et.”

“Zor durumdayım baba,” dedi Elrohir başını öne eğerek, “ Yüzyıllardır, düzeni bozan şeyler hatta Archiond’un iblisleri bile Justisarı bu kadar yıkıma yaklaştırmadı, kimse henüz bilmiyor, ama yıkım çok yakında olacak. Onları siz hapsettiniz, bir tanesini yenmek bile benim gücümü tüketti, burada isterseniz, hemen – “

Kedfith o sırada elini şıklattığında kalın zincirlerle sarmalanmış yaralı Soraya, odanın içinde belirdi, Kedfith baygın Soraya’ya doğru eğildi, çenesinden tuttu bir şeyler mırıldandı, Soraya gözlerini açtı, yüzünde bir huzur vardı, Kedfith bir şey söylemeden Elrohir’in yanına gitti, ona elinin tersiyle bir tokat attı. Tokat Elrohiri sol yanağından yakalayıp büyük vitrinine doğru uçmasını sağladı, vitrini parçalayan gece elfi acıyla yerde kıvranmaya başladı. Kedfith’in vurduğu taraf kararıp çatlamış, acı bir ateş içindeki köz gibi dökülmeye başlamıştı Elrohir acıyla inlerken Kedfith tepesinde dikildi.

“Ne zaman en uslu en saygılı oğlum, ilk yürüyenim adaleti unuttu.” Dedi sesi sakindi ama intibası korkutucuydu öyleki Elrohir sesini kesti acıyla bakmaya başladı. “ İblisleri bu dünyadan sürmene izin verdim diye her istediğini yapabileceğini mi sandın, sen benim ilk seçilmişimsin bu tevazu ne ara kibire dönüştü sen ikinci oğluma ikinci seçilmişime nasıl kin beslersin. Wallace Greece benim oğlumdur, o ki dengeye en sadık olandı senin yaptıkların işlerde benim adımı kullanarak onu benden soğuttun.”

“Baba…” dedi Elrohir acıyla “ Lütfen…”

“Ne zamandan beri,” dedi Kedfith, sesi gid gide gazaba bürünüyordu, “Benim öğretilerimi unutup, başka birinin himayesine girmeyi düşündün. Glaroth’un sana ne konuda yardım edebileceğini düşündün, yerimi mi arzuluyordun? Endimiyon’un miraslarını, nasıl bu kadar kolay yok olmasına seyirci kalabildin, Myrcid seni yok etmek için fırsat kollarken niye ben onu engelledim. Çünkü, sen benim oğlumsun oğullar elbet hata yapabilir, ama bu hatalarını hiçbir zaman unutmazlar.”

Kedfith elini kaldırdığında Elrohir’in yanağındaki acı kaybolmuştu, ama yara izi kavrulmuş bir tek erimiş bir göz onlar hala eski halindeydiler Elrohir’in yüzünün yarısı mahvolmuştu, titreyerek dizlerinin üzerinde dururken, sağlam kalan gözünde öfke, pişmanlık ve utanç vardı. Kedfith dönerek Soraya’ya baktı,

“Soralinda, Soralinda, Gizemli Bitkilerin Hanımı, uyan artık.” dedi Kedfith, soğuk bir sesle

Soraya gözlerini kırpıştırdı şok içinde geriye doğru çeksi kafasını, “Sen!” dedi suçlarcasına, “Karşıma geçebiliyorsun, o gün oraya gelememiştin – “

“Hayır,” dedi Kedfith yüzündeki tek ifade değişikliği kalın turuncu kaşlarını çatması oldu, “Gelmemiştim çünkü onaylamıyordum, gelmemiştim çünkü hükmüm geçersizdi, gelmemiştim çünkü itiraz edebileceğim bir şey yoktu, gelmemiştim çünkü haksızdınız. Hakkını zorbalıkla arayan haksızlığa düşer,” dedi gözleri Soraya’dan Elrohire doğru döndü “ Adaleti, kendi çıkarına göre veren zorbadan başka bir şey değildir.”

Soraya başını eğdi diyecek bir sözü yok gibi görünüyordu. “Bir şey söyleyeceğim.” Dedi Elrohir güç bela ayağa kalkarak, “Robin Harwart, o yaşıyor mu baba? Her şeyin altında o adam olduğu söylendi bana.”

“Robin Harwart mı?” dedi Kedfith, düşünceyle, “ Onu hatırlıyorum, hayatta hep acı çektiğini söyleyip isyan edenlerden, Justisar’ın tarihi için büyük, ama benim için küçük bir adam. Yaşayıp yaşamamsı ne değiştirebilir. Hüküm sahiplerinin arkasında nasıl bu kadar küçük bir adam olabilir, zihnin körelmiş El, hemde çok. Lakin hükümsüzler onlar başka bir mesele, onlar Justisardan ziyade Fozkitilari da tehlikeye atabilecek potansiyeldeler. O yüzden onları durdurun kim ne gerekiyorsa yapsın, hükümleri tam güce ulaşmadan onları yenin. Eğer biz işin işine karışırsak, Justisar’ı Asuka harbesine döner ve Ölülerin Bekçisi olarak bu sefer seni tayin ederim Elrohir.”

******

Greece, güç bela ayağa kalkarken, tepesinde bir adam dikildi o kadar yavaş gelmiştiki hissedememişti bile, hançerini hızla çekti geniş kavisle, savurdu, adam yana çekilerek hançeri tuttu Ölülerün Bekçisinin gözlerinin içine tepeden baktı,

“Seni göreceğimi hiç düşünmüyordum Ölülerin Bekçisi,” dedi adam sert bir sesle, “Uzun zamandır kaçtığını düşünmüştüm, F ürünüyle buraya biri tarafından ışınlandığına ve durumuna göre gayet sert bir durumla karşı karşıya kalmışsın.”

“Sen de kimsin?” dedi, Greece öfkeyle yanmış elini hızla yumruk yaptı.

Adam boştaki eliyle kukuletasını açtı, usun siyah saçları omzuna kadar iniyordu, yüzünde gözünün altından başlayıp çenesine kadar inen bir yara izi vardı, Bunların dışında çok değişmemişti, yine aynı gözler gözlerinin içine bakıyordu.

“Sensin demek ha, Herkes seni öldü bilse bile ölmediğine nedense hiç şaşırmadım.” dedi Greece hançerinin sapını sıkı sıkı kavradı ama yumruğunu gevşetmişti.

“Bazı şartların oluşması için ölmem gerekiyordu Ölülerin Bekçisi.” dedi Robin Harwart, “Şimdi söyle bakalım, çapulcular gibi yaralı bir halde, ufak bir oğlanla Astgar’ın pislik bir şehrinde ne yapacaksın?”
ÖLÜLERİN BEKÇİSİ 3. SEZONU OLAN KURDUN SAVAŞI BAŞLIYOR
GÜNCEL 10. BÖLÜM ÇIKTI [/i][/size] OKUMAK İSTEYENLER BURADAN[/size]

YENİ BAŞLAYANLAR! ÖYKÜNÜN İLK SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ ÖZGÜR BİR ADAM BAŞLIĞINA

İKİNCİ SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ KURDUN DOĞUMUNA BAKABİLİRSİNİZ.
Kullanıcı avatarı
Elodin
Mesajlar: 971
Kayıt: 23 Şub 2012 16:27
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Holyland, Berserk, Kokou no Hito, Liar Game, Vagabond
Favori Anime: One Piece, Death Note, Hellsing, Basilisk, Samurai 7, FMA Brotherhood, Kuro no Keiyakusha
Konum: Bursa

İnsanı tatmin eden ve yeni sezon için merak uyandıran bir sezon finali olmuş, birçok farklı kişinin bakış açısından işlenilmesi olayları bir bütün haline getirmiş, tebrikler.
Robin'in yaşaması hikaye açısından birçok olaya gebe, herşeyin arkasındaki "Big Brother" olmak Robin'e yakışmış. Kişilik olarak değişmiş gibi gözüküyor, kendi halkının katledilmesi karşısında hiç birşey yapmamış hatta hükümsüzlerin Keven'ın arkasından gideceğini bildiği halde öğrencisini korumamış. Walger'ı tanımaması zaten ayrı bir konu: Greece'i ışınlayan büyüyü hissedip anında geliyor ama önündeki oğlunun aurasını tanıyamıyor olamaz.
Kedfith'e gelirsek olaylara bir tanrı dahil olmasını Hükümsüzler ortaya çıktığından beri bekliyorum çünkü Hükümsüzler tanrıların dengi varlıklar, Seçilmiş Büyücüler şuan için Hükümsüzlerin karşısında dövüşebilecek güce sahip olsalar bile, olaylara hakim değiller, her bit yeniğinde parmağı olan Snaga bile olayların aslını bilmiyor. Hükümsüzler de "Siz daha dünkü çocuklarsınız" diyerek bunu belirtiyorlar zaten.

Not: Kedfith'in Elrohir'e ayar vermesi gözümün önünden gitmiyor, çok mutluyum... :evil:
Kullanıcı avatarı
valheru21
Beyaz Avcı
Beyaz Avcı
Mesajlar: 2232
Kayıt: 21 Eyl 2011 08:44
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Naruto,Hellsing,Bakuman
Favori Anime: Gintama,One Piece, Naruto, Hellsing, Yu-Gİ-Oh, Bleach,Bakuman, Samurai 7

Hikaye benim açımdan pekte sürpriz olmayan bir sonla bitmiş.Gerçi bu son hikayenin bendeki albenisini ve okuma şevkini tamamen tüketti.Bir daha eskisi gibi şevkle okurmuyum bilmiyorum.

3 tespit yapıp bende final yapayım.
1:Snaga ve Rubin'in babasının tıpkı Endimiyon ve Elrohir gibi ilkyürüyen olduğu anlaşıldı.
2:Corpean'ın bir sözü aslında Robin ile ilgili tüm gerçeği ele verdi.
"Babam Silvan'ı öldürmek üzereyken Astgarlı biri ona yardım etti"
Robin büyük ihtimal Astgar-Sendar kırması çıkacak.
3:Kedfitih "Biz işe karışırsak Justisar Asuka'ya döner" dedi.Eh gelecek sezonun konusu şimdiden hazır gibi "Tanrılar Savaşı".
Resim "Dünyaca ünlü bilim adamları tarafından söylense bile saçmalık her zaman saçmalık olarak kalacaktır"
John Lennox
Kullanıcı avatarı
hercaiebabil
SüperNova
SüperNova
Mesajlar: 2699
Kayıt: 02 Ağu 2011 08:54
Cinsiyet: Kadın
Favori Manga: Shingeki no Kyojin, Akame Ga Kiru, Pandora Hearts, Basara, 7 seeds, Fullmetal Alchemmist
Favori Anime: Fullmetal Alchemist, Shingeki no Kyojin

Niye kalemşör niye?
Falcon niye hayatta? Ben ki savaşırken ölsün diye bekledim. Ben ki ölümcül darbeyi aldığında Snaga'ya inanmadım, öldüğünü umdum. Bu adam niye hala hayatta?
Ayrıca hani benim özel açıklamam. Her şey gene karıştı.
Gerçi diğer bölümlere göre daha rahat anladım ama... Ben kaprisli bir okuyucuyum.

Falcon'u kurtaran adam Falcon ilk kez ortaya çıktığında yanındaki iki kişiden biriydi, değil mi? Hani ellerinde güller yastaydılar.

Ayrıca ben bu Kedfith'i de sevmedim. Tanrıymış. Pabucumun tanrısı. Anca iş olup bittikten sonra harabeye ölü bekçisi tayin ediyor. Bir de bilge afra tafralar. "Haksızdınız, yanlıştı, bana göre küçük bir adam falan..." Senin tanrılığın lafta mı sadece, ya da Elrohir'e mi bir tek?

“ Adaleti, kendi çıkarına göre veren zorbadan başka bir şey değildir.” diyor bir de... Al sana Pascal'ın cevabı; "Adaletsiz güç zalim, güçsüz adalet acizdir." Başkasını eleştirmeden önce kendi acizliğine yan sen. Bir de Tanrıyım, babayım diye etrafta geziyorsun. Greece buna 1000 sene iyi dayanmış.

O kralın konuşması da güzel ve coşturucu cinstendi. Ama sana tavsiyem; bu tür sahnelere konuşanın vücut dilini de kat. Bir konuşmacının etrafındaki insanları etkilemesi sadece sözleriyle olmaz. Ses tonundaki alçalma yükselmeler, vücut dilindeki kararlılık ifadesi, etrafındaki insanlara kurduğu göz temasları falan. Yazıda çok etkilemiyor gibi gelebilir ama konuşmacının sahnesine bu detayları da eklediğinde, okuyucuyu alıp, o sahnenin ortasına atabilirsin bu sayede. Bir anda okuyucu kendini orada o adamı dinleyen, o adamın söylediklerine muhatap olan biri gibi hissetmesini sağlar. Bir de son kısımları biraz gereksiz tekrarlar içermiş onu gözden kaçırma.

Ayrıca bu hikayedeki bütün babalar niye böyle çocuğundan bir haber yahu? Ayrıca bu Robin neyin peşinde? O taraflarda işi ne? Ayrıca adama Tanrılardan daha güçlü, tek başına orduları ayaktan tutan falan deniyor. Neden gizlenme ihtiyacı duydu ki? Bir de her ölen geri geliyor madem Keven'i de geri getirsene be hacı. Çok acımıştım ona. Garibim babasından sevgi görmemiş, hocası tarafından yüzüstü bırakılmış ezik kaldı ya...

Ve son olarak okuyucudan talep; En kısa zamanda bir özet hazırla.
"VAR OLMAK HAKTIR" [thumbnail]https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/ ... 3557_n.jpg[/thumbnail]

Bu resim bana işkence eden bütün öğrencilerime gelsin;
► Spoiler Göster
Kullanıcı avatarı
Dr.M
Kalemşor
Kalemşor
Mesajlar: 2524
Kayıt: 22 Kas 2011 21:26
Cinsiyet: Erkek
Favori Manga: One Piece, Veritas, Gamaran, Hollyland,Liar Game,Bakuman, One Punch Man, Berserk, Toriko, Tower of God, City of the Darkness, Noblesse,
Favori Anime: Naruto, Bleach,Death Note, Hellsing, Samurai X, Hunter X Hunter, FullMetal Alchemist Brotherhood
Konum: Zonguldak

Yorumlar için teşekkürler arkadaşlar, eleştirisiyle övgüsüyle doğum günü hediyem için teşekkür ederim =)

Ama söyleyeceklerim var.

Olaylara hala göründüğü gibi bakıyorsunuz, Robin Harwart yaşıyor ama niyeti ne? Hükümsüzlerden yana mı? Yanaysa neden Greece'e saldırmadı? Değilse neden Keven'i yüz üstü bıraktı, Robin Harwart'ın keşfettiği şey ne?, Neyi keşfettiki kendini ölmüş gibi gösterdi, gizlenme ihtayacı duydu? Hangi şartları oluşturmasını bekliyor? bu soruları sormanız gerekiyor kendinize,

Olaya Tanrılar karışmak istiyor mu sizce ki bir tanrılar savaşı olsun, Yeni bir hükümsüzlere savaş açmış gölge pelerinli bir adam, bir şehri elegeçirmiş. Kim bu adam? Sizin tahmininizi yanıltacak bir şey söyleyeceğim Robin değil, başka biri gizemli biri kim bir kaç haftada bir şehri elegeçirebilir, Astgarları parçalama noktasına getirebilir.

Olay çok boyutlu çok yönlü işin içinde tanrılar da var çünkü Justisar olabilecek en büyük yıkım tehdidiyle karşı karşıya, Neden Valheru okumanın albenisi gitti neyi beğenmedin cidden bu merakım kusurlarımı kapamam içindir.

Hercai, Falcon'un yanınadaki adam Nicoy Waldemer, dediğin doğru ellerinde güller vardı yastaydılar. Ayrıca her ölen geri gelmiyor, Her durumun bir nedeni var yakında karakter bilgilerinide databooka ekleyeceğim arkadaşlar... Ayrıca hikayenin bu sezon hakkında genel yapısınıda yorumlamanızı bekliyorum =)

İyi okumalar...
ÖLÜLERİN BEKÇİSİ 3. SEZONU OLAN KURDUN SAVAŞI BAŞLIYOR
GÜNCEL 10. BÖLÜM ÇIKTI [/i][/size] OKUMAK İSTEYENLER BURADAN[/size]

YENİ BAŞLAYANLAR! ÖYKÜNÜN İLK SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ ÖZGÜR BİR ADAM BAŞLIĞINA

İKİNCİ SEZONU İÇİN ÖLÜLERİN BEKÇİSİ KURDUN DOĞUMUNA BAKABİLİRSİNİZ.
Cevapla

“Sanat Köşesi” sayfasına dön